NEVA: Sevgilinizin miladı mısınız?
Bu coğrafyada erkek olmak, ancak erke sahip olmakla, aslında herşeye sahip olmak üzerinden ifade edilir. Kadın 'Olan' iken, erkek 'Sahip olan' olmak zorundadır. Yoksa başta kendi anne babası, ardından en yakın arkadaşları tarafından küçümsenir, adam yerine konmaz. Kadının sahip olabileceği yegane şey evlatları ve duyguları iken, erkek kendi duyguları haricinde herşeye sahip çıkmalıdır. Çünkü hepsi onun MALI'dır. Kadın bedeni de erkeğindir toplum gözünde. Kadının bedenine değen yabancı erkek eli, son derece art niyetsiz olsa da kırılmalıdır. Çünkü erkek, artık kadının bedeninin de sahibi ve koruyucusu olduğu için o eller, kadınına değil, erkeğin onuruna kalkmış sayılır.
Türkiye'de sınırlı sayıda salonda gösterime giren ve Ali Ilgın Olut'un yaşanmış kırık aşk hikayesinden uyarlanan Neva, bu soruları fazlasıyla sorduruyor. Ilgın'la bir akşam oturup iki kadeh rakıya yarenlik ettiğimiz de oldu, karakteri kadar deli dolu bir adam doktor Ilgın. Kendisi gibi biri. Aşık, güleç, tutkulu, kavgacı, muhabbetçi.
Erkekler, Ilgın karakteri üzerinden, 'Kadınımın geçmişi beni ne derece ilgilendirir, ben olsaydım ne yapardım?', gibi hesaplaşmalar içine giriyorlar. 'Ateş olmayan yerden duman çıkmaz' sözüne inananlar için 'Elalem ne der?' konusu hayati önem taşıyor. Neva'yı izlerken ister istemez ben de gençliğime gittim ve aynen Ilgın gibi yirmili yaşlarımdaki kız arkadaşlarımın geçmişini sorgularken buldum kendimi... Asıl sorun benden önce ne olduğu değil de, egomun ne kadar incindiğiydi. Benim elini tutarken bile izin istediğim, meleklerle eşdeğer gördüğüm o dokunulmaz kadın, nasıl olup da geçmişinde 'Beş para etmez bir serseri' ile ilişki kurabilirdi? Aslında bu kadın benim sandığım kadar değerli değil miydi? Ben salak mıydım bu kadar?
Sanırım sorgulamalar daha çok kadından değil, 'Ben'den türüyordu. Eğer 'Ben' adını verdiğiniz ruh havuzu yeteri kadar kirliyse orada mutlaka bakteri ürüyordu. Öyle garip bir ben'di ki o, İsviçreli bilimadamları onu öneriyordu, 'Helal ben' idi. O ben'e sahip olan erkekle sevişmek helal ve meşru iken, onun haricindeki hemen her erkek 'yabancı madde' idi. Hani kadınımın geçmişinde 'Benim gibi biri' olduysa neyyyssse idi. (Ben yoksam bile ancak benim ucuz bir kopyamla sevişebilirsin.)
İtiraf etmeliyim! Ortadoğu coğrafyasında (ben dahil) hemen her erkekte vardır böyle bir 'ben'... Kaldı ki, bugünün o değerli kadını, geçmişinde gerçekten değmeyecek biriyle beraber olduysa dahi, acaba ne gibi bir sevgi açlığı vardı ki önüne gelen ilk erkeğe inanmak istemişti?
Erkeklerin bedenden ibaret gördükleri kadınlar, aslında bedenlerinin de çoğunlukla aç ruhlarını doyuracakları bir ağızdan ibaret görüyorlar... Erkek, hatalarını işlerken beden azmettiriyor, ruh alet oluyor .Oysa kadın sözkonusu ise; ruh azmettiriyor, beden suçu (eğer ortada suç diye birşey varsa) işliyor. Ruhen doymuş kadınlar ve bedeni tok erkekler gerek bu ülkeye...
Bu ruhu aç toplumda, pek çok kişinin sahip olabildiği tek şey bedenler olunca, bedene ve maddiyata gereğinden fazla önem atfediliyor. O durumda sadece ruhun binek aracı olan bedene zulmediliyor. Dövülüyor, aşağılanıyor, köleleştiriliyor.
Filmimizin kahramanı Ilgın da, deli gibi sevdiği Neva'yı hiç istemese de bir anlamda içinden çıktığı muhafazakar topluma kurban ediyor. Ilgın'ı son dönemin popüler yakışıklılarından Şükrü Özyıldız'ın, Neva'yı güzel Başak Parlak'ın canlandırdığı filmde Osman'a ise abartısız oyunculuğu ile Tevfik Urgancıoğlu hayat veriyor. Bir dönemin en tartışılan ve yazarı Ilgın Olut'a garip bir ün (hem kahraman, hem lanetli) kazandıran ve sessiz sedasız vizyona giren Neva'yı vakit geçirmeden beyazperdede izleyin. Bakalım Ilgın'ı sert ve tepkisinde haksız bulanlar, Neva'nın bu olay karşısındaki intikamını sağlıklı bulacaklar mı? Bakalım siz hangi soruları soracak ve ne yanıt vereceksiniz? Daha da önemlisi, kendinize dürüst olabilecek misiniz? Haydi cevap verin, söz, bakmıycaz...
Bir ilişki doğal sebeplerle ölmeli
Özellikle tutkulu ilişkiler, bir yara gibidir. Anlaşmazlıklarla zamanla kabuk tutan bir yara... Burada temel kuralı bilirsiniz. Kabuğu kaldırmayacaksın. Koparıp atmayacaksın. O yara yeterince kapandığında, kabuk kendiliğinden düşer. Bu ilişkide mantık yok. Anlaşamıyoruz' diyorsanız, ama hala köpek gibi aşıksanız ve ilişkiyi doğal ömrü sona ermeden bitirmek istiyorsanız büyük bir yanlış içindesiniz. Vadesi dolmadan biten ilişkiler, yaranın kabuğunu kaldırmaya benzer. Ruhunuzda hep kalıcı bir iz bırakır. Bırakın o ilişki ömrünü doldursun, kendiliğinden düşsün. Anladınız mı şimdi kadınlar neden böyle yapıyor? Kim mantıklıymış, siz mi onlar mı?
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.