Camerata İzmir'in konseri büyüledi
İzmir Operası'nın viyola sanatçısı Ziya Güçkan'ın üç yıl önce kurduğu ve hayalindeki projeleri yaşama geçirdiği 'Camerata İzmir' topluluğunun konseri vardı o gece. Yine müzikseverleri sürpriz tatlarla buluşturacak bir konsept hazırladıklarını bildiğim için sabırsızdım.
***
İlk bölümde şef İbrahim Yazıcı yönetimindeki orkestra eşliğinde sahne alması beklenen Ankara Operası'nın solisti soprano Selva Erdener, konser öncesinde rahatsızlanınca İzmir'e gelemedi.
Onun yerine İzmir Operası'nın solisti tenor Oğuz Çimen, yeni bir programla konsere dahil edildi ve seslendirdiği Barok dönem aryalarıyla bizleri ezgilerin zaman yolculuğuna çıkardı. Haftalardır her gün operanın Lüküs Hayat çalışmalarına katılan ve o gece de genel provadan koşup yetişerek sahneye çıkan sevgili Oğuz Çimen'in performansına diyecek yoktu.
***
Ardından Cumhurbaşkanlığı Senfoni Orkestrası'nın ünlü arpçısı Çağatay Akyol, George Frederic Haendel'in 'Arp Konçertosu'nu seslendirdi. Haendel'in yumuşacık melodilerini dimağımıza dokuyan Akyol, Barok zevkimizi doruğa ulaştırdı. Ona eşlik eden enstrümanlar da gayet başarılıydılar.
İkinci yarıda ise bambaşka bir kulvara girdik. Camerata İzmir, bu kez Igor Stravinsky'nin 'Askerin Öyküsü'nü seslendirmek için sahnedeydi ama eserin anlatıcılığını üstlenen efsane tiyatrocumuz Genco Erkal ile birlikte. Elbette daha sahneye adımını attığı anda bayram topu gibi patlayan alkışlar, Genco Erkal'ın konserin ikinci yarısında nasıl bir coşku dalgalanması yaratacağının habercisiydi.
***
Nitekim dramatik bir hikayesi olan 'Asker'in Öyküsü', Genco Erkal'ın müzikle buluşan olağanüstü yorumu, mimikleri ve tonlamalarıyla adeta gözümüzde canlandı. Erkal'ın anlatıcılığı bile müthiş bir tiyatral şova dönüştüren ustalığına bir kez daha bütün salon şapka çıkardı.
Öykünün dramatik yoğunluk kazandığı son bölümünde ise tatlı bir sürpriz daha bekliyordu seyircileri. Çünkü müzik ve tiyatral anlatımın üzerine bir anda dansın dili ekleniverdi. İzmir Opera ve Balesi sanatçısı balerin Banu Dağcıoğlu, koreografisi de kendine ait olan etkileyici dansıyla gecenin finaline damgasını vurdu. Sevgili Banu Dağcıoğlu'nun, Can Güçkan'ın kemanından yükselen duygu yüklü tınılar eşliğinde hasta yatağındaki prensesin uyanışını canlandıran dansı keyfimize kaymak sürer gibiydi.
***
Bu arada kemanıyla prensesin kalbine giren askerin, ruhunu ele geçirmeye çalışan Şeytan'a karşı mücadelesindeki dramatik dokuyu daha etkileyici şekilde yansıtmak adına, koreografide prensesin yanında asker ve Şeytan karakterlerini de göresi geliyor insanın
Ama o geceki konser konseptinde, dansa bu kadar çetrefilli bir boyut kazandırmaya kalkışmak, hazırlanma süreci ve teknik imkanlar açısından başa çıkılacak iş değildi belli kiBen yine de, koreografideki yeteneğinin hayranlık duyduğum dansçılığından aşağı kalmadığını bir kez daha gördüğüm Banu'dan bir gün bunu da bekliyorum.
Tüm Camerata İzmir ekibini ve şef İbrahim Yazıcı'yı da tekrar kutluyorum.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.