Geçen hafta vizyona giren ve Cate Blanchett'in kötü üvey anne rolüyle beğeni topladığı Cinderella filmi tüm vitrinleri etkisi altına almış NY'tan mektuplara devam... Buralarda gün yok ki yeni filimler başlamasın. Bu filimlerin tabii ki önemlerine ve de başrol sanatçılarının sükselerine göre birbirinden renkli galalar yapılmasın. Gelecek nesil robotu 'Chapie'nin öyküsünde ilk defa kötü adam tipini canlandıran Hugh Jackman'dan sonra 'tek geçerim' dediğim ve sezon başında 'Maids' oyununda heyecan içinde izlediğim Cate Blanchett 'Cinderella'nın galaları için NY'a geldiler. İkisi de TV programlarına katıldılar ve izlenme rekorları kırdılar. Geçen haftaki yazımda geçtiğimiz hafta İstanbul'da olan Jackman'ın Jimmy Fallon'un şovundan bahsetmiştim. Hemen ardından Blanchett yer aldı. Söyleşilerinde filimdeki başarısına üvey anneye yakıştırdığı ses tonu ile muhteşem köstümlerinin yardımcı olduğunu söyledi. Bu arada başta ünlü mağaza Saks Fifth Avenue'nün vitrinleri 'Cinderella'yı konu etti. Hergün yüzbinlerce kişi bunları izliyor.
İSPANYOL HAFTASI Tango- Flamenco... Evet ölmez İspanyol gösterileri, dansları, müzikleri... Sezon boyunca birbirinden güzel, birbirinden renkli, birbirinde başarılı gösterilerin sergilendiği New York City Center'daki gösterileri kaçırmamaya çalışıyorum. İşte yakaladıklarımdan biri. Sara Baras'ın Flamenco grubunun unutulamayacak şovu. İnanın kendinizden geçiyorsunuz, o çoşkuyu salondaki herkese veriyorlar hele baş kadın dansçı ki hepsinin öğretmeni Baras. Tüm tanıtım yazılarında Sara için 'öyle bir kadın ki Flamenco'nun fırtınası değil kasırgası' deniyor. Öyle bir coşmuşum ki size anlatamam, en güzeli hızımı alamadan bir kaç gün sonra burada yaşayan ve grafik çizimde bir numara olmaya namzet kızım Esin bize ilk defa gittiğim önce otele hayran kaldığım bir geceyi haberdar etti. Neslihan (Yargıcı), Melek (Boz) ile geçtik The Paper Factory Otel'e. Süper değişik, çok artıları olan çok modern bir otel. Ve de restoran ve alt kattaki resto-clubının işletmelerini biri Türk biri İsviçreli gencecik iki delikanlı yapıyor. İşte alt kata geçtik ve Flamenco'dan sonra burada yapılan Tango gecesine katıldık. Geceye uyan menüyü tattıktan sonra sahneyi dolduran Tango gönüllü çiftlerini ve de sanatçıların sunduğu nefis tango gösterilerini izledik.
ATLI POLİS CEZA YAZIYOR
Hep dediğim gibi buralarda yok yok. Geçen gün tam sokağa çıktık ki kapının önünde park etmiş bit kamyona ceza yazan bir polis gördük. Buraya kadar her şey normal. Ama polis atın üzerinde ceza yazıp, attan inmeden kağıdı kamyonun camına yerleştirince o da biz de gülmeye başladık.
"Lahana sarması özledim dedim hemen yaptılar"
Bu arada hani sorarlar 'ne özledin?' diye... İlk vereceğim cevaplardan biri annemin köftesi ve yaprak ve lahana sarmadır. Veeee Neslihan'la bende misafir kalan İstanbul'dan arkadaşım Melek (ki yemekleri ile Amerika'da bile isim yapmıştır) "Kalk markete gidelim" dedi. Lahanalar seçildi, kıymalar hazırlatıldı, tüm yardımcı malzemeler temin edildi, eve gelindi. Köfteler hazırlandı buzluğa kondu. Veeee kimseye ikram etmeyi bile düşünmediğim (şaka) sarmalar sarıldı. Biber ve domates dolamaları hazırlandı. Size mutluluğumu kelimelerle anlatamam. Birazdan son bölümü yemek üzereyim. Olsun, daha köfteler var.
Birleşmiş Milletler'de Nevruz
Değişik anılara dünkü ile devam ediyorum. Burada tanıştığım değerli kişilerden en önlerde olan Gazeteci Razi Canipligil beni kendi ofisinin de orada olduğu United Nations (Birleşmiş Milletler) binasına davet etti. Sizin için çok beğeneceğinizi umduğum süper bir söyleşi yaptık. Sonra da Birleşmiş Milletler binası turunu attık. Büyük salonda 'Happy Nowruz' yani Nevruz toplantısı vardı. Türkiye dahil Nevruz kutlayan tüm ülkeler yerlerini almışlardı. Orada olmak heyecan verdi bana. Birleşmiş Milletler'deki diğer resim ve izlenimlerimi önümüzdeki yazımda sizinle paylaşmak üzere nice güzel haftalar diliyorum.