'Direnmeyen' sanatçıdan neyin görüşü alınacak?
Sanatçının girdiği her kılığın, dilindeki sözün, oynadığı rolün yarattığı illüzyon, 'özgürce düşünmenin, düşlemenin' yansımalarıdır.
Ve sanatın insanı 'insan'la yüzleştirdiği bu yansımalar, sistemin uslu çocuklara dönüştürmeye çalıştığı kitlelerin duygularını, zihnini, her türlü baskıya karşı harekete geçirmek üzere 'uyarıcı'dır. İnsana, başkalarının hükmettiği birer mekanizma olmadığı duygusunu aşılayan bir 'kişilik' verir.
***
İşte bu yüzden sanatın doğasında direniş vardır. Tek tek bireylerden oluşan, sorgulayan, hakkını arayan, baskı ve yasaklara karşı koyma arzusuyla eyleme geçebilen özgür bir toplum yaratmak için...
Çizgiden sapana tahammül edemeyen beyinlerin, sanatın yansımalarını 'kırma' girişimi tesadüfi değildir! Çünkü 'tek düze' bir beden yığını üzerine iktidar kurma özlemindekiler en çok sanattan ve sanatçıdan nefret eder. Ama tüm gelişmiş ülkelerde çağdaşlığın çıtası, 'sanata verilen değer'le ölçülür.
***
Tabii ki toplumda düşünsel ve düşlemsel yaratıcılığın özgürlük ortamı, sanatçının da kendi 'kimliğine' sahip çıkmasına bağlıdır. Mesleki sorumluluğu, çalıştığı atölyeden ibaret bir marangoz gibi köşesine çekilemez sanatçı. O, sahne veya sette değilken de, podyumdan indiğinde de, elindeki fırçayı bıraktığında ya da piyanonun başından kalktığında da o ruhtan sıyrılamaz! Çünkü mayasındaki 'duyarlılık' ve 'direnç' her daim canlı kalmalıdır. Çevresine, sorunlara, siyasete, sistemin dayatmalarına, acılara, haksızlıklara karşı...
***
Ama ne yazık ki ülkemizde o mayayı tutturamayan, ekşiten, tat vermeyen insanlara da sanatçı denmekte. Reytingi yüksek programlarda her türlü şaklabanlığa soyunan, magazin sayfalarında sosyeteyle aşık atan, popülist deformasyonun silik birer siluete çevirdiği tiplerden bahsediyorum.
Belki sanatı olan ama asla sanatçı kişiliği olmayan, arkalarında şöhretin şımarıklığından başka iz bırakmayan hanımlar beyler... Nasıl oluyor da sokakta top patlar, insanlar ölürken gıkınız çıkmaz da, egemen güçlerin bir dokunuşuyla balkabağından 'uzlaşma elçileri'ne dönüşürsünüz!
***
Başbakan bugün, kimi sanatçılarla görüşerek Gezi Parkı'yla başlayıp tüm yurda yayılan gösterilerle ilgili öneri ve beklentileri dinleyecek.
Olayların başladığı günden beri, meydanlarda halkla omuz omuza yürüyen, demokratik taleplerini dile getirmek uğruna yüzlerine zehirli gaz püskürtülen sanatçılar ne güne duruyor, anlamıyorum.
Süreç boyunca üç maymunu oynayan şov dünyası ünlüleri, gençlerin hangi gelecek özlemiyle sokaklara döküldüğünü daha mı iyi biliyor?
***
Sanat zaten direniş demek.
Sahnesiyle, sokağıyla, meydanıyla, ışığıyla, kostümüyle, dekoruyla, müziğiyle... Bakın İzmir Operası çalışanları, önceki gün 'eğitim konserleri' kapsamında Ödemiş'te bir köy okulundaydı.
Fikir hürriyeti koşusunda saf tutan, tiyatrosu-operası kapanmasın diye seslerini çıkaran, okul okul dolaşarak çocukların ayağına müzik taşıyan gerçek sanat emekçileri dışlanırken, gençliğin sesine kulak tıkayan beyaz camın süsleri, Başbakan'dan ne isteyecek bakalım?
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
- Hayatın renkleri İzmir Festivali'nde (07 Haziran 2013)
- Yeni sürecin samimiyetinde ilk gösterge sanata yaklaşım (06 Haziran 2013)
- Sopalı gruplara kimse müdahale etmeyecek mi? (05 Haziran 2013)
- Sokaklardan silah sesleri yerine melodiler yükselsin (04 Haziran 2013)
- Sanata ve gençlere böyle sahip çıkılır (31 Mayıs 2013)