Yalnızca 3-5 mm kalınlığında, parlak, kaygan düzeyli eşsiz bir doku. Kemiklerin birbiri üzerinde sorunsuzca kaymasını sağlayarak hareket etmemizi kolaylaştırıyor. Günlük aktiviteleri ağrı hissetmeden yapmamızı sağlayan kıkırdak dokusu, günümüzde ne yazık ki genç yaşlarda da hızla yıpranıyor. Acıbadem Üniversitesi Öğretim Üyesi ve Bakırköy Hastanesi Ortopedi ve Travmatoloji Uzmanı Prof. Dr. Tolga Tüzüner, son yıllarda diz ekleminde kıkırdak hasarının yaygın bir sorun haline geldiğini belirterek, diz kireçlenmesine karşı alınması gereken önlemleri ve tedavide en yeni gelişmeleri anlattı. HASAR gören kıkırdağın pürüzsüzlüğünü ve kayganlığını yitirmesi ağrı, şişlik, kilitlenme ve takılma gibi sorunlara ve kısıtlanmalara yol açıyor. Prof. Dr. Tüzüner, fazla kilonun dizlere zarar verdiğini ve tedaviyi de zorlaştırdığını belirtirken, fazla kilolardan mutlaka kurtulmak ve ideal kiloya ulaşmak gerektiğini söylüyor. Tüzüner, düzenli egzersiz yapmanın ihmal edilmemesinin şart olduğunu söylüyor. Günlük yaşantımızda farkında olmadan dizlerimize zarar veren bir diğer yanlışımız da, yüksek topuklu ayakkabılarla uzun saatler boyunca ayakta kalmak. Ayakkabı seçiminde bilinçli olmak ve dizlerimize aşırı yük binmesine yol açan ve ayağın biyomekaniğini zorlayan yükseklikte topuklu ayakkabıları tercih etmemek gerekiyor.
HASAR SÜRECİNİ DURDURMAK
Kıkırdak lezyonlarının tedavisinde temel amaç, hiç kuşkusuz orijinal kıkırdağın elde edilmesi. Ancak bugün için halen istenilen düzeyde kaliteli bir kıkırdak elde edilemiyor. Bununla birlikte süreci durdurmak, kıkırdak hasarının ilerlemesini engellemek ve ağrıyı kontrol altına almak tedavide önemli adımlar olarak kabul ediliyor.