İstanbul'da bir gün

İstanbul'da bizimle olmak için bir teklif gelmişti ki 2 gün önce NY'a gitmem gerekiyordu. Biletimi değiştirdim. O saniyede aynı günün gündüzü için bir davet geldi. İşte bir pozitif olay. Kara kara düşünüyordum Ajda'mın Fransız Sarayı'ndaki akşamını nasıl kaçıracağım diye. Kibariye'nin meşhur lafı geldi aklıma "Life is life"... Evet bizim katkılarımızla "life" daha da güzelleşir tabiatın yardımı ile.
Sebebini ikimizin de bilmediği bir dargınlıktan yıllarca eski 'tıpatıp'taşlarından Cengizhan ile aynı sahneyi paylaşmanın güzelliği de vardı. Davet sahipleri Emel Sayın, Zeki Müren, Muazzez Abacı ve Bülent Ersoy tiplemelerini istediler. Müren, Abacı evvel Allah tamam bizde de, Emel Sayın'ı çok çalışan Sedat da hazır da, kostüme takıldık. Klip çekimleri ile yoğun bir tempo yaşayan Emel Sayın imdadımıza yetişti nefis bir kostüm ile.
Geldik Bülent Ersoy'a, erbabı Cengizhan'dır. Fatih Ürek'in her şeyi ile ilgilenen Mert, "Bülent hanım da hazır" dedi. Cengizhan karşımızdaydı. İyi oluyor sıkı biriyle yıllarca görüşmemek bazen. Neler çıkıyor neler geçmişten?
Bu arada Shangri-la Bhosphorus muhteşem bir otel. Sahibesi Ayten Tanrıverdi'nin yaşgününde kızları sürpriz yapıp arkadaşlarını davet etmişler. Çok şık bir hanım topluluğuna gazino programı yapıldı. Tabii ki ses sanatçısı Fatih Ürek'ti. Otel çok güzel, restoranları daha da güzel, 5 çayı yıkılıyor. Sahipleri muhteşem.
Shangri-la'dan son sürat eve. Oradan dünyada çok az kişinin sahip olabildiği bir şeref nişanını Fransız Konsolosu'ndan alacak Ajda'mı kutlamaya geçtim. Aklınıza gelecek üst düzey herkes oradaydı. Ajda'm süperin üstündesin. Kendin, zarafetin, kıyafetin, herkesten farkın yıktı geçti...
Oradan karsı tarafa geçip bu kez Sedata ek ömer katıldı ve de Çiğdem Tunç'un sunduğu gecede cidden çok iyi idik. Hepinize iyi pazarlar. Bir günde üstelik kıtalar arası bir ışık hızını yaptık. Hep beraber nice güzelliklere.