Hakan Urgancı

Atatürbe

George Washington'un anıt mezarına benzetilen Anıtkabir dolayısıyla şimdi de nurtopu gibi yeni bir tartışma konumuz oldu. Anıtkabir bir tapınak mıdır, yoksa türbe mi? O zaman şöyle de sorabilir miyiz (ki eşeğin aklına getirilmek istenen karpuz kabuğu da budur)? Atatürk ermiş midir, put mu? İsterseniz konuyu yurtdışından alıp buraya getirelim.
Mısır'da muhafazakar güçler, birer put olarak gördükleri piramitlerin ve özellikle de Sfenks heykelinin yıkılmasını istemişti. Yapıldığı dönem itibarıyla baktığımızda, firavunların tek tanrılı dönemde yaşamadıklarını rahatlıkla söyleyebiliriz. Ancak insanlığın ortak mirası olan ve asla yıkılmaması gereken bu eserler, Kabe'de yıkılan bildiğimiz putlarla eşdeğer midir? Hayır. Elbette bir dönemin kendini tanrısal gören mutlak iktidarının egosunun yansımalarıdır ama ne o dönemde ne de sonra tapınılan, önünde secde edilen eserler olmamışlardır, bildiğimiz kadarıyla... Peki en doğru soruyu soralım mı şimdi? Put nedir gerçekte? Somut bir şey midir, yoksa soyut mu?
Öyle bencil, yaramaz küçük çocuklarız ki, sahip olmaktan, sahip olmaya çalışmaktan, kontrol etme sarhoşluğundan asla vazgeçmiyoruz. Kendi oyuncaklarımızı komşunun fakir çocuğu ile paylaşmadığımız gibi, zaman zaman onun az sayıdaki oyuncağında bile gözümüz oluyor. Biri uzanıversin hele günlerdir oynamayı unuttuğumuz, hatta bıktığımız o plastik kamyona, hemen yaygarayı basıyoruz.
Hak dinler, putları yıkmayı emrediyor. Aslında çoğu dinin sembolik olarak anlattığı, içinde katman katman başka anlamlar olan öğretilerde yıkılması emredilen putlar, aynen vaktiyle kurabiyeden yapılan ve yolda yanımıza alınan, tapınılan, yolun sonunda da afiyetle mideye indirilen kurabiye tanrılar mı, yoksa çok daha geniş midir anlamı?
Bir put, aslında sorgulamadan kabul ettiğimiz, beyin süzgecinden asla geçirmediğimiz her şey olabilir. Yaşamda türlü şekilde karşımıza çıkan soyut ya da somut pek çok biçime bürünebilir. Yıkmamız gereken putlar, aslında 'ıkra' (Oku) emriyle çelişen herşeydir. O putlardan en birincisi de nedir, biliyor musunuz? Egonuzdur. Nasıl ki, kendi yaptığınız nesnelere, kendi seçtiğiniz liderlere kendinizden türlü özellik atfedip tapıyorsanız, aslında taptığınız kendi görünmez benliğinizden başka birşey değildir işte!
Yine aynı egonun evladı gibi besleyip büyüttüğü, herşeye rağmen sevdiği (ama pek çoğu da sağdan soldan araklanmış) yüzlerce sabit fikri vardır. Bunlar, sizin oynamaktan bıktığınız plastik kamyonlarınızdır. Öyle bile olsa başkasının onlara el sürmesine, onları değiştirmesine izin vermek, size varlığınız son bulacakmış gibi kötü hissettirir kendinizi. Özellikle size çok yakın biri ile tartışırken, karşı taraf çürütmüş olsa bile, artık geçersiz olduğu kanıtlansa bile ısrarla savunduğunuz pek çok fikriniz vardır. O anlarda önemli olan hangi fikrin işe yaradığı değil, kimin kazandığı, kimin güç ve kontrol hazzını yaşadığıdır. Bu yarışın asla bir galibi olmayacaktır. Tartışma sona erdiğinde, iki kırık gönül ve işe yaramaz bir fikirden başka hiçbirşey kalmaz geride. Oysa ki ben size gerçekten koşulsuz seven birinin tarifini kolaylıkla yapabilirim. Seven kişi, sevdiğinin beğenmediği fikrine dahi tahammül gösterebilen, yeri geldiğinde o fikri savunabilen kişidir. Kendi egosunu başkasının egosuna atıp karıştırabilendir.
Şimdi o fikre, sıkıca sarılsanız da aslında umrunuzda bile olmayan o eski plastik kamyona iyi bakın ! İşte sizin putunuz o'dur. Önce o putu yıkarak başlayın işe...
Şeyh uçmaz, mürit uçurur, derler. Doğrudur. Putları put haline getiren de, türbeyi türbe yapan da oradaki zat-ı muhterem değil, sizin egonuzun yüklediği manalardır. En büyük put, içinizde uyumakta olandır.
Şimdi tekrar Anıtkabir örneğine dönelim.
Anıtkabir, dua edenin işlerinin açıldığı, hastanın şifa, evde kalanın koca bulduğu bir yer değildir.
Anıtkabir, kurucusunun ölümlü, emanetçisinin ölümsüz olduğu Cumhuriyet'in sadece yurt içinde değil, yurt dışında tanınması gereken bir simgesidir.
Anıtkabir de, Atatürk de bir simgeden ibarettir. Bu milletin bağımsızlığa olan aşkının bir simgesi.. Hepsi bu! Anıtkabir sadece Atatürk'e ait değildir, olamaz da.. O milletin yüceliğinin, yıkıntılar arasından dirilişinin simgesidir.
Sonuç olarak, Anıtkabir bir türbe değil, olsa olsa etkili bir haptır.
Arada alınması şarttır. Hafızayı güçlendirir, diriltip canlandırır. Zihni açar, görüşü berraklaştırır.

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
X
Sitelerimizde reklam ve pazarlama faaliyetlerinin yürütülmesi amaçları ile çerezler kullanılmaktadır.

Bu çerezler, kullanıcıların tarayıcı ve cihazlarını tanımlayarak çalışır.

İnternet sitemizin düzgün çalışması, kişiselleştirilmiş reklam deneyimi, internet sitemizi optimize edebilmemiz, ziyaret tercihlerinizi hatırlayabilmemiz için veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız.

Bu çerezlere izin vermeniz halinde sizlere özel kişiselleştirilmiş reklamlar sunabilir, sayfalarımızda sizlere daha iyi reklam deneyimi yaşatabiliriz. Bunu yaparken amacımızın size daha iyi reklam bir deneyimi sunmak olduğunu ve sizlere en iyi içerikleri sunabilmek adına elimizden gelen çabayı gösterdiğimizi ve bu noktada, reklamların maliyetlerimizi karşılamak noktasında tek gelir kalemimiz olduğunu sizlere hatırlatmak isteriz.