Umutlarımızı yeşertecek gelişmeler bekliyoruz
"Eksiklerimiz olabilir ama hiç mi takdir edilecek iş yapmıyoruz. Neden hep olumsuz eleştiriler yazılıyor" şeklindeki yakınmalar da kulağımıza gelmiyor değil...
Bu serzenişlerin satır arasında, en azından kimi yetkililerin özeleştiri yapma ve kendini sorumlu hissetme duygusunu uyandırdığımızı okumak sevindirici.
Öncelikle şu bilinmeli ki, bu köşe kişisel kavga ve husumetlere adreslik etmez. Gerektiğinde en acımasızca eleştirdiğimiz kişi ve kurumların, alkışlanacak icraatlarını da es geçmiyoruz.
***
Ama biz İzmir'de yaşıyoruz. Önceki günkü yazımda, eski İzmir'in günümüze nasıl bir kültür mirası bıraktığını anlatmaya çalıştım. Binlerce yıllık tarihiyle dünyanın en gelişmiş medeniyetlerine eşlik eden bu kent, şunun şurasında işgal yıllarından önce bile sanat, eğlence, turizm ve ticaret hayatının en önemli canlılık merkeziydi. Tabii ki Levanten zenginliğinin bunda yadsınmayacak etkisi vardı.
Bu yüzden tüm isteğimiz, yerel yönetimlerin şehrin çok kültürlü tarihsel kimliğine ve modern yapısına yakışır politikalar üretmesidir.
***
İşte bu gözle baktığımızda, 'çağdaş kent' imajına yakışmayacak bir kültür çizgisinin üzerinde yürüdüğümüz görülmektedir.
Keza durum şehrin ekonomisi, ticareti, turizmi, denizden kazanımı ve sporu açısından da farklı değil. Hangi alanda 'liderlik' payemiz Var?
Ama ben 'Fuaye'nin penceresinden gördüklerimi ön plana çekmekle yükümlüyüm. Ve ne yazık ki o arenada hak ettiğimiz payı aldığımız söylenemez. Hadi İstanbul'u kafadan bir kenara koyalım ama yıllık programları incelendiğinde Antalya'nın ve Eskişehir'in gerisinde seyrediyoruz.
Nerede kaldı bizim 'Smyrna' kültürümüz ve tarihi misyonumuz? Nerede kaldı Batı'ya açılmamız, uyanıklığımız ve ilericiliğimiz?
***
Son yıllarda, salon ve açık hava mekanlarıyla övündüğümüz İzmir'de, ne devlet tiyatrosunun, ne de operamızın yeterli hacim ve kalitede sahneleri mevcut.
Elle tutulur 'Adnan Saygun Sanat Merkezi'nden ise sadece Devlet Senfoni adamakıllı faydalanabiliyor. Halbuki salona adı verilen üstadın ismini taşıyan bir festival de organize etsek ya orada. Klasik müzik, opera, piyano ya da hangi disiplinde olursa artık...
Dünyaca ünlü ustaları ağırlayacağımız, uluslararası kimlik kazanacak bir organizasyondan söz ediyorum.
Madem böylesine geçmişi büyük, belediyesi büyük, ekonomisi Türkiye'nin 3'üncü büyük ilinde yaşıyoruz, neyimiz eksik?
Ayıp değil mi, İzmir'deki festivalleri saymak için bir elin parmaklarının bile fazla gelmesi!
Ayıp değil mi bir şehir tiyatromuzun kurulmayışı!
***
Geçen yıl Bornova Aşık Veysel Rekreasyon alanında, Başkan Aziz Kocaoğlu kente güzel bir açık hava tiyatrosu kazandırdı.
Böylece Fuar Açıkhava'dan sonra, Bornova'da da büyük bir amfitiyatromuz oldu. Oldu da ne oldu? Neredeyse 4-5 aya yayılan koskoca yazı yaprak kıpırdamadan geçiriyoruz. Devletin sanat kurumları tatile girdiği anda sezon kapanıyor. Halbuki yazla birlikte yeni bir sanat sezonu başlamalı. Festival aylarının heyecanı duyulmalı İzmir'de.
Sanatın 'toplumsal ihtiyaç' olduğunu bilen, kentleri dünyayla bütünleştirecek fırsatların kültürle yaratılacağını kavrayan bir zihniyet umudumuz sürüyor.
Bu arada, iş dünyamızın da kültür sanatı besleyecek kaynaklar yaratmaktan uzak durduğunu belirtmeliyiz.
Umarız, küçük düşünmenin kalıplarından kurtulduğumuz günler yakındır. Artık umutlarımız yeşersin istiyoruz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
- 90 yıldır, küllerinden doğuramadık İzmir'i... (11 Ocak 2012)
- Sağlık ile 'arayı bulma' faslındayız (10 Ocak 2012)
- Karşıyaka Filarmoni Orkestrası ve 'gençlere fırsat' önerisi (29 Aralık 2011)
- Kadınlar Orkestrası, yeni bir 'umut ışığı' yaktı (27 Aralık 2011)
- Opera korosunu üzen 'iptal' gerekçesi... (23 Aralık 2011)