• BUGÜNKÜ YENİ ASIR
  • Namaz Vakitleri
  • VavTv Canlı Yayın
’Oyunla her şeyi öğretebilirsiniz’ FİLİZ İÇKE ÖNAL

'Oyunla her şeyi öğretebilirsiniz'

filizicke@hotmail.com Tüm yazıları
Giriş Tarihi: 21 Haziran 2010, 17:23
Hacettepe Üniversitesi Sağlık Bilimleri Fakültesi Çocuk Gelişimi Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Pınar Bayhan: Oyun, çocukların tek öğrenme araçları aslında. Oyunla hem keşfediyorlar, hem öğreniyorlar, hem de kendilerini gerçekleştiriyorlar. Dolayısıyla her şeyi oyunla öğretebilirsiniz çocuğa

4 yaşında bir kız çocuğu, devam ettiği anaokulunda hoşlandığı! çocuğun bir başkasına aşık olduğunu gözyaşları içinde anlatıyor teyzesine. Teyze çaresiz, 'Üzülme' manasında bir şeyler söylemeye çalışırken, gözyaşları arasında asıl vurucu cümle geliyor kızımızdan: 'Ben bir başkasını sevemem artıkkk'. Aynı yaşlarda bir oğlan çocuğu, 'Aramızda her şey bitti' diyor sınıf arkadaşına... 'Bu çocuklar bir felaket, küçücük yaşta her şeyi biliyorlar. Biz böyle miydik' deyip geçiştiriyoruz. Dizi film replikleri ile konuşan, televizyon bilgisayar başından kaldıramadığımız, ders başarısına odaklanıp bu uğurda varımızı yoğumuzu feda ettiğimiz, sokakta ter içinde oynanan oyunlarla büyüyemeyen, baş edemediğimiz, akıl sır erdiremediğimiz çocuklarımız... Oyun, hareket, iletişim, dersler, televizyon ve tabii ki bilgisayar... Aklımıza takılan her soruyu biz sorduk, Hacettepe Üniversitesi Sağlık Bilimleri Fakültesi Çocuk Gelişimi Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Pınar Bayhan yanıtladı.
-Hareket, bir çocuğun dünyasında ne ifade ediyor?
Hareket çocuğun yaşantısında mutlaka olmalı. Çocukta hareketli bir yaşamı çok küçük yaşlardan itibaren sağlayabilirsek, çağımızın hastalığı olan obezite vesaire gibi durumlardan çocukları mümkün olduğu kadar korumuş olacağız.
-Eskiden oyunlar sokakta oynanırdı ve hareket içerirdi. Günümüzde oyunlar bilgisayar başında sanal ortamda oynanıyor.. Çocukları bilgisayardan koparıp harekete nasıl teşvik edeceğiz?
Ben aslında burada çok büyük çelişki yaşıyorum çünkü bir yandan da bilgisayar destekli eğitim hocasıyım aynı zamanda. Teknolojinin ve bilgisayarın çocuğa ne yönden yararlı olabileceği, nasıl kullanılırsa yararlı olabileceği konusunda öğrencilerime ders veriyorum.
Aslında çelişki gibi görünüyor ama çocuk gelişiminde çocuğun yararına olan her türlü gelişimsel ilerlemeyi olumlu görüyoruz çocuk açısından.

FARKINDALIK YARATMAK
Tabii ki gelişimine yarar getirdiği sürece varolan teknolojiyi gelişimine çocuğun kullanmaması imkansız. Mutlaka kullanacak. Bunun nasıl ve ne sürede kullanılacağı konusunda anne babaları ve çocukları eğitirsek, farkındalık yaratırsak bunun çocuğa faydası çok yüksek düzeyde olacak. Öte yandan teknolojiyi elimize geldiği gibi, anne babaları ve çocukları eğitmeden, çocuğun sessizce durduğu ve vakit geçirecek bir araç olarak kullandığı hale getirirsek elbette yararı olmayacaktır.
Tabii ki çocuğu teknolojiden uzaklaştırmak çok abes. Çocuk bu toplumun içinde yaşıyor. Siz istediğiniz kadar bilgisayardan uzak tutun, çocuk markette barkodu görüyor, annesinin işyerinde bilgisayarı görüyor, sokakta bankamatiği görüyor... Bilgisayar teknolojisi hayatımıza girmiş durumda. Dolayısıyla çocuk her yerde bununla beraber zaten.
-Çocuk henüz ilköğretim birinci, ikinci sınıfta iken anne babalar 'Bilgisayar almasam yapacağı ödevler var, teknolojik bilgi açısından arkadaşlarından da geri kalabilir. Öte yandan erken alışmasını da istemiyorum' diyor. Siz ne önerirsiniz?
Doğru. Ama bilgisayarı çocuğun gelişimine, yararına kullanmak tamamen insanın elinde. Kimse teknolojiyi suçlamasın. Teknolojiler iyi ya da kötü olarak insan elinde kullanılıyor. Doğru olan çocuğu teknoloji kullanmaktan tamamen men etmek yerine teknolojiyi nasıl kullanacağını öğretmek.

MODEL OLMALIYIZ
-Nasıl bir yol izlemeliyiz bunun için?

Bu konu televizyondan başlayarak bilgisayara kadar uzanıyor. Öncelikle anne baba olarak kendimiz model olmalıyız. Siz televizyona bağımlıysanız, seyretmediğiniz halde sabah açıp akşama kadar açık tutuyorsanız ve nitelikli kullanmıyorsanız çocuğunuz da aynı şeyi yapacaktır. Aynı şey bilgisayar için de geçerli.
Öyle aileler var ki; anne önüne bir laptop almış, baba bir laptop almış çocuk da evin bilgisayarında...
Evin içinde ya televizyon seyrediliyor, ya bilgisayarda vakit geçiriliyor. İkincisi kurallar konulmalı. Kural koymazsanız teknoloji sizi hakimiyetine alır. Mutlaka belirli saatleri olacak. Televizyonu, bilgisayarı belirli saatlerde kullanmasına izin vereceğiz ve bu saatler bittiği anda uzatma ya da pazarlıklara izin vermeyeceğiz. Bir kere izin verirsek başka pazarlıklar başlar ve böyle gider.
-Örneğin televizyon için önerebileceğiniz bir saat dilimi var mı?
Hayır. Çünkü programlar sürekli değişiyor ve kanallar çok çeşitli. Hangi saat diliminde hangi programın olduğu çok önemli. Annenin veya babanın, çocuğun seyredeceği programı mutlaka önceden bilmesi, hatta seyretmesi lazım.

-Bu zor olmaz mı?
seyretmemeli çocuk. Özellikle yetişkinlere göre hazırlanmış programlarda anne babanın çok duyarlı davranması lazım. 'Hadi hep birlikte Aşk-ı Memnu'yu seyredelim' olmaz. Gerekirse kendi de seyretmeyecek. Çocuğun seyrettiği programlar çok önemli. Belki çocuğa verilsin diye yapılmıyor ama çocuk kayıt cihazı gibi her şeyi kaydediyor. Ne seyrederse onu içselleştiriyor.

KURAL BAŞTAN KOYULMALI
-Çocuğu bilgisayarın başından kaldıramayan anne babalara ne önerirsiniz?

Kuralları baştan koymadıysanız çok zor kaldırırsınız. Kuralı baştan koymamış, sonradan koymaya çalışan ailelerin de mutlaka istikrarlı olmaları, koydukları kural konusunda taviz vermemeleri lazım.
-Anne baba çocuk ilişkisinde ders üzerine odaklanma çok yoğun yaşanıyor. Sanki tek ortak konu dersmiş gibi..
Ama mecburen yaşanıyor. İlkokul çocukları için SBS'ler var, ondan sonra üniversite sınavı... Anne babalar doğal olarak çocuklarının iyi bir okula gitmesini ve iyi bir meslek sahibi olmasını istiyor. Bunun da yolu, çocukların bu sınavlarda başarılı olmasından geçiyor. Anne babaları bu noktada suçlamak doğru değil. Çocukları için gereğini yapmak istiyorlar.
Anne babaları bu konuda birazcık rahat olmalarını, çocuğun tüm bu sınavlardan başarı ile çıkacağını, önemli olanın vakit ayırmak ve sistemli yaşamak olduğu anlatılırsa ve bu da çocuğa empoze edilirse başarı zaten gelecektir.
Burada ne istediğiniz çok önemli. Mutlu bir çocuk mu istiyorsunuz, yoksa başarılı bir çocuk mu? Elbette bir çocuk hem mutlu, hem de başarılı olabilir.
Hepimizin yetenekleri, zeka seviyeleri, zekalarının daha baskın olduğu alanlar birbirinden farklı. Sizin büyük bir ihtimalle sözel zekanız çok yüksektir ki bu meslektesiniz. Sporcu birinin kinestatik zekası daha yüksektir. Dolayısıyla çocuğun zekasının ne yönde baskın olduğunu bilmek ve her alanda çok yüksek başarı beklememek çok önemli. 'Matematikten de, tarihten de 5 alsın' demek doğru değil. Çünkü bunlar çok farklı alanlar.

DESTEKLENMELİ
-Bazı anne babalar da tam da bunu bekliyorlar sanki...

Aynen öyle. Bir çocuk bütün alanlarda çok iyi ise zaten üstün yeteneklidir. Dolayısıyla her alanda mutlak başarı beklemeyecek anne babalar. Çocuğun ilgi duyduğu, merak ettiği, rahatlıkla öğrenebildiği alanlar vardır ve bunlardan daha yüksek notlar alabilir. Daha az ilgi duyduğu alanlarda daha düşük notlar alabilir. 'İlla ki bunu da diğerinin seviyesine çekmeliyim' düşüncesi yanlış. Elbette zayıf olduğu alanlarla ilgili destekleyici çalışmalar yapılabilir. Örneğin Türkçeyi daha az seviyorsa kitap okutulabilir. Okuma alışkanlığı kazandırmak mutlaka Türkçesini ilerletecektir ama bu konuda çocuğu bunaltmak, baskı altında hissettirmek, mutsuz etmek anlamsız.

BAŞTAN AYAĞA, İÇTEN DIŞA...
Gelişimin bir ilkesi vardır: 'Baştan ayağa, içten dışa doğru'. Çocuk önce kafasını dik tutmayı, sonra oturmayı, sonra yürümeyi öğrenir.
Baştan aşağıya dediğimiz bu. İçten dışa dediğimiz; ilk önce kol kasları, ondan sonra el ve parmak kasları gelişir. Mesela bir nesneyi önce bütün parmakları ile tutarken daha sonraları öbür parmakları baş parmağın karşısına getirerek almaya başlar.
Hareket gelişimi de çocuğun gelişim ilkelerini takip ettiği için, gelişimsel etkinlikler bu ilkelere dikkat edilerek verilmelidir. Ne çocuğun yapamadığı, gelişim düzeyinin çok üstünde bir şey vermeliyiz, ne de çok altında. Gelişim evrelerini bilmek bu nedenle çok önemli.

Kıyaslarken aslında bir istekte bulunuyoruz
-Çocuğu, başka çocuklarla kıyaslamak da anne babaların sık yaptığı hatalardan biri değil mi?

Maalesef evet. Aslında o kıyaslamanın altında yatan cümle şudur: 'Başkaları yapabiliyor, senin de yapmanı istiyorum..' Kıyaslamanın altında istek yatar. Yoksa burada anne babanın amacı kıskandırmak değil.
'Fatma Hanım'ın oğlu kazandı, sen de kazanabilirsin' derken buradaki mesaj 'Senin de yapmanı istiyorum'dur. Ama bu ters tepebilir çocuk açısından. Çünkü çocukler kimse ile kıyaslanmaktan hoşlanmazlar; ne kardeşlerle, ne de bir başkası ile... Anne babalar şunu hiç unutmamalı: Her çocuk özeldir ve kendine özel bir kişiliği vardır.
-Özellikle ergenlik döneminde anne babalar 'Aslında kapasitesi var ama çalışmıyor' cümlesini çok sık kuruyorlar. Bu 'kapasitesi var' söylemi gerçeği ne kadar yansıtıyor?
Anne babalar haklı; her çocuğun bir kapasitesi var! İş bu kapasitenin çalışmakla yükseltilmesine geldiği için, anne babalar çocuğa o güdüyü vermek için böyle diyor. Ama bu da ters tepebilir çocuk açısından.

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.