• BUGÜNKÜ YENİ ASIR
  • Namaz Vakitleri
  • VavTv Canlı Yayın
Normal olanlar ve anormaller HAKAN URGANCI

Normal olanlar ve anormaller

hakan.urganci@yeniasir.com.tr Tüm yazıları
Giriş Tarihi: 21 Mart 2015, 17:22
Pek çok yazıyı hayatımdan aldığım ilhamla yazdığımı düşünürler ama öyle değildir. Gözlemlerimi de aktarıyorum. Empati yeteneğin yoksa ve damdan düşmeden halden anlamıyorsan belki yazan birisin ama yazar değilsin. Hergün işe koşuşturan ve hayatı otomatik viteste yaşayan 'normaller' grubunun bir üyesisin.
Şehrin sokaklarında sadece düz bir çizgide yürüyenler, sadece kaldırımı takip edenler, hayatta belli bir yolu hiç değiştirmeyenler belki hedeflerine ulaşabilirler ama yaşamı dolu dolu yaşamış sayılırlar mı? Emin değilim, doğrusu...
Oysa şehrin arka sokakları, gerçek yüzüdür. Belki tüm pisliği, sefaleti, çirkiniğiyle... Ayrıca, düzgün yollardan yürüyenlerin pek düşme tehlikesi yoktur. İnşaat bahçesinde yürüyenler gibi önlerine bakmaları, dikkat kesilmeleri gerekmez. Hayatı düzgün yollardan yürümüş kişilerin bakış açısı bu yüzden de dar, yargılayıcı olabilir çoğu zaman... Çok korktukları için kendi hayatları dışında bir hayat, sokakları dışında bir sokak, fikirleri dışında bir fikir bilmezler. Anlatamazsınız.
Hayatı arka sokaklarından da bilen, alternatifleri keşfeden, kendi kimlikleriyle barışmış insanlara, bu 'normal' insanlar, 'anormal' gözüyle bakarlar. Doğaldır.
Keşfedenler tehlikeyi göze alanlardır. Hayatın soluk aldıkları kadar değil, soluk kesici anları kadar olduğunu bilenlerdir. Onlar asidir, hayalcidir. Onlar spermler gibidir. Milyonlarcası vardır ama sadece biri hedefe ulaşabilir. O da 'herkesin ancak hayalini kurabildiği' şeyleri gerçekleştirir. Bir sembole, bir umuda, bir mucizeye dönüşür. Sanatçı da bunlardan biridir. 'Normal' değildir. Zaten normlara göre düşünmüş olsaydı, o kalabalık güruhun sıradan bir parçasına dönüşürdü. Oysa ölümsüz olmak için anormal damgasını, yalnızlığı göze almalısınız. Hayalleri uğrunda bir insan olarak ölmenin karşılığı, bir ideal, bir ülkü olarak yeniden doğmaktır.
Alan Turing. 1912'de doğan İngiliz matematik dahisi, kriptolog. 2. Dünya Savaşı sırasında Alman şifrelerinin kırılmasında çok önemli bir rol oynadığı için savaş kahramanı sayılmıştı. Ama bu, yargılanmasını engellemedi. 1952 yılında şantaja maruz kaldığı için polise başvurup eşcinsel olduğunu açıklayan Turing, eşcinsellik suçlamasından yargılanıp bir sene boyunca kimyasal bir hadım etme yöntemi olan östrojen iğneleri vurulmaya mahkum edildi. Ya hapis, ya da bu operasyon... Turing, hapse girerse uğrunda ömrünü verdiği şifre çözücü makinenin unutulacağını biliyordu. İnsanlığın iyiliği için cinsel kimliğinden vazgeçti. Hayatı düzgün kaldırımdan yürüyenlerin mecburi istikametini seçti. 'Normal'leştirildi(!). 1954'de potasyum siyanid zehirlenmesinden öldü. Turing'in intihar ettiği düşünüldü. Adı anısına verilen Turing Ödülü ile akademik bilişim dünyasının önemli bir parçası oldu.
Bugün elimizden düşürmediğimiz bilgisayarların atası , Turing'in yarattığı algortimik şifre çözme cihazıdır. Eğer hadım olmayı kabul etmese ayrılmak zorunda kalacağı makineden söz ediyorum. Turing için adeta bir canlı gibi değerli olan bu cihazın bir de adı vardır. Okul zamanında Alan'ın aşık olduğu genç yaşta ölen bir öğrencinin adı verilmiştir cihaza: Christopher!
Şimdi... Eğer siz de o 'yargılayan' normallerden (!) biriyseniz, lütfen bir daha bilgisayara elinizi sürmeyin, olur mu? Çünkü hak etmiyorsunuz.
Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.