Daima çocuğun bir adım önünde olmalısınız
Günümüzde anne baba olmak daha mı zor? Bilgisayar, internet, güvenlik... Çocuk ve Ergen Psikiyatrisi Uzmanı Dr. Özlem ÖZcan'a bu konuda sorular yönelttik. Dr. Özlem Özcan, "Bir önceki jenerasyonla şimdiki jenerasyon arasında mutlaka farklılıklar olacak. "Her çağda doğan çocuk bir önceki çağdan daha zekidir" diye bir şey söylemek mümkün değil ama şimdiki çocukların, uyaran bolluğu nedeniyle algılarının daha iyi çalıştığını söyleyebiliriz. Bu sayede çocuklar daha iyi vasıflara daha kısa sürede ve daha kolay yollardan sahip olabiliyorlar" diyor.
-Bilgisayar konusu hemen hemen her evde yaşanan ortak sorun. Bu konuda doğru yaklaşım neolmalı?
Anne baba "Çocuğum çok fazla bilgisayar oynuyor, internette çok zaman geçiriyor" diyor.
Doğal olarak günümüz koşullarında sokakta oynamayan ya da başka uğraşları olmayan çocuk, bilgisayarla uğraşıyor. Bunun eleştirilecek bir tarafı yok aslında. Ama eğer evdeki iletişim çok sağlıklı değilse çocuk daha fazla internete ve bilgisayara düşkün olabiliyor.
Bu yakınma ile gelen aileye "Çocuk bilgisayarda ne yapıyor?" diye sorduğunuzda "Bilmiyorum" diyor. Çünkü kendileri internete girmeyi veya bilgisayar kullanmayı bilmiyorlar. Oysa çocuk yetiştirirken bizim ondan bir adım önde gitmemiz lazım. "Çocuğum bunu öğrenecek" diyerek o bilgiyi öğrenmemiz lazım. Hem onu doyurabilmek ve sorularına yanıt verebilmek adına hem de takip edebilmek ve doğrusunu yanlışını çocuğa aktarabilmek adına bunu yapabiliyor olmamız önemli. Örneğin bilgisayarda iki kişilik oyunlar vardır. Aile bu oyunların nasıl oynandığını bilmiyor. Ben çocuğumu yetiştirirken bu oyunları beraber oynadık. Böylece çocuğumun bir adım gerisinde kalmadım. Üstelik bu sayede çok da güzel paylaşımlarımız oldu.
-Bir de bilgisayar aşırı kontrolcü, her şeyi didik didik eden anne babalar var. Bunu da çocuğun güvenliği için yaptıklarını söylüyorlar. Bu doğru bir yaklaşım mı?
Bu çok sık karşılaştığımız bir durum. Örneğin anne tesadüfen çocuğun internet üzerinden bir yazışmasını okuyor. Ve ortalık ayağa kalkıyor. Bu kadar tedirgin olmamak için öncesinde çocuğun ne yaptığını bilmeniz önemli. Çocku internette ne yapıyor? Ne kadar zaman geçiriyor? Kiminle konuşuyor?... Bunları anne baba olarak biliyor olmanız önemli ama bunu çocukla iyi diyalog kurarak sağlayabilirsiniz. Sürekli eleştirerek veya dedektiflik yaparak değil. Çocuğun veya gencin de bir özeli var ve buna saygı göstermek zorundasınız.
-Bilgisayar konusunda saat kısıtlaması öneriyor musunuz?
Bu aileden aileye, çocuktan çocuğa değişen bir konu. Ama çocukta böyle bir eğilim olacak gibi ise o zaman ailenin belli kuralları çocuğa hissettirmesi lazım. Çok uzun süre ekran karşısında kalmanın zaten tıbbi açıdan da birtakım riskleri var. Bağımlılık açısından da sağlıklı bir şey değil. Bu durumda çocuğa, sorumluluklarını yerine getirdikten sonra bilgisayar oynaması için bir saat dilimi verilebilir. Örneğin günde bir buçuk saati geçmemek koşuluyla süre ayarlanabilir. Hafta sonu biraz daha uzatılabilir. Ama asıl önemlisi çocuğun sosyal yaşantısını da sürdürmesi. Çocuk O bir buçuk saate takılıp da onu iple çeker gibi beklememeli. Sportif faaliyetleri olacak, arkadaşları ile programları olacak... İşin aslı bazı çocuklarda bunları söylemeye hiç gerek kalmıyor. Çocuk kendisi yaşantısını o kadar güzel ayarlayabiliyor ki bilgisayara da zaman ayırabiliyor, diğerlerine de.
-Evdeki ilişkiler sağlıklı değilse bilgisayar bir kaçış yolu haline de gelebiliyor değil mi?
Tabii. Öyle çok çocuk var ki yemeğini odasında yiyen. Klavyenin yanına yemeği geliyor. Orada yiyor içiyor. Uyuyor, tekrar kalkıyor ve 24 saat internet açık. Online oyun oynuyor ya da film izliyor. Anne babalar arasında da çok fazla bilgisayarla haşır neşir olan, aşırı internet tutkunu, oyun oynayan, film izleyenler var. Bu da son derece sağlıksız bir durum.
-Ders çalışma konusu da bir başka çatışma alanı. Bu konuda gelen şikayetler nasıl?
Benim en çok dikkatimi çeken şey bu jenerasyon nasıl ders çalışılacağını, niçin ders çalışılması gerektiğini bilmiyor. Eskisi gibi çok fazla bir yazılı anlatım söz konusu değil artık eğitim sistemimizde. Fotokopi yolu ile aktarımlar ve tepegözler vasıtasıyla slayt sunumları ağırlıkta. Çocuklar not alma denilen şeyi açıkçası şu anda çok iyi bilmiyorlar. Dersi takip ederken de daha çok görsel ve işitsel uyaranlarla takip ediyorlar. Ödev bir pekiştireçtir, bir sorumluluktur. Gözlemlerimize göre ya ödevler veriliyor takibi yapılmıyor, ya aşırı ödev veriliyor ya da hiç verilmiyor. Böyle olunca da çocuk nasıl ders çalışması gerektiğini bilmiyor. Ders çalışmayı bilmeyince de en büyük çatışma buradan çıkıyor. Bizim çocukluğumuzla bugünkü durum arasında dağlar kadar fark var. Anne baba da doğal olarak "Hiç çalışmıyor, hiç ödevi yok, bu ne biçim şey" diye veryansın ediyor. Bu konuda hem anne babayı hem de çocuğu bilinçlendirmek çok önemli.
-Bir de sınavlar var...
İlkokul dördüncü sınıftan itibaren hiç ara vermeden dershaneye giden bir öğrenci grubu var.
Bu gruptakilerden bir kısmında aile de çocuk da çokhırslı, başarı beklentisi yüksek. Bir kısmı da "Herkes gidiyor, ben de gideyim" anlayışında. Ama bu sistem sağlıklı değil. Çocuğun hafta sonu eğlenmesi, dinlenmesi, spor yapması lazım. Tabii ki belli sınavlarla insanlar elenecek ama o sınavlara yakın zamanlarda çalışılmalı. Çok uzun yıllar boyunca bu tür bir hazırlık yapmaya gerek yok.
Ders çalış demek işe yaramıyor
-Ders çalış demek işe yarıyor mu?
Hayır. Çocuğa "Ders çalış" denmez. Çocuk ne yapması gerektiğini bilecek şekilde yetiştirilir. İlkokul birinci sınıfa başlayan çocuğa yol gösterilir, destek olunur ve çocuk o bilinci zaman içerisinde kazanır. Eve gelince ne yapması gerektiğini farkına varır. Devamlı ders çalış dendiğinde zaten çocuk bir şekilde inadına ders çalışmaz ya da sizinle mücadele edemediği için çalışıyor görünür ama yine çalışmaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.