Filiz İçke Önal

Bir kez olursa gerisi geliyor

Psikolog Doktor Belgin Koçak: "Kadın kocasının ağlamasını görüyor, 'Dövdü ama pişman' diyerek affediyor. Hep söylüyorum: Bir kere dayak yediyseniz, bir kere aldatıldıysanız gerisi gelecektir. Asla bir kerede kalmaz!"
Ayşe Paşalı, Selma Civek, Fatma Bağcı, Rahime Yıldız, Birgül Akgül... Hepsi son altı ay içinde, boşanmak istedikleri kocaları tarafından öldürüldüler. Hepimiz, kamuoyunda "koca dehşeti" olarak adlandırılan bu vahşetin son perdesine, cinayetlere şahit olduk yalnızca. Her bir cinayetin arkasından, "Bu son olsun" dedikçe yenisi geldi.
Ve bugünlerde hep aynı soruları soruyoruz birbirimize. "Boşanmak istiyorum" diyen kadın niçin öldürülüyor? Kadının mutsuz olduğu evlilikte, erkek çok mu mutlu ki evliliğin devamında bu kadar ısrarcı oluyor? Şiddet, ilişkinin içine yavaş yavaş mı sızıyor, yoksa cinayet eşin ilk ve son şiddet gösterisi mi oluyor? Sorularımızı Psikolog Doktor Belgin Koçak yanıtladı.
-Boşanmak isteyen kadın niçin öldürülüyor? Erkeğin "Sen benim malımsın" düşüncesi mi öne çıkıyor?
En başta bu var tabii ki. Evli kadın eş tarafından mal gibi görülüyor. Bunun dışında bir de namus kavramımız var ya bizim. Kadın boşanmayı istediği anda "başka birinin olma ihtimali" giriyor devreye. Hele ki genç bir kadınsa boşanmak isteyen, koca "Benden başka biri olabilir" düşüncesini varsayımsal olarak kafasında oluşturmaya başlıyor. Hatta bir müddet sonra bunu gerçekmiş gibi yaşamaya başlıyor.
-Bu kadınları boşanmaya iten ortak nedenler neler?
Bu kadınlar işinde gücünde, evinde çoluğu çocuğu ile iken boşanmak istiyorlarsa evliliklerinde ciddi mutsuzlukları vardır. Şiddet vardır, koca eve ekmek getirmeyen, çocuklarına kötü davranan, evle ilgilenmeyen bir adamdır... Özellikle alt sosyo kültürel düzeydeki kadınların boşanmayı istemesindeki temel nedenler bunlardır zaten. Yani "Ben kendimi kadın gibi hissetmiyorum. O yüzden de bu adamdan boşanacağım" diyen kadına alt sosyo kültürel düzeyde pek rastlayamazsınız.
-Karısını döven, çocuğuna, eşine şiddet uygulayan adam mutlu mu ki evliliğin devamında bu kadar ısrarlı?
Bu adamların her duygusu çok yoğundur. Başta da sevgisi. Kollarına sevgilisinin adını jiletle kazırlar. İçkiye düşkünlükleri de normal değildir. Hep bir tutku vardır yaşamlarında. Kadına hissetiği de tutkudur. Hatta kadının koluna kendi ismini jiletle kazır. Büyük bir aşkla evlenmiştir ama o aşkla "Vay niye kısa giyindin? Vay niye oranı açtın" deyip kadını evliliğin daha dördüncü gününde acillik yapar. Ama çok seviyordur! Ancak şöyle bir şey de var. Madde alımı ve alkol de bu tür durumları tetikler. Zaten her akşam küpüne düşünceye kadar içen adam, sağlıklı bir kişilik yapısında değildir. Bunların birini dövmesi çok kolaydır ve hep de haklıdırlar.
-Nasıl yani..
Tamam dövmüştür, kadının ağzı burnu kırılmıştır ama adamı dinlediğinde de çok haklıdır. Adamcağız eve yorgun argın gelir, kadın bir güler yüzünü eksik eder, yemeği kötüdür... Saçma sapan da olsa hep bir bahane vardır. O kadar haklıdırlar ki, sonuçta öldürünce bile haklıdırlar!
-Bu tür cinayetlerin peşpeşe gelmesi tesadüf mü?
Bu cinayetlerin her biri aynı zamanda "öğrenilmiş model" görevi görüyor ne yazık ki.
Medyada bu konuların çok ele alınması, bu tür yatkınlığı olan insanlar için model oluyor. Mesela bir intihar furyası olur, bir bakarsınız aynı model intiharlar başlar... Medyanın böyle bir etkisi var maalesef. Murat Kekilli'nin böyle bir şarkısı vardı "Bu akşam ölürüm" diye. Bir dönem bir genç muhtemelen madde aldı ve intihar etti. Kekilli'nin şarkısı ile bir bağlantı kuruldu. Sonra bir furya başladı... Oysa olanların sorumlusu Kekilli'nin müziği değil. Kişi zaten yatkın. Zaten her türlü saplantıya yatkın olan toplum bireyleri, bir şekilde kendine uygun bir model bulduğunda kafasındakini gerçekleştiriyor.
-Kadına yönelik şiddeti nasıl durdurabiliriz?
Eğitimin rolü çok büyük burada. En başta da anneleri eğitmek gerekiyor. Çünkü o çocukları yetiştirenlerin hepsi anne. Anneleri eğiterek bu sorunları çözebiliriz. Ama öte yandan da bunu duyan kadın 'Hep kadınlar mı eğtiilecek? Erkekler neden eğitilmiyor' diyor.
Ben en baştan başlamak gerektiğini düşündüğüm için anneler diyorum. Ama tabii ki ülkenin bu koşullarında psikopatik olmak da mucizevi bir olay değil. Tam tersi normal olmak mucize şu koşullarda. Ekonomik sıkıntılar, yanlış ana baba tutumları, cahil toplum, eğitimsiz insanlar... Hala okuma yazma bilmeyen hastalar geliyor bana. Teksir veriyorum 'Ben okuma yazma bilmiyorum' diyor. Böyle bir Türkiye'de daha çok kadın ölecek. Daha çok çocuk ölecek. Daha çok intiharlar olacak.
Önlem için daha kökten çözümler bulmak, eğitime önem vermek lazım. Psikolojik ilkelere göre çocuk yetiştirmeye önem vermek lazım. Temel güven duygusunun oluşma dönemi olan 0-2 yaş grubundan başlamak lazım. Üstelik anne baba olarak hepimiz yapabiliriz bu konularda. O kadar ince bir çizgi ki bu. Çok zor. İnsan sonsuz bir süreç ve o yüzden işimiz zor...
-Şiddet ikili ilişkilere söylendiği gibi yavaş yavaş sızıyorsa, mutlaka en başından buna karşı koyacak bir irade ve bilinçde lazım değil mi? Mesela psikolojik şiddet; 'Şunu giyme', 'Falanca ile konuşma' cümleleri ile başlayan şiddete o anda dur demek lazım...
Ama seviyorlar bunu. 'Kocam beni çok kıskanıyor' diyor. Kıskançlık onun için sevgi gösterisi çünkü. Pastanede flört eden gençleri izleyin. Adam devamlı konuşur konuşur, kadın mutlu mesut dinler onu. Çünkü onun için karşısındaki hayran olunacak bir model. Dayak bile problem olmuyor ve affediyor kocasını. 'Sevdiği için yaptı' diyor, 'Kıskandığı için yaptı' diyor... Bu kadın annesinden de bunu görmüş. Kadın olmak; yemek yapmak, dayak yemek, adam istediği zaman birlikte olmak, çocuk doğurmak, çocuklara bakmak, evi temizlemek... Kadın olmanın birey olmak anlamına geldiğini bilmiyor ki. Oysa eğitimli bir kadın, ilk gördüğü anda şiddete dur diyebilir.
-Ya kadın aldatırsa...
Kadının aldatması, can güvenliği açısından da çok daha tehlikeli. Ama kadını bu hale getiren koşulları da gözardı etmemek gerekiyor. Her gün dayak, eve doğru düzgün ekmek getirmeyen bir koca, birleşmeleri bile ceza gibi... Yukarıdaki komşunun adamı ona romantik romantik bakınca da kadın o özlediği duyguyu görüyor. Onun için o kadının telefonunda mesaj olması, o adamın öldürmesini haklı gösteren bir şey değil. Sen ne yaptın ki bu noktaya getirdin bu kadını?
-Kadın sevgisizlikten aldatıyor yani.. Peki erkek?
Adamın aldatması için bir sebep gerekmiyor bizim toplumda. Mesela bir danışanım "Herkesin bir hobisi var. Kimi tenis oynar, kimi resim yapar. Benim hobim de başka kadınlar. Karımı çok seviyorum ama 45 gün geçince bunu yapma ihtiyacı hissediyorum" derdi. Ortada sebep olması gerekmiyor yani...
-Ama bunu yapan kadınlar da var günümüzde...
Kadınlar erkekleşti, erkekler kadınlaştı da ondan! Başım ağrıyor diyen erkekler var artık. Bir kadın düşünebiliyor musunuz? Yedi sevgilisi, bir de kocası var aynı anda. Birinin gülüşü, birinin oturuşu, birinin bana davranışı diyor. Ağzım açık dinliyorum. Ama sonunda da hepsini toplasan bir kocam etmez diyor. İlginç bir vaka. Öyle bir savunması var ki kendini de haklı görüyor.
-Kişinin kendini haklı görmesi psikolojik bir ihtiyaç gibi öyle ise...
Elbette. Ama insanoğlu budur. Yaptığı her hataya bir savunma getirir, bir kılıf bulur. Onu dinlediğin zaman 'haklı' dersin. İnsanoğlu egoyu korumak zorunda. Bilinçdışı yapar bunu. O egoyu korumak için de yaptığı her şeye bir kılıf bulmak zorunda. Öldürdüğünde bile!
Adamın penisini kesen, boğazından aşağı kızgın yağ döken kadınlar da haklıydı kendilerince...
-Ama hiç kimse onları yargılamadı...
Çünkü hemen hak verdik. İki kızı olan bir doktor arkadaşım, kızının kocasını öldürmüş bir mahkum hasta için, olayın ne olduğunu bilmeden 'Damadım kızıma kötü davransaydı ben de öldürürüm' demişti mesela. Senaryoyu kafasında böyle yazdı ve kadına hak verdi. Oysa aşk ilişkisi varmış kayınvalide ile damat arasında. Bazı konularda sorgusuz sualsiz hak veririz. Yeri gelir cinayeti bile onaylarız. Adamın bogazından kızgın yağ dökmüştür, penisini kesmiştir.. Onaylarız kimbilir ne yapmıştır deriz...
-Yapılan araştırmalara göre kocasından şiddet gören evli kadınların oranı yüzde 42'lerde. Yıllardır dayak yiyen, kendini çıkmazda gören kadınlar nasıl bir çıkış yolu bulacak?
Cevaplar çok değişken. Bir sürü faktör var. Örneğin kadın ekonomik bağımsızlığı olduğu halde de şiddeti çekiyor. Bağımlı kişilikler var, ilişki bağımlılığı dediğimiz, ilişkiye bağımlılık olarak bakan kişiler var her şeye rağmen kocasını sevdiği için bırakamayanlar var. Bir de ekonomik bağımsızlığı olmadığı için mecburan çekenler, katlanmak zorunda olanlar var. O yüzden herkes için farklı cevabı var bu sorunun.
Örneğin ekonomik bağımsızlığı olmasına rağmen böyle bir ilişkiyi çekene de "Yolun açık olsun" demek lazım. Ama öte yandan eli kolu bağlanmış çok kadın var. Aşiret düzeninde yaşayan, istemesine rağmen boşanamayanlar için yasalar, hukuk vs. Bunların devreye girmesi lazım.
-Yolda bir yabancı tarafından saldırıya uğrasanız, yasal haklarınızı kullanmak konusunda bir an bile tereddüt etmezsiniz. Ama bu saldırı aile içinden, eşten geldiğinde kadın aynı kararlılığı gösteremiyor sanırım...
Kimi kadın deli gibi aşık olsa da bitirir işte bu noktada. Zaten bu yüzden farklılıklar doğuyor aramızda. Olayın kendisi değil, kişinin bakışı duruma yön veren. Mesele olayın kendisi olsa, herkesin o adamı anında terk etmesi lazım. Ama herkes kişiliğine uygun olarak o olaya bir anlam verir ve onu göre de hayatını devam ettiriyor. Ben hemen çeker giderim, biri affeder, biri şikayet eder, biri adamı öldürür, birisi aile büyüklerine danışır dövdürür.
Herkes kendi kişiliğine, yetişme tarzına uygun bir çözüm yolu buluyor ya da sineye çekiyor. Bir de bu grup var: affetmese bile sineye çekenler. Bu durum nasıl değişir? Herkesin ruhsal yönden çok sağlıklı olması lazım. Çok özgüvenli kadınlar yetiştirmemiz lazım ki kendi haklarını koruyabilsinler.
Ben kişisel hakları korumak diye bakıyorum, bir diğeri 'Kocamdır, sever de döver de' diyor. O da bir bakış. Ama öyle bakan kadın, buna uygun bir davranış gösteriyor, yani dayağı yiyip oturuyor!

Evlilikte kritik eşik: ilk üç yıl
-Evlilik ilişkisinde ezilmemek için kadının nasıl davranması gerekiyor?

Hangi kültürde olursa olsun, evliliklerin hepsinde ilk üç sene, güç dengelerinin oturduğu dönemdir. Adam sesini yükselttiğinde kadın geri çekilmeye başlarsa, o denge adam lehine oluşmaya başlar. Veya tam tersi kadın mücadele ederse adam geriler... Mesela bir ilişkisinde adam dominant bir adam. Başka bir kadın 'höt' deyince adam eski ilişkisindeki gibi dominant olmuyor mesela. İşte bu dengeler ilk üç sene içinde her ilişkide oturuyor.
Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
X
Sitelerimizde reklam ve pazarlama faaliyetlerinin yürütülmesi amaçları ile çerezler kullanılmaktadır.

Bu çerezler, kullanıcıların tarayıcı ve cihazlarını tanımlayarak çalışır.

İnternet sitemizin düzgün çalışması, kişiselleştirilmiş reklam deneyimi, internet sitemizi optimize edebilmemiz, ziyaret tercihlerinizi hatırlayabilmemiz için veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız.

Bu çerezlere izin vermeniz halinde sizlere özel kişiselleştirilmiş reklamlar sunabilir, sayfalarımızda sizlere daha iyi reklam deneyimi yaşatabiliriz. Bunu yaparken amacımızın size daha iyi reklam bir deneyimi sunmak olduğunu ve sizlere en iyi içerikleri sunabilmek adına elimizden gelen çabayı gösterdiğimizi ve bu noktada, reklamların maliyetlerimizi karşılamak noktasında tek gelir kalemimiz olduğunu sizlere hatırlatmak isteriz.