Dr. Caligari, çok etkileyiciydi
Daha doğrusu aşması istenmiyormuşçasına silik bir basın ve halkla ilişkiler çalışması yürütüyor dernek... Basında daha etkili bir çekim gücü ve sanat gündemi oluşturma fırsatından en cılız payı alıyor. Bu yüzden festival, İzmir'de kuvvetli bir heyecan dalgası uyandıramıyor. Oysa daha coşkulu kalabalıklar tarafından dikkat çekmeyi kat be kat hak ediyor.
***
Geçtiğimiz cuma gecesi, Uluslararası İzmir Kısa Film Festivali çerçevesinde sessiz sinemanın başyapıtı kabul edilen, 1919 Alman yapımı "Dr. Caligari'nin Muayenehanesi" adlı gösterimi izledik.
Gerek sinematografik üslubu, gerekse ekspresyonizmin (dışavurumculuk) yansımaları açısından sessiz sinemanın önde gelen bir dönem filmiyle tanışmak heyecan vericiydi. Abartılı oyunculuğun, karakterlerin ruhsal derinliğini yansıtan yakın çekimlerin, dramatik etki uyandıran koyu makyajın, kasvetli ışık ve gölgelerin kullanıldığı korku filmi, Zafer Çebi'nin canlı piyano dokunuşlarıyla işitsel yönden de gerilimin etkisini iliklerimize kadar hissettirdi.
***
Festivalin, İzmir Kültür Sanat Eğitim Vakfı ve Goethe Enstitüsü'nün desteğiyle sunduğu bu gösterim, kısa filmlerin sergilendiği Fransız Kültür'de değil, Alsancak'taki Müziksev Salonu'nda gerçekleşti.
Alman yönetmen Robert Wiene tarafından beyazperdeye çekilen yapım, altı bölüm halinde yaklaşık 70 dakikayı buluyor. Gerilimin her bölümde biraz daha seyircinin benliğini sardığı başarılı bir kurguya oturtulan "Dr. Caligari'nin Muayenehanesi", Almanya'nın Holstenwall kasabasında yaşanan gizemli cinayetlerle gelişiyor.
***
Olaylar, genç bir adam olan Francis'in etrafında döner ve onun gözünden anlatılır. Hikayenin altyazılarla aktarıldığı filmin başında, Francis, arkadaşı Alan ve ikisinin de hoşlandıkları Jane adlı kız, kasabalarında kurulan panayıra giderler.
Francis ile Alan, burada Dr. Caligari'nin gösterisine katılırlar. Caligari, şovunun parçası olan Ceasar adında bir uyurgezerin geleceği tahmin ettiğini öne sürerek, izleyicilerden ona sorular sormasını ister. Bunun üzerine kendi geleceğini öğrenmek isteyen Alan, Ceasar'a başına gelecekleri sorar. Ceasar ise genç adamın şafak sökene dek öleceğini söyler.
***
Alan, gerçekten de o gece kimliği belirsiz bir katil tarafından öldürülür. Bunun üzerine Dr. Caligari ve uyurgezer, tüm Kasabalıların şimşeklerini kendi üzerine çeker. Bu arada bir başka gece de uyurgezer Ceasar, iki arkadaşın aşk beslediği Jane'i kaçırır.
O sırada başka bir katilin suçüstü yakalanmasıyla yetinmeyen Francis, şüphe duyduğu Dr. Caligari ile Ceasar'ı gizlice pencereden gözetler.
Ceasar kapağı açık bir tabutun içinde yatmakta, Caligari ise başında pineklemektedir. Ama kasabalılar, Jane'in Ceasar tarafından kaçırıldığını haber verince şaşkına dönen Francis, Caligari'nin kaldığı odaya dalar ve bütün gece gözetlediği tabutta yatan Ceasar'ın bezden bir benzeri olduğu ortaya çıkar.
***
Tam düğümün çözüldüğü sanılırken, olayların akıl hastanesindeki Francis'in beyninde canlandığı, kişilerin de tedavi gören hastalar olduğu anlaşılır.
Finalin en çarpıcı karesi ise hastalardan sorumlu hekim ile hayal ürünü Dr. Caligari'nin tıpa tıp birbirine benzemesidir. Böylece eserde imgesel gibi görünebilecek olguların gerçekte de yaşanabileceği, kötü niyetli kişilerin kuklasına dönüşebilecek insanların toplumu yıkıma sürükleyecekleri mesajı akıllara getirilmektedir.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
- Büyükşehir'den sokak sanatçılarına darbe! (23 Kasım 2012)
- Sanat eğitimini çıkar kapısı belleyenlere dikkat! (22 Kasım 2012)
- Tanju Okan şarkıları Karşıyaka'ya sığmadı (21 Kasım 2012)
- Bilet bulamayan izleyici artık sesini yükseltmeli (20 Kasım 2012)
- Karı koca arasında ufak tefek cinayetler (15 Kasım 2012)