KÜLTÜR VE SANAT BAŞKENTİ İZMİR- GÜRKAN ERTAÇ
Ahmed Adnan Saygun, Türklerin sanata ne kadar yatkın olduğunun dev bir örneğiydi. 1907 yılında İzmir'de doğdu. 1912 yılında İzmir'deki Hadika-i Subyan İlkokulu'na başladı. Müzik derslerindeki üstün yeteneği herkesin dikkatini çekiyor ve güzel soprano sesiyle duyduğu şarkıları bir dinleyişte söyleyebiliyordu. Saygun, henüz 13 yaşındayken ünlü piyano öğretmeni Rossati'den piyano dersleri aldı.
TÜRK MİLLETİNİN DOĞUŞU
1918'de İzmir İttihat ve Terakki Lisesi'ne yazıldı ve müzik öğretmeni İsmail Zühtü Kuşçuoğlu'nun kurduğu dört sesli koroya katıldı. 1926'da İzmir Lisesi'ne müzik öğretmeni olarak atandı. Maarif Vekaleti'nin açtığı sınavı kazanarak burslu olarak Paris'e gönderildi. Paris'te ünlü müzik okulu Schola Cantorum'da öğrenim gördü. Ahmed Adnan Saygun ilk yapıtı "Divertissement"i 1930'da Paris'te besteledi. 1934 yılında Cumhurbaşkanlığı Senfoni Orkestrası'nı bir yıl yönetti. CSO şefi olduğu dönemde devlet başkanı Atatürk'ün talebiyle, Türkiye'yi ziyaret edecek olan İran Şahı şerefine ilk Türk operası olan Özsoy Operası'nı bir ay gibi çok kısa bir sürede yazdı.
MUHTEŞEM YUNUS EMRE
Bu opera, Türk milletinin doğuşunu, İran ve Türk milletlerinin kökü uzak tarihe dayanan kardeşliğini belirtiyordu. Saygun'la çok gururlanan Atatürk, 1934 yılında yeni Cumhuriyet insanının doğuşunu anlatan bir eser daha istedi. Saygun "Taşbebek Operası"na imza attı. Saygun, süper bir yetenekti. 1946'da en önemli eseri Yunus Emre Oratoryosu, Ankara'da seslendirildi ve büyük başarı kazandı. Bu eser daha sonra Paris'te ve 1958'de Birleşmiş Milletler kuruluş yıldönümü vesilesiyle New York'ta ünlü orkestra şefi Leopold Stokowski yönetiminde seslendirildi. Bu eserle Saygun, çocukluğunda İzmir Kemeraltı Çarşısı'nın Dervişler Caddesi'nde bugünkü Anafartalar Caddesi'nde Mevlevi dervişlerden duyduğu ezgileri Avrupa ve Amerika'ya, Birleşmiş Milletler çatısı altına, sonradan eserin çevrileceği 5 ayrı dile taşımış oluyordu.
HİZMET YARIŞI SÜRDÜ
Saygun, 1946 yılında Ankara Devlet Konservatuvarı kompozisyon müzik öğretmenliğine atandı. Sanatçının başarıları üzerine 1948'de İnönü Armağanı, 1949'da Fransa Milli Eğitim Bakanlığı'nca Akademik Nişan, 1950'de Akademi Madalya'sı, 1951'de İtalya Hükümetince, 1.Nişan ve Uluslararası Müzik Sosyetesi'nden Sibelius Bestecilik madalyası verildi. 1971'de yürürlüğe giren Devlet Sanatçılığı Kanunu çerçevesinde ilk Devlet Sanatçısı unvanı Adnan Saygun'a verildi. 1981'de Atatürk Sanat Armağanı ve 1985'te "Sanatçı Profesör" unvanını elde etti.Türk Beşleri arasında yer alan Adnan Saygun, Türk halk ve sanat müziklerinin etkilerini taşıyan yapıtlarında romantik estetiğe bağlı kaldı.
(Türk Beşlerindekiler: Ulvi Cemal Erkin, Cemal Reşit Rey, Hasan Ferit Alnar, Necil Kazım Akses). Hayatını, bir konser için Ankara'ya gelen Budapeşte Kadın Orkestrası üyesi Macar asıllı Iren Szalai ile 1940 yılında birleştirdi.Iren, Saygun'u ve Türkiye'yi çok sevdi, Nilüfer adını aldı, çiftin çocuğu olmadı. 1991'de hayatını kaybetti.
İZMİR'DEN PARLAYAN GÜNEŞ
Burcu Güneş, 12 Ağustos 1975'te İzmir Alsancak'ta dünyaya geldi. Babası gitarist Ali Güneş'in O'nun müzik kariyerinde önemli rolü var. Ali Güneş, kızı Burcu'ya birlikte kurdukları orkestralarla büyük otellerde ve tatil köylerinde cazpop şarkıları söyledi. 2001 yılında TAÇSAV tarafından "İdeal Türk Genç Kızı" seçildi. İlk bestesini 12 yaşında yaptı. İlk sahne deneyimine ise 13 yaşında babasına vokal yaparak başladı. Güneş'i o yıllarda dinlemeye gelen otoriteler, zenci şarkıcılara benzeyen müstesna sesi nedeniyle, 'Zenci Gırtlaklı Beyaz Kız' lakabını taktı. 18 yaşında, İzmir 9 Eylül Devlet Konservatuvar Müdürü Prof. Müfit Bayraşa'dan şan, artikülasyon ve solfej dersleri aldı. Söz ve bestelerini o yıl İzmir'e gelen dünyaca ünlü klasik piyanistimiz Burçin Büke'ye dinletmesi ile profesyonel hayata adım attı, bu birliktelik ona şöhretin yollarını açtı.
ÇİLE BÜL BÜLÜM ÇİLE MUHTEŞEM
Birlikte stüdyoya girip şarkılara kayıtlar yaparak İstanbul'a önemli bir plak şirketine gönderdiler. Şirket, Burcu'ya, "İstanbul'a ilk albümünü hazırlamak için gel" talimatı verdi. Burcu Güneş, 1998'te ilk albümü 'Aşk Yarası'nı piyasaya sürdü. Yine aynı yıl, Amerika'da yaşayan müzisyen Melik Yirmibir ile 'Tılsım' adlı 2. albümünü hazırladı. O ara, beğendiği Türk Sanat Musikisi'nde de şansını denemeye girişti. Unutulmaz eserlerden "Çile Bülbülüm Çile" yi mükemmel yorumladı. Ayna'nın solisti Erhan Güleryüz'e ait "Biz Aşkı Meleklerden Çaldık" adlı şarkı yine bu albümde yer aldı. Albüm 2001'de 1 milyon tirajını aşıp rekor kırdı, en çok satan pop albümü oldu. Mevlana Celaleddin- i Rumi: Aşkın Dansı adlı belgeselin müziklerinin yapımında katkısı oldu. Ege Üniversitesi'nden "En İyi Kadın Sanatçı" ödülünü aldı. 2009'da Sihirbaz adlı albümünde 8 şarkının tamanının bestesini de kendisi yaptı. "Ateş ve Suyun Aşkı" adlı şarkıda Fuat Güner ile düet yaptı. Albümün çıkış şarkısı "Gözlerinde Bıraktım Aşkı", radyo listelerinde 1 numaraya yükseldi.
TÜRKÜLERLE KUTLAYACAK
Burcu Güneş sanat hayatının 20. yılını "Burcu'dan Türküler" adı altında türkülerin yer alacağı konserlerle kutlayacak. Program, yurt içinde ve yurt dışında eş zamanlı yayınlanacak. Hayvan haklarına olan duy arlılığı ile de tanınan Güneş'in, HAYTAP ile ortak çalışmaları var.
Ebru Destan, şöhreti ATV'de yakaladı
1977 yılında İzmir'de doğan Ebru Destan, uzun yıllar sahnelerin tozunu yutup, mankenlik-dansçılık ve şarkıcılıkla kendini kabul ettirmeye çalıştı. Ama şarkıcılıkta istediği düzeye gelemedi, arzuladığı üne bir türlü kavuşamadı. Yapmak istediği albüm sürekli engellendi, 5 yıl bekledi, sonunda bir albüm çıkarmayı başardı. Tepki olarak da albümün ismini "Sözümü Yemedim" koydu. Destan, şarkıcılıkta ulaşmaya çalıştığı şöhreti ATV'deki "Cennet'in Gözyaşları" dizisinde buldu. Dizinin başrolünde oynayan Berk Atan'ın halası rolündeki Ebru Destan; kabına sığmayan, sanatçı ruhlu bir kadını canlandırıyor. Destan ayrıca dizide Hazım Körmükçü'nün sevgilisi rolünde de başarılı. Destan dizide, Almila Ada ve Berk Atan gibi yetenekli gençlerin yanı sıra; Esra Ronabar, Güler Ökten, Ali İpin , Yusuf Akgün, Hazım Körmükçü gibi deneyimli sanatçılarla birlikte olmanın kendisine büyük katkı yaptığını belirtiyor.
KARİYER İÇİN ÇABALADI
Ebru Destan, şarkıcı olmak isteğini zorlansa da yerine getirdi. Sahnelere ilk önce manken ve dansçı olarak çıkan Ebru, daha sonra şarkıcılıkta karar kıldı. Bir türlü albüm yapamayan Ebru, uzun süre sonra 2005 yılında ilk albümünü çıkardı. 2000 yılında da dizi ve film hayatına ilk adımını attı. 2010 yılında Yahşi Cazibe dizisinde konuk oyuncuydu. "Abuzer Kadayıf" adlı sinema filminde Metin Akpınar, Talat Bulut, Sibel Turnagöl ile birlikte oynadı. 2011 tarihinde evlendiği Mete Okay İnan ile boşanma aşamasında olan Destan'ın Oktay adında bir oğlu var.