Tarihi kaya mezarları, göz göre göre yok oluyor
İnsanın büyülenmişçesine gözlerini alamadığı kaya mezarları sadece ülkemizin değil, yeryüzünün önde gelen tarih şaheserlerinden biridir.
Binlerce kilometre deniz yolu kat ederek İztuzu Plajı'na yumurtalarını bırakan caretta caretta'lardan sonra, Dalyan'ı gezi haritalarında etiketleyen ikinci özelliği Kaunos Antik Kenti'ndeki kral mezarlarıdır.
***
Zümrüt rengindeki suda süzülen teknelerin, İztuzu Plajı görünene dek sazların arasında kaybolduğu kanal yolculuğuna ayrı bir heyecan katar kaya mezarları.
Hele geceleri... Kanal sahilindeki bir lokantaya kurulup, ışıklandırılan mezarların suya dökülen dehşetli manzarasında yemek yemenin keyfi doyumsuzdur.
Henüz Dalyan'a yolu düşmeyenler, bu zevki tatmak için geç kalmasın! Çünkü Lidyalıların üç bin yıllık sanat işçiliği ne yazık ki silinmeye, kayalardaki o dantelsi estetiğini yitirmeye yüz tuttu!
***
Yeni değil, Dalyan'ın tarihi mezarlarında ortaya çıkan görüntü bozukluğu. Krallara layık bir oymacılığın tüm inceliklerini kaybetmeye başladığını, sütunların pul pul eriyip döküldüğünü ilk duyurduğumda 2009 yılıydı.
Kaunos Antik Kenti'ndeki kazı heyeti başkanı Prof. Dr. Cengiz Işık'ın 'kanser' tabiriyle dikkat çektiği bir hastalık dadanmış, hazine değerindeki dokuları sinsi sinsi kemiriyordu.
Yeni Asır'ın o dönemde manşetine taşıyarak 'imdat' istemesi üzerine, yüreğimize su serpecek haber dönemin Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay'dan gelmişti.
***
Prof. Dr. Işık ve bizlerin feryadına kulak veren Bakan Günay, Kaunos'ta bizzat incelemede bulunarak kayaları eriten hastalığın tedavisi için ışık yakmıştı.
Zira, kireç taşının doğa koşullarına dayanıksızlığı yüzünden sütunların gövdesine sinen virüs, tarihin en gösterişli eserini yok edecek bir hızla yayılıyordu.
Karara göre, yabancıların yer alacağı bir bilim kurulunun teşhisleri doğrultusunda, kral mezarlarını kurtaracak proje TÜBİTAK'a sunulacak ve çalışmalar başlayacaktı...
***
Nitekim alınan numunelerin tahlillerinden sonra, 'nano teknoloji' denilen bir uygulama ile 10 yıl sürecek koruma projesi TÜBİTAK'a iletildi. Olayın vahametine bakın! Tahribat öyle bir noktaya varmış ki, ancak 10 senelik bir tedavi ile antik miras korunabilecekti.
Peki biz dört gözle 'nano teknoloji' ile uzanacak eli bekliyorken, geçenlerde aldığımız şok haberle neyi öğrendik? TÜBİTAK'ın yenilenen yönetimi, bekleyen projelerin tekrar sunulmasına kanaat getirmiş.
Ve mezarları saran hastalığın ciddiyeti, tüm mevzuatın sıfırdan başlamasını bekleyemeyeceği için TÜBİTAK'ın devreye sokacağı kurtuluş reçetesi de rafa kalkmış!
***
'Şakası bile kötü' dedirtecek bu çirkin sürprizin neye mal olacağını düşünebiliyor musunuz? Demek ki aciliyetin en çok farkında olması gerekenler, herkesten fazla tedirginliğe düşmesi icap edenler ve kurumsal bir sorumlulukla görev üstlenenler, yıllardır kaya mezarlarını heba eden kansere zaman kazandırmaktan başka işe yaramamışlar! Bravo doğrusu...
Kendinizde misiniz beyler! Başka bir ülkede olsa, o kaya mezarlarını korumak için uluslararası gündem yaratılır, dünya çapında kampanyalar yürütülürdü.
Hiç kimse, böylesine bulunmaz bir serveti komplekslere kapılarak tarihin çöplüğüne gömmeye kalkışamaz. Hele bilim insanlarının buna hiç mi hiç hakkı olamaz!
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
- Bir yazar ve piyanistin müzik şölenine katılın (12 Nisan 2013)
- 'Mirasçılar'da duygular güçlü ama tempo düşük... (11 Nisan 2013)
- Dario Moreno'nun İzmir sevgisi ve ödül gecesi (10 Nisan 2013)
- İzmir Operası'nı düzlüğe çıkaran 'Mançalı Şövalye' (09 Nisan 2013)
- Suyun iki yanı, flüt ve piyanoda buluştu (05 Nisan 2013)