Stresli iş yaşamı "hasta" ediyor!
Psikolog Cem Aslıtürk, "İş hayatı insan yaşamının çok önemli bir unsuru; temel ve yaşamsal ihtiyaçlarını oradan karşılıyor. Birey kendisinin ve başkalarının gözünde bu şekilde saygınlık kazanıyor. İşsizlik, iş yerinde performans kaygısı ya da işini kaybedebileceği yönündeki kaygılar yoğunlaştığında ise birey için yaşamın anlamı bozuluyor" diyor
Çalışma yaşamının, birey için basit bir para kazanma aracı olmaktan öteye bir anlam taşıdığını ve bu nedenle gündelik hayatın her alanını etkilediğini belirten Psikolog Cem Aslıtürk, "Çalışmanın en temel ve güçlü anlamı, bireyin kendisini, yaratıcı ve üretici potansiyelini gerçekleştirme güdüsünü tatmin etmekle ilgilidir. Bu, kendi içindeki bilgiyi ve enerjiyi dış dünyaya yansıtma, sınama ve dış dünyayı keşfetme güdüsüdür. İçten dışa, dıştan içe olan bu sürekli akışla insan bir anlamda kendini yeniden üretir ve geliştirir. Bu sayede yaşamdan genel bir doyum alarak mutlu olur" diyor.
-Çalışma yaşamında ne gibi sorunlar bireyi psikolojik açıdan rahatsız ediyor?
Çok çeşitli nedenler var. Uzun süre aynı pozisyonda kalıp terfi edememek, taşıyabileceğinden çok daha fazla sorumluluk yüklenmek, diğerleri, özellikle yöneticiler tarafından takdir edilmemek, despot yöneticiler, işsiz kalma korkusu ya da performans kaygısı gibi bir çok etken kişide öncelikle özgüven kaybına yol açar.
-Özgüveni azalan bireyde ne gibi davranış değişiklikleri ortaya çıkıyor?
Özgüven kaybı tek başına ortaya çıkmaz. Bireyde karamsarlık, umutsuzluk, isteksizlik, ilgisizlik ve öfke gibi depresif duygular da ortaya çıkar. Bu duygular performans kaygısı ve işsiz kalma korkusu ile birleştiğinde eğer kişinin yatkınlığı da varsa diğer rahatsızlıklarla, örneğin depresyonla birlikte sosyal fobi ortaya çılabilir.
-İş yaşamında rastlanan sosyal fobik davranışlar neler?
Sosyal fobikler genel olarak topluluk önünde performans göstermeleri gereken her durumdan kaçınırlar. Toplantılarda söz almak, sunum yapmak, iş yemeklerine katılmak, yöneticiler ve otoriteyi temsil eden kişilerle temas kurmak sosyal fobikler için çok zor birer eylemdir. Başkalarının ilgi odağı oldukları zaman kaygı duyan bu insanlar bilgisayarda yazı yazarken bile başkalarının tanık olmasını istemeyebilir ya da yöneticilerin yanında 'kekelersem, yanlış bir şey söyleyip aptal durumuna düşersem' kaygısıyla telefonda bile konuşamayabilir. İşin ilginci yalnız başınayken, ya da rahat ettikleri insanların yanında bu tip korkular yaşamazlar.
-İşsizliğin ve çalışmamanın anlamı birey için nedir?
İşsizlik, işsiz kalınan süreye ve içinde bulunulan diğer koşullara bağlı olarak bedensel, ekonomik, sosyal ve psikolojik boyutlarda giderek artan ve bir çöküntü ve yıkımdır. Birey işsiz kaldığı ve çalışamadığı için kendisini engellenmiş hisseder. Üretme imkanı bulamayan birey kendini sınama ve dış dünyadan geri bildirim alma imkanı da bulamaz. Yaratmamak, üretmemek kendi akışını durdurmak demektir. Uzun süren işsizlik nedeniyle içine kapanan birey, sosyal çevreden de kendini yalıtmıştır. Kendini giderek daha yetersiz ve işe yaramaz görmeye başlar. Reddedilmek, incitilmek ve küçük düşürülmekle ilgili korkuları güçlenir.
-Sosyal fobi ile işsizlik arasında nasıl bir bağ kurabiliriz?
Birey uzun süre işsiz kaldığında şöyle bir düşünce süreci ortaya çıkabilir: "Bu kadar zamandır, birçok iş başvurusunda bulundum. Kabullenebileceğim en asgari şartları kabul ettim, ama hiçbir yerden olumlu cevap alamadım. Demek ki ben düşündüğüm kadar iyi değilim. Yetersiz ve değersizim." Sosyal fobi; temel olarak kişinin iş yapma becerisi, performansı ile ilgili olarak diğer kişilerden olumsuz tepkiler alacağına ilişkin gerçekçi olmayan kaygıları ve bu kaygılara eşlik eden kaçınma davranışlarını ifade eder.
-Sosyal fobi belirtilerinden en azından bir kaçını kendisinde gören birey bu durumla baş etmek için ne yapmalıdır?
Birey kendisinde bu sorunlardan hangilerini gördüğünü ve zorundan basitine göre sıralayabilir. Bu listede en basit kaçındığı davranışlardan başlayarak üzerine gitmeye çalışır. Sosyal aktivitelerini mümkün olduğu kadar artırır. İş ortamındaki ve sosyal yaşamındaki stresi elinden geldiğince azaltmaya çalışır. Ancak yaşanan sorun, bilinçaltı şartlanmayla ilgili olduğundan uzman yardımı da gerekebilir. Kişiler uzman yardımıyla kendi gerçekliklerini kavrama, nefes alma, üzerine gitme çalışmaları, gevşeme, olumlama tekniklerini uygulayarak bu sorunun üstesinde gelebilir.
Özgüven kaybına yol açabilecek durumlar
* Uzun süre aynı pozisyonda kalma, terfi edememe
* Taşıyabileceğinden fazla sorumluluk yüklenme
* Yöneticiler tarafından takdir edilmeme
* Çalışma arkadaşlarıyla iletişim bozuklukları
* Kendi potansiyeline uygun olmayan bir konumda çalışma
* Despot yöneticiler
İş yaşamında sosyal fobik misiniz?
Aşağıdaki durumlardan size uygun olanların fazlalığı, sosyal fobinin varlığına işarete edebilir.
* Toplantılara katılmaktan rahatsızlık duyuyorum.
* İş yemeklerinde çok fazla geriliyorum.
* Yazı yazarken başkalarının tanık olmasını istemiyorum.
* Başkalarının ilgi odağı olduğum zamanlar kaygılanıyorum.
* Yöneticiler ve otoriteyi temsil eden kişilerle temas kurmaktan kaçınıyorum.
* Müşterilerle yüz yüze gelmekten çekiniyorum.
* Yöneticilerin yanında kekelersem, yanlış bir şey söylersem kaygısıyla telefonda konuşamıyorum.
* Yalnız başınayken genellikle bu sorunların hiç birisini yaşamıyorum.
Mükemmeliyetçilik panik atağı davet ediyor
Öte yandan iş dünyasındaki rekabet ortamı, her gün gelişen yeni sistemlere ayak uydurma ve başarıyı daimi kılma çabası özellikle iş kadınlarını panik bozukluğu riskiyle baş başa bırakıyor. Nöroloji Uzmanı Dr. Mehmet Yavuz, "Mükemmeliyetçi, hassas, titiz ve başarılı olma konusunda hırslı insanlar panik atak konusunda daha çok risk taşımaktadır. Panik atak, zeki ve güzel bayanlarda daha çok görülmektedir. Dolayısıyla panik atak başarılı iş kadınlarını daha çok sevmektedir. Vurdumduymaz, gamsız ve dağınık bir görünüş arz eden insanlar ise panik atak tehlikesinden çok daha uzaktadırlar" diyor.
Hastalığı paylaşmak çözüm getirmiyor
Panik bozukluğu teşhisinden sonra hastalığı çevremizdeki kişilerle paylaşmanın çözüm getirmekten ziyade sorunları daha da büyütebileceğine işaret eden Dr. Mehmet Yavuz,
"Panik atak hastaları, rahatsızlıklarını doktorları dışında diğer şahıslara anlatmamalıdır. Genelde hastalar, olur olmadık kişilere hastalıklarını anlatırlar ve rahatlamaya çalışırlar. Ancak bu durum kesinlikle kaçınılması gereken bir durumdur. Çünkü hem hastalıklarını daha inatçı hale getirir, hem de onların söyleyebileceği ters bir sözle daha fazla dağılabilirler. Bu nedenle her sağlık mensubu gördükçe derdini anlatan tiplerden olmamalıdır. Kesinlikle bir başkasının hastalık hikayesini dinlememelidir. Nasıl olmuş, nasıl hastalanmış, nasıl tedavi görmüş, hangi tetkikler yapılmış bu tür sorgulamalardan uzak durmalıdır. Hastanelere ya da evlere hasta ziyaretine gitmemelidir. Taziye ziyaretine asla gitmemeli, vefat eden kişinin nasıl ve neden öldüğünü asla sorgulanmamalıdır. Bütün bu yasaklamalara hastalık yatışana kadar en az 6 ay -1 sene uyulmalıdır" diyor.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.