'Lal Gece'yi izleyin ama seyirci kalmayın
Ben de diyorum ki, ne Jolie'si, onun tırnağı olamayacak kadar duyarsız bir milletiz biz. Angelina kıtlıktan kadına şiddete, çocuk ölümlerinden ırkçılığa dek dünyada farkındalık uyandıracak projeleriyle kıtalararası mekik dokuyor.
Bizim insanımız ise komşu dairede dayak yiyen kadının çığlıklarına bile kulak tıkayarak gönül rahatlığıyla uykuya dalabiliyor.
***
'Lal Gece' filminde, henüz 12'sindeyken 60 yaşındaki aşiret ağalarına peşkeş çekilen kızların hazin öyküsü anlatılıyor. Ve torunu yerindeki çocuklarla yatağa giren o ağa babalarının da zavallılığı...
Sırf ödenek kapmak adına uydurulan birçok filme bütçe sağlayan Kültür Bakanlığı'nın desteğe layık bulmadığı 'Lal Gece'yi çekmek uğruna evini satmış yönetmen Reis Çelik...
Biz toplumu eleştirirken, etkisizliğin nereden başladığını siz düşünün. Herhalde birçoğunuzun kulağında sıradan bir iz bırakan 'çocuk gelinler' konusu, Bakanlığın da pek ilgisini çekmemiş.
***
Oysa temanın 'sıradanlığı' onu alıp ilginç bir hikayeyle beyazperdeye sunan Çelik'in değil, bizim yüzyıllardır süren sessizliğimizin ayıbı.
Türkiye'nin yüzü Batı'ya dönük ama ruhu hala ortaçağ feodalizminin karanlığına gömük! Aydınlanma yaşadığını iddia eden bir toplumda, 12 yaşındaki kızlar 70'lik dedelere satılıyor...
O küçücük evlatlar, uğradıkları zulümden kaçarak baba ocağına sığındıklarında ne oluyor? Aile mahkemesi kararıyla ölümlerden ölüm beğeniyorlar. Gözlerini kırpmayan abilerin-kardeşlerin türlü işkenceleriyle can veren kızların sayısı az mı?
***
Adına 'töre' diyorlar!
Politik, yasal, dinsel, aile içi ve sosyal dinamiklerin 'dur diyemediği' her türlü vahşiliğin 'töre' adıyla kabullenilmesi hangi akla sığar?
Satmayı 'gelenek', işkenceyi 'töre', şiddeti 'hak', cinayeti 'namus' kavramlarıyla sıvayan bir toplumda kızların ve kadınların insanca yaşam olanaklarından söz edilebilir mi?
Mahkemede 'cezai indirim'le ödüllendirilen kadın katliamlarıyla hukuk külliyatı oluşturmuş bir ülkeyiz. Durumu inanılmaz bulan ve gerçekliğini araştırmak için Doğu illerini karış karış dolaşan yabancılar en çok halkın tepkisizliğine anlam veremiyor.
Törelerimizden, geleneklerimizden haberleri yok çünkü!
***
Bilmem kaç haneli köyde, yıllarca öz babasının cinsel istismarına uğrayan bir çocuğun dramı bile duyulmaz. Neden? 'Köyün adı çıkmasın' diye susarlar.
Her gün öldüresiye dayak yiyen kadını kurtarmak için biri gidip jandarmaya ihbar etmez. Neden? Başlarını derde sokmaktan çekinirler.
Bal gibi bilirler intihar süsü verilen kadın ölümlerinin altındaki alçaklığı... Ama sır verirler, ser vermezler.
Akıllarınca delikanlılıktan, erkeklikten, namustan, mertlikten bahsederler.
***
'Lal Gece'nin yönetmeni Reis Çelik, bin bir emekle biriktirdiği parayla aldığı evi satarak bu filmi ortaya çıkarmış.
Gösterdiği duyarlılığa rağmen, filminin yeterince ilgi görmeyişinden yakınıyor. Toplum, yıllardır bu tür olayları zaten film gibi izlemekle yetiniyor.
Hem de canlı canlı, yakından ve bedavadan...
Şimdi aynı filmi sinema salonlarında seyretmeye neden zahmet etsinler ki? Göz yumduğumuz her şey bir gün başımıza gelip de ele güne 'film oluncaya' kadar susarız.
Ya sonra...
En iyisi, siz 'Lal Gece'deki entrikaya bir göz atın! İzleyin ama artık seyirci kalmayın...
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
- İzmir'de eski fayton gezintileri canlanıyor (24 Ağustos 2012)
- Hoşgeldiniz sayın bayram tatilcileri (23 Ağustos 2012)
- O 'Müşfik' ışıktan yararlanmaya bakalım (17 Ağustos 2012)
- Orhan Veli'yi tanımamak utanılacak şey mi canım! (16 Ağustos 2012)
- Selçuk Yaşar'ın kitabı ve Gazete Ege yılları... (15 Ağustos 2012)