Sylvia balesi, İzmir'in çıtasını yükseltiyor
O heyecanla, cumartesi akşamı Sabancı Kültür Sarayı'ndaki İzmir prömiyerini kaçırmadım Sylvia'nın... Ve gerçekten her yönüyle, İzmir Balesi'nin çıtasını yükseltecek bir eserle tanışmaktan mutluluk duydum.
***
Ünlü besteci Leo Delibes'in muhteşem müziğiyle klasik bale arşivine armağan ettiği 'Sylvia', Fransız koreograf Marc Ribaud tarafından sahneye taşınmış.
İtalyan şair Torquato Tasso'nun mitolojiden esinlenerek yazdığı Aminta masalından uyarlanan balede, Yunan efsanesinin güzel perisi Sylvia ile Aminta'nın aşkı anlatılıyor. Tabii ki metin mitolojik bir temele oturunca, ölümlülerin ders çıkaracağı tanrısal adaletin sağlamasıyla sular durulacak, kötüler cezalandırılacak ve çetrefilli bir yolun sonunda Sylvia ve sevgilisi Aminta kavuşacaktır.
***
Eserin son derece akıcı ve merak uyandıran bir koreografisi var. Her ne kadar olayların Aşk Tanrısı Eros ve Bereket Tanrıçası Diana'nın (Artemis) müdahalesiyle çözülmesi dramatik etkiyi zayıflatsa da, Aminta-Sylvia-Orion üçgeninde yaşanan aşk ve gerilim sahneleri tansiyonu artırmaya yetiyor.
Sylvia'yı oynayan balerin Aslı Kaynarsu ile Aminta rolündeki balet Kıvanç Ekin, her zamanki şiirsel dansları ile ifadelerini mükemmel bir estetikte buluşturmayı başarıyor. Kusursuz teknikleri kadar, beden ve mimiklerine oturttukları romantizm, aşk acısı, hüzün ve sevinçleri izleyiciye aynen yaşatıyorlar. Aralarındaki beden dilinin ahengine kapılmamak elde değil...
***
Orion'da Dolun Doyran ve Diana'da sevgili Yasemin Altınel tam bir karakter yaratıcılığı sergiliyor. Her ikisi de sahneye çıktığı anda atmosferi etkileyen isimler. Dolun, izleyiciyle arasında çekim yaratan müthiş bir enerji saçıyor. Yasemin ise esnekliği kadar tiyatral yeteneğini dansçı kimliğinde eritmeyi başarmış ender balerinlerden...
Eros'u canlandıran Emre Kaynarsu da duruşu ve ifadesiyle rolüne harika oturmuş. Sertan Yetkinoğlu ile Banu Dağcıoğlu hem sempatileri hem de stilleriyle salonun ilgi odağına yerleşiveriyorlar...
Toplu danslardaki diğer sanatçılar da uyumu ve aksiyonu hiç aksatmadılar. Zorlu koreografiye rağmen tempoyu finale dek aynı düzeyde tutan performans ve içtenliklerini alkışlıyorum.
***
Üç perdelik Sylvia'da kurulan orman, mağara ve tapınak sahneleri görkemiyle ilgi uyandırdı. Eserin masalsı dokusu, dekorların yapaylık hissi uyandırma riskini azaltmış. Gülden Sayıl'ın hazırladığı dekorların kurulması neredeyse 20 dakikayı bulduğu için perde aralarındaki uzunluk motivasyonumuzu bozguna uğrattı. Tabii bu utanç teknik ekibin değil, İzmir'e opera ve bale eserlerine uygun salonları çok görenlerin...
Sevtaç Demirer'in kostümleri ise tek kelimeyle enfesti. Sevgili Sevtaç'ın müzik, reji, dekor ve karakter yapılarını bir arada gözeten kreatörlük titizliği, olağanüstü sonuçlar veriyor. Öylesine etkileyici bir renk yelpazesi tasarlamış ve kişileri öylesine rol yapılarına uygun kılıklara sokmuş ki, başlı başına bir seyir zevkine imza atmış.
Bu arada Müfit Özbek'in ışık tasarımı ve görüntü yansıması da görsel estetiğe son noktayı koymuş.
***
Şef Tulio Varas yönetimindeki orkestra, temsil gecesi formunun zirvesindeydi... Ama danslar kadar, solo bölümlerde Lalecan Özay Muzaffer'in kemanından yükselen tınılar tüm salonu kendinden geçirdi.
Delibes'in iç sızlatan ezgilerini, yüreğinden koparcasına tonlarına yansıtan Lalecan Özay Muzaffer'in kemanı hiç susmasın istedim. Eline sağlık konsermaister!
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
- Mezopotamya Senfonisi ve Faaazıl, Faaazıl, Faaazıl! (23 Nisan 2013)
- Belediyeler, salonlarını Devlet Tiyatrosu'na açmalı (18 Nisan 2013)
- İşte şimdi, hepimizi 'FAZIL SAY'ın... (17 Nisan 2013)
- Tarihi kaya mezarları, göz göre göre yok oluyor (16 Nisan 2013)
- Bir yazar ve piyanistin müzik şölenine katılın (12 Nisan 2013)