Psikolojik ilaç almadan yaşamanın yolu yok mu!
***
Bugün çevreme baktığımda, görüşlerinden etkilendiğim uzmanların yazdıkları neredeyse hafif kalıyor. Nedense girdiğim her ortamda, toplumsal koşullanmaların hasara uğrattığı insanlardan geçilmiyor.
Eğitimi, kültür seviyesi ve kariyeri fark etmeksizin, belirli sürelerde de olsa ilaç kullanmadan zihin sağlığını koruyabilen kimse yok gibi! Antidepresanlar, uyku düzenleyici ve sakinleştiriciler bonibon şekeri gibi herkesin ağzında. İnsanlar neden sürekli gergin, stresli, kaygılı ve korku içinde?
***
Yürek dayanmayacak kadar küçük yaşlardan başlayan bir rekabet düzeninde yaşıyoruz. Herkesin en yakın aile üyesini bile rakip olarak algıladığı bir kimlik edinmemiz bekleniyor. Birinin başarısının, diğerinin önünde engel gibi göründüğü acımasız bir yarış kültürü içinde güvenliğimizi yitiriyoruz.
Eşya, kariyer, para, mevki, konfor kişiliğimizin yerini almaya başlayarak doyumsuz bir hırsla kamçılıyor egolarımızı... Duygusuz, katı, bencil, çıkarcı, saldırgan, kıskanç, tüketici ve şiddetin körüklediği bireyler haline geliyoruz.
***
Ya madalyonun diğer yanı! Doğamızı besleyen sevgi, şefkat, bağlılık, köklülük ve aitlik hissinden koptukça, elde ettiğimiz konum ve maddi varlıklarla şişirdiğimiz egomuz, bizi korunmasız bir zavallıya dönüşmenin tuzağından kurtaramıyor.
Git gide yalnızlaşıyoruz. Sevgiye aç, kendine ve sorunlarına yabancılaşmış, çaresiz bir ruh yarasıyla hayat geçirmenin katlanılmaz çaresizliğiyle kendimizi hekimlerin karşısında buluyoruz. Sonra gelsin kaygı dindiriciler, uyku hapları, sakinleştiriciler...
***
Geçtiğimiz günlerde Amerikalı Gary Small'ın, hekimlik hayatındaki sıra dışı hastalarının tedavi süreçleriyle ilgili hikayelerinden oluşan, 'Bir Psikiyatristin Gizli Defteri' adlı kitabını okudum.
İngilizceden Duygu Akın'ın dilimize çevirdiği, yazarın kendi özel hayatından ve ilişkilerinden kesitlerle iç dünyasını da okuyuculara açtığı kitabın son derece akıcı ve edebi bir anlatımı var. Dr. Small'ın, hastalarıyla yaptığı seansların derinliği satırlara yansıdıkça, 'en sıra dışı vakalar' seçkisiyle kitabına taşıdığı psikolojik tabloların bile sıradan şikayetlere dayandığı göze çarpıyor.
***
Gary Small'ın, psikozlar geliştirecek düzeyde sorunlarıyla baş edemeyen hastaları içinde, kilo problemi çeken, ilgisizlikten yakınan, aile baskısından bunalan, bedenini kusurlu algılayan, makamını yitirme korkusuna kapılan, sekste yetersizlik, başarıda eksiklik, başkasına bağımlılık, hafıza aktivitelerinde bozukluk yaşayanlar var.
Ama daha önemlisi tüm bunlardan dolayı kaygı ve değersizlik nöbetleri geliştiren kişilerin altyapısında, aile içinde, sosyal çevrelerinde ya da iş ortamında yaşadıkları kıyıcı rekabetin, kıyaslamaların etkileri yer tutuyor.
***
Bu durumdaki hastaların psikotik tepkilerini hafifletmek için doktor Small'ın ilk başvurduğu yol ilaç... Ama hemen ardından, onlara ofisine gelmeleri için randevu veren Small, yaşadıkları kaygı nöbetlerini gerçekte ne tür olayların tetiklediğini ve hangi duygusal kırılmaların başa çıkılmaz güçlükler yarattığını ortaya çıkarmaya çalışıyor.
Small'ın okuyucuyu hayran bırakan gayretiyle, gerçeğin hastaların gözüyle nasıl göründüğünü ve bunun ardında yüzleşmesi gerektikleri sorunlara odaklanmalarını sağlaması, tedavinin asıl gövdesini oluşturuyor.
Ne yazık ki bizde eksik olan bu! İlacı dayıyorlar gitsin. Sonrası... Sonrası, Allah kerim...
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
- 'Perdelerin kapandığı yerde sokaklar başlar!' (25 Nisan 2013)
- Sylvia balesi, İzmir'in çıtasını yükseltiyor (24 Nisan 2013)
- Mezopotamya Senfonisi ve Faaazıl, Faaazıl, Faaazıl! (23 Nisan 2013)
- Belediyeler, salonlarını Devlet Tiyatrosu'na açmalı (18 Nisan 2013)
- İşte şimdi, hepimizi 'FAZIL SAY'ın... (17 Nisan 2013)