İdil Biret rüzgarı ve görgüsüzler...
Demiştim size; piyano tanrıçasının parmakları ucunda, her gün yeni bir karartı perdesiyle yitirdiğimiz renklerin, pembe hayallerin dünyasına yolculuk etmeye çok ihtiyacım var diye... İç sıkıcı gündemlerin gerçekliğinden, kendimizi 'insan' gibi hissedeceğimiz bir düş dünyasına geçiş için en uygun gecenin ayağımıza geldiğini de söylemiştim. Nitekim yanılmamışım... Zamanın başka bir boyutuna geçmenin zevkini, önceki gece Adnan Saygun'dan yükselen o büyülü ezgilere kulak veren yüzlerce insanla birlikte yaşadık. Çünkü İdil Biret sahnedeydi. Ve piyano tanrıçasının melodileri, kendimizden geçmemiz için bizim yüreğimizi seçmişti...
***
Ne mutlu ki, kendi coğrafyamızdan böylesine etkileyici bir dünya sanatçısı çıkarmayı başarmışız. Ne mutlu ki, çok sesli müziğin ülkemizde kök salmasını sağlayan bir Adnan Saygunumuz ve onun anısını yaşatan Türkiye çapında bir kültür merkezimiz var. Önceki akşam; İzmir Büyükşehir Belediyesi, Yale Üniversitesi ve Yaşar Üniversitesi'nin işbirliğiyle düzenlenen konserin keşke bir tekrarı daha olsa...
Yale Senfoni ile Yaşar Oda Orkestrası'nın ilk kez sahnede buluştuğu konserde, dünyaca ünlü piyanistimiz İdil Biret'in sadece parmaklarından ustalık akan müziğiyle değil, zarafetiyle de gönülleri nasıl fethettiğini gördük.
***
Müzik yönetmenliğini ve orkestra şefliğini Toshiyuki Shimada'nın üstlendiği, pırıl pırıl üniversiteli gençlerden oluşan Yale Senfoni muhteşem temposuyla gerçekten beklentilerimizin üstünde bir performans sergiledi. Şef Shimada'nın sempatisi, izleyiciyle kurduğu sıcak teması, öğrencilerinin de aşırı bir heyecana kapılmasını engelledi. Gece boyunca tempolarını hiç yitirmeden, çok güzel çaldılar.
Yale'in senfonisi varsa, bizim Yaşar Üniversitesi'nin de aslanlar gibi oda orkestrası var. İki ekip sanki yıllardır birlikte çalışıyormuşçasına sahnede en küçük aksamaya yol açmadılar. Gençler, bu uyum sanatında yeteneğin yanı sıra çalışma ve disiplinin de ne kadar önemli olduğuna, derslerde gösterilecek bir örnek sergilediler.
Ziyafet, Leonard Bernstein'ın 'Candide Uvertürü' adlı eserin seslendirmesiyle başladı. Ardından sahneye gelen İdil Biret, tuşlara değil, adeta yüreğimize dokunarak romantizmin rüzgarıyla aldı götürdü salonu dolduranları. Biret, 200'üncü doğum yıldönümü dolayısıyla bu yıla adını veren Frederic Chopin'in 2'nci Konçertosu'nu çaldı. Ama ne çalış, usta sanatçı arkası kesilmeyen alkışlar arasında, ilerleyen yaşına ve yorgunluğuna aldırmaksızın 2 kez de bis yaptı.
Aradan sonra, Anadolu motiflerini notalarla işleyen bestecimiz Ferit Tüzün'ün üç bölümlük 'Esintiler'i seslendirildi. 'Esintiler'in, canlı ve insanın ruhunu okşayan melodik yapısı dinleyicileri çok etkiledi. Konser, ağırlığıyla balyoz misali inen Paul Hindemith'in 'Carl Maria von Weber'in Bir Teması Üzerine Senfonik Çeşitlemeler'i ile sona erdi.
Flaş terbiyesizliği!
Gecede, Adnan Saygun hınca hınç doluydu. P eki, o atmosferin havasını bozacak hiçbir şey yok muydu? Olmaz mı hiç, burası Türkiye...
Maalesef izleyicilerin arasında, hem de bayanların ağır bastığı bir görmemiş, utanmaz tabakası vardı ki, tutun saçlarını başlarını yolun! Bu saygısızlar, konser boyunca ellerindeki fotoğraf makineleriyle geceyi sabote edercesine, dört bir yandan İdil Hanım'ın üzerinde flaş patlatıp durdular.
İdil Biret'in sanatına, kişiliğine, ustalığına, yaşına yahu yaşına da mı saygınız yok? İzmir'de böyle bir değeri misafir etme anlayışınız bu mu? Kadıncağız çalarken, gözünün içinde onlarca flaş patladı. Ateş topu gibi parlayarak bizi bile rahatsız eden o flaşların, eser icra eden bir sanatçıyı nasıl zor durumda bıraktığını düşünmüyor musunuz? Çevirin bir kere de kendi gözünüze patlatın bakalım.
İkinci ayıbımız ise, İzmir seyircisinin alkış rezaleti. Bu kent, sanatçıyı ne zaman alkışlaması gerektiğini bilen bir salon insan çıkaramıyorsa yazıklar olsun. Çalınan eserlerin bölüm aralarında alkış tutulmaz. Tüm bölümlerin bitmesini bekleyeceksiniz. Dün bu hataya o kadar çok düşüldü ki, elin yabancıları alay edercesine bi taraflarıyla gülmekten kendilerini alamadılar. Sonuç olarak, muhteşem organizasyonda emeği geçen herkesin eline, yüreğine sağlık.
***
Ne mutlu ki, kendi coğrafyamızdan böylesine etkileyici bir dünya sanatçısı çıkarmayı başarmışız. Ne mutlu ki, çok sesli müziğin ülkemizde kök salmasını sağlayan bir Adnan Saygunumuz ve onun anısını yaşatan Türkiye çapında bir kültür merkezimiz var. Önceki akşam; İzmir Büyükşehir Belediyesi, Yale Üniversitesi ve Yaşar Üniversitesi'nin işbirliğiyle düzenlenen konserin keşke bir tekrarı daha olsa...
Yale Senfoni ile Yaşar Oda Orkestrası'nın ilk kez sahnede buluştuğu konserde, dünyaca ünlü piyanistimiz İdil Biret'in sadece parmaklarından ustalık akan müziğiyle değil, zarafetiyle de gönülleri nasıl fethettiğini gördük.
***
Müzik yönetmenliğini ve orkestra şefliğini Toshiyuki Shimada'nın üstlendiği, pırıl pırıl üniversiteli gençlerden oluşan Yale Senfoni muhteşem temposuyla gerçekten beklentilerimizin üstünde bir performans sergiledi. Şef Shimada'nın sempatisi, izleyiciyle kurduğu sıcak teması, öğrencilerinin de aşırı bir heyecana kapılmasını engelledi. Gece boyunca tempolarını hiç yitirmeden, çok güzel çaldılar.
Yale'in senfonisi varsa, bizim Yaşar Üniversitesi'nin de aslanlar gibi oda orkestrası var. İki ekip sanki yıllardır birlikte çalışıyormuşçasına sahnede en küçük aksamaya yol açmadılar. Gençler, bu uyum sanatında yeteneğin yanı sıra çalışma ve disiplinin de ne kadar önemli olduğuna, derslerde gösterilecek bir örnek sergilediler.
Ziyafet, Leonard Bernstein'ın 'Candide Uvertürü' adlı eserin seslendirmesiyle başladı. Ardından sahneye gelen İdil Biret, tuşlara değil, adeta yüreğimize dokunarak romantizmin rüzgarıyla aldı götürdü salonu dolduranları. Biret, 200'üncü doğum yıldönümü dolayısıyla bu yıla adını veren Frederic Chopin'in 2'nci Konçertosu'nu çaldı. Ama ne çalış, usta sanatçı arkası kesilmeyen alkışlar arasında, ilerleyen yaşına ve yorgunluğuna aldırmaksızın 2 kez de bis yaptı.
Aradan sonra, Anadolu motiflerini notalarla işleyen bestecimiz Ferit Tüzün'ün üç bölümlük 'Esintiler'i seslendirildi. 'Esintiler'in, canlı ve insanın ruhunu okşayan melodik yapısı dinleyicileri çok etkiledi. Konser, ağırlığıyla balyoz misali inen Paul Hindemith'in 'Carl Maria von Weber'in Bir Teması Üzerine Senfonik Çeşitlemeler'i ile sona erdi.
Flaş terbiyesizliği!
Gecede, Adnan Saygun hınca hınç doluydu. P eki, o atmosferin havasını bozacak hiçbir şey yok muydu? Olmaz mı hiç, burası Türkiye...
Maalesef izleyicilerin arasında, hem de bayanların ağır bastığı bir görmemiş, utanmaz tabakası vardı ki, tutun saçlarını başlarını yolun! Bu saygısızlar, konser boyunca ellerindeki fotoğraf makineleriyle geceyi sabote edercesine, dört bir yandan İdil Hanım'ın üzerinde flaş patlatıp durdular.
İdil Biret'in sanatına, kişiliğine, ustalığına, yaşına yahu yaşına da mı saygınız yok? İzmir'de böyle bir değeri misafir etme anlayışınız bu mu? Kadıncağız çalarken, gözünün içinde onlarca flaş patladı. Ateş topu gibi parlayarak bizi bile rahatsız eden o flaşların, eser icra eden bir sanatçıyı nasıl zor durumda bıraktığını düşünmüyor musunuz? Çevirin bir kere de kendi gözünüze patlatın bakalım.
İkinci ayıbımız ise, İzmir seyircisinin alkış rezaleti. Bu kent, sanatçıyı ne zaman alkışlaması gerektiğini bilen bir salon insan çıkaramıyorsa yazıklar olsun. Çalınan eserlerin bölüm aralarında alkış tutulmaz. Tüm bölümlerin bitmesini bekleyeceksiniz. Dün bu hataya o kadar çok düşüldü ki, elin yabancıları alay edercesine bi taraflarıyla gülmekten kendilerini alamadılar. Sonuç olarak, muhteşem organizasyonda emeği geçen herkesin eline, yüreğine sağlık.
Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
- 'Kayıp Medeniyetler ve Eskiçağın Sırları' (03 Haziran 2010)
- Biret ve Yale Orkestrası'nı heyecanla bekliyorum... (02 Haziran 2010)
- Özdemir Nutku'ya saygı gününden kırıntılar... (01 Haziran 2010)
- Özdemir hocaya saygı için Gazi Kadınlar'da buluşalım (28 Mayıs 2010)
- İzmir'deki okullara 'hareket' geldi... (26 Mayıs 2010)