İçim kararıyor
Sonra kendi tercih ettiklerimi almaya başladım. Gün geldi en az yedi gazetenin girdiği evde okumaya değil bakmaya yetişemediğim için gazeteler kule gibi birikmeye başladı. Önce annemden, sonra beş yıl aynı evi paylaştığım Hıncal Uluç'tan, daha sonra da Aysun'dan azar işitiyordum. Son yıllarda kızım İlkyaz da fırça atmaya başlamıştı. "Baba şu gazeteleri biriktirme" diye.
***
İnternet imdadıma yetişti. Önce gazete adedini düşürmeye başladım. Sonra da gazetelere ilgimin azaldığını hissettim. Okumak istediğim köşe yazarlarına internetten ulaşıyor, önemli bir haberi anında cep telefonumdan öğreniyordum. Sabahları uyanınca gazetelere saldırmaktan vazgeçmiştim. Akşam yatmadan önce evdeki gazetelere şöyle bir göz atmak da yetmeye başlamıştı. Artık gazete biriktirmediğimin farkına vardım. Evdeki şikayetler kesilmişti...
***
Gazete okumanın, televizyon izlemenin beni mutsuz ettiği bir dönem yaşıyorum şimdilerde. İçim kararsın istemiyorum. Siyaseti sevmezdim şimdi nefret eder oldum. Hiçbir siyasinin duruşunu, söylemini beğenmiyor, hiç birine güvenemiyorum. Spordan soğuttular. Futboldaki şike pisliği etrafı öyle kokuttu ki nefes alamıyorum. Terör bitmiyor. Durmadan yüreğimiz dağlanıyor. Magazin diye servis ettikleri incir çekirdeğini doldurmayacak palavralar sayfaları dolduruyor. Zerre kadar önemsemediğim medya maymunlarıyla sayfalar dolusu röportajlar yapılıyor. Tek elden servis edilen göya gizli bilgiler karbon kopyası gibi her gazetede yayınlanıyor. O gazetelerin nesini okuyayım?
***
Güvendiğim, okumaktan zevk aldığım, bilgilendiğim üç beş yazarın köşesi dışında gazetelerden pek zevk alamaz oldum. En büyük tutkum yok oldu. Üzülüyorum. Ama bu gerçeği kabul etmek zorundayım.
***
İçimin kararması bundan. Oysa dünya çapında sanatçılar art arda konserler için ayağımıza kadar gelmeye başladı. Festivallerde çok önemli isimler yer alıyor. Ben nedense kabuğuma çekildim, pek kalabalıklara çıkmıyorum ve biraz suskun, biraz ürkek olup biteni köşemden izliyorum.
***
Geçen yaz kitabımı yazmaya başlamıştım. Doğan Kitap'la anlaştık Ekim gibi yayınlanacak. Anıları ve anekdotları yazmayı bitirdim ama kitapta yer alacak fotoğrafları seçmek kolay olmuyor. Yüzlerce fotoğrafı tarıyor, konulara göre düzenliyor ve editörümün işini kolaylaştırmaya çalışıyorum. Kitabın adını koymakta zorlanıyordum. Geçen İzmir seyahatimizde Ertuğrul Özkök ve Kanat Atkaya ne düşünüyorsun, adını "Hey Gidi Dünya Hey" koy dediler. Bu kadar basitmiş meğer. Altına tırnak açtım: "Anılarla piştim, şimdi demleniyorum" yazdım. O iş de halloldu.
İyi ki kitabımla uğraşıyorum da o anlarda içimim kararması aydınlığa dönüşüyor. O kadar güzel anılar ve arkadaşlıklar biriktirmişim ki...
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.