• BUGÜNKÜ YENİ ASIR
  • Namaz Vakitleri
  • VavTv Canlı Yayın
Sevgi de yalan aşk da HAKAN URGANCI

Sevgi de yalan aşk da

hakan.urganci@yeniasir.com.tr Tüm yazıları
Giriş Tarihi: 28 Mart 2015, 17:35
İnsanlar duygularına karşılık alamadıklarında, ilişkileri mutlu sona ulaşmadığında, terk edildiklerinde, aldatıldıklarında içlerindeki 'kurban', o sızlanmayı seven çocuk, hemen durumdan vazife çıkarıp bir mağduriyet yaratıyor ki, kendi haline şöyle ağız tadıyla bir ağlayabilsin. 'Yalan dünya! Demek ki her şey karşılıklıymış.' diyor ve inancını yitiriveriyor. Haydi aşk zaten geçici! Çok güçlü, çok güzel, çok yıkıcı bazan ama kesinlikle yaşanması gerekli bir duygu. Yalnız her şiddetli şey gibi kısa ve sonlu. Peki ya sevgi öyle mi?
Hayatı bir yüzme yarışı gibi düşünün. Aşk burada bir can yeleği gibidir. İnsanlar ona yapışıp yüzmeyi bırakırlar. Aşka inan ama ona güvenme! Aşktan yararlan. Sadece ona yapışma! Nasılsa yelek var diye yüzmeyi bırakırsan göreceksin ki yelek de sınırlı havaya sahip ve bir zaman sonra sönecek. İşte o zaman seni kim kurtaracak? Karaya ulaşma arzu ve ümidin. İşte o kara parçası, sevgidir.
İkinci adım. Aşka inancı kalmayan (yeleği sönen) ama sevgiye inanmaya başlayan kişi sevdiğinden de ikinci darbeyi yiyor. Sevgisine karşılık görememeye (Çok uzak olan karayı görememeye) başlıyor. Hop! Sevgiye de inancı bitiyor. Pes ediyor. Yeleği sönen yüzücü (aşık) karaya da inancını yitirmeye başlıyor ve ümitsizlik sarmalına giriyor. Burası boğulmanın ilk adımı. Bu nokta, 'Neden hep ben Tanrım?' sorusuyla Tanrıya inanmamaya kadar gider.
Yahu bu sevgi var ya bu sevgi... Ona inanmamak en büyük ahmaklık! Neden, biliyor musun? Kimseye değil sana zararı var da ondan... Yüzmeye (hayata) gücün kalmıyor da ondan... Sen 'Birinin' sevgisinden şüpheye düşebilirsin. Bu mümkün. Sevgi bir parça altın gibidir. Uzaktan, bir başkasının sana gösterdiği elbette sahte olabilir. Eğer sadece sendeki sevgi (altın) bile gerçekse, artık sevginin varlığından asla şüphe edemezsin. Sadece gerçek sevgi ile karşılaşmamış olduğunu söyleyebilirsin. Olasılıklar denizinde her şey her an mümkündür. Yeter ki sen kendini sevdiğinden emin ol! İşte en büyük açmaz buradadır. Benliğinin sana oynadığı en büyük oyun budur. Hikayenin (yaşamın) başında yaşadığın bazı travmalar yüzünden kendini değersiz hissetmiş, erkenden bilinçaltında kendini sevmemeyi öğrenmişsindir ve bu böyle devam eder. Sen kendini eksik sevdiğin için hep dışarıdan gelip bu sevgiyi tamamlayacak, seni boğulmaktan kurtaracak can yelekleri ararsın. Ama tesadüfe bak (!) ki kendini hep aynı kurban rolünde bulursun. Düşün ki bir mağazacı sevmediği bir malını satmak istiyor (o kadar gönülsüz ki, onu vitrine bile çıkarmıyor) sen satın almak ister misin? Sahibinin bile sevmediği bir şeyi kim ne yapsın?
O halde hemen şimdi kendine gel! Biliyorum canın çok yanıyor ve bir süre daha -sana söz veriyorum- yanmaya devam edecek. Ne zaman ki bir karanın varolduğuna inanacaksın. Ancak o zaman yüzmeye/ yaşamaya, keyif almaya başlayacaksın.
Sevgili 'çocuklu, boşanmış ve sevgiye inancını yitirmiş genç anne', eğer her şeyi neden sonuç ilişkisine bağlamaya kalkarsan ben de seni altüst ederim. Derim ki sana 'Annelik sevgisi, fedakarlığı diye bir şey yok!' Hemen itiraz edersin. Dersin ki, 'Ben kendimden biliyorum, kesinlikle var!' Ben de derim ki, 'Sen sadece hormonlarını biliyorsun. Bebeği emzirdiğinde oksitosin hormonu salgıladığın için ona ihtiyaç duyduğunu biliyorsun. Sen fedakar bir anne değil, bildiğin keş'sin. Madde bağımlılığına annelik diyorsun' derim. Acımasız bir bilimsellikle tezini çürütürüm. Anlattığım doğrudur. Etik midir? Hayır. İğrençtir. Eğer konuları atomaltı seviyede bilimsel tartışacaksak bu böyle. Oysa biz insanız. Neye inanmak istiyoruz? Aşka. Neye? Çocuklarımıza. Neye? Tanrıya. Neye? Sonsuz sevgiye. Neye inanırsan onu yaratırsın. Neye inanırsan o gerçekten vardır, aksini kimse kanıtlayamaz. Şimdi cevap ver bana: sevgi var mı, yok mu bu dünyada?

AŞKIN FORMÜLÜ
Kimlere aşık olursun, biliyor musun? Mükemmel ve ulaşılmaz olanlara değil... İlk bakışta öyle görünmeliler ki onlara pervanenin ışığa tutulduğu gibi tutulasın.. İşte bu hayran olduğun andır. Sonra aslında ne kadar kusurlu ve kırılgan olduklarını ve bir yanlarıyla sana muhtaç olduklarını anlarsın işte bu en tehlikelisidir çünkü kendini önemli ve değerli hissetmeye başlarsın. Karşındaki bir yanıyla senden üstün öteki yanıyla sana mecburdur. O an onu hakettiğini hissedersin. O an aşık olduğun andır. Hapı yutarsın haberin olmaz...

GÖSTERİ TAKVİMİ
Uzun zamandır iletişim üzerine yaptığım sahne şovu keyifle devam ediyor. Geçen hafta Kayseri Erciyes Üniversitesi'nde Kamil Koç'un Yol Arkadaşım projesi kapsamında Manivela Akademi koordinatörlüğünde 500 genç arkadaşla buluştuk. Bu hafta sona erdiğinde de 26'sında Afyon Kocatepe Üniveristesi'nde , 27 Mart'ta da Dokuz Eylül Kariyer Günleri'nde sahne almış olacağım. Talepleriniz için acele etmenizi öneririm, çünkü Nisan şimdiden doldu sayılır.
Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.