Hayatınızda hep aynı olayları yaşıyorsunuz. Hem de tekrar tekrar. Ne bahtsız birisiniz siz! Neden hep sizin başınıza geliyor bunlar? Dünyada şans dağıtılırken siz uyuyakalmış olmalısınız. Oysa ki o kadar da iyi niyetlisiniz yani... Pırlanta gibi birisiniz. Hele ki ilişkiler sözkonusuysa... Şu dünyada ne kadar manyak varsa sizi buluyor, değil mi? Herkes günübirlik ilişki derdinde. Kimse uzun vadeli yatırım yapmak istemiyor. Şu beş para etmez arkadaşınız bile evlendi de siz hala yerinizde sayıyorsunuz. Yok yook, kesin çekemiyorlar sizi. Belki de nazar, büyü falan vardır üzerinizde, bir kurşun falan mı döktürsek size?
Karşınıza çıkan tüm bu benzeri olaylar, kişiler aslında birer öğretmendir. Hangi konu olursa olsun, önce sizin hazır olmanız gerekir. Öğrenci hazır olduğunda, öğretmen ansızın belirir. Eğer o dersten geçtiyseniz, bu kez de hazır hissedip hissetmediğinize bakmaksızın öğretmen hayatınızdan çıkıverir. Bazı gidenlerin ardından çok ağlarsınız. Oysa artık onun sizin hayatınıza katacağı bir şey kalmamıştır. O misyonunu tamamlamıştır. Yeni bir görev için, yeni bir hayata çıkar tayini...
Çok çeşitli şeyler yaşayabilirsiniz. Herşey insan için neticede. Yalnız, dediğiniz gibi hep benzeri kişiler hayatınıza giriyorsa, bu artık bir deneyimden çok bir uyarı, apaçık bir mesajdır. Arabaya binip emniyet kemerinizi takmadığınızı düşünün. Önce cılız bir uyarı verir, sonra siz mesajı alıp kemeri takana kadar sesini yükseltir. Uyan, der. Kime diyorum, diye bağırır. Siz bazı dersleri alana kadar, o dersleri anladığınızı belirtir şekilde sınavı geçene dek bütünlemeye kalırsınız.
Bazı kötü bildiğiniz ve sizi kandırdığını düşündüğünüz insanlara da kızmayın. Onlar da evrene sizin siparişiniz. Öyle bir sistem var ki, siparişinizi çok detaylı girmelisiniz. Hayat bize istediğimiz şeyleri değil, acilen ihtiyacımız olan kişileri verir. Bilincinize değil, bilinçaltınıza tepki verir. Ciddi bir ilişki ve evlilik istediğinizi söylüyorsunuz ama içten içe bekarlığın avantajlarını da seviyorsunuz. Bununla birlikte bir başkasının sıcaklığına da acilen ihtiyacınız var. O takdirde ne oluyor? Hayatın döngüsü, 'Bunun acilen birine ihtiyacı var. Aslında evlenmek istemiyor.' Diyor ve hoop! Karşınıza çapkın, şıpsevdi, tatlı dilli biri çıkıyor. Bu kişi, aslında sizin hayat oyununuzun seçmelerine katılan bir oyuncu. Rolüne uygun biri geliyor haliyle. Çekici ama bağlılık engeli olan. Bir süre herşey yolunda. Siz tam, 'Ee, haydi ikinci sahneye geçelim!' diyorsunuz. Hoop, bakıyorsunuz yardımcı oyuncu hemen topukluyor. Kayboluyor ortadan. Normal, onun rolü o kadardı. Siz böyle bir karakter istemiştiniz. Yardımcı oyuncudan başrol çıkartamazsınız. Eğer hemen ardından -kafayı değiştirmeden- yeni bir ilişkiye girerseniz yine benzer özellikte bir oyuncu gelecek size. Senaryo aynı çünkü. Senaryo sizindi, oyuncuyu suçlamayın sakın. Hemen şimdi bugün! Bir süre yalnız kalma pahasına.. Yaşam senaryonuzu değiştirin. Sabırlı olursanız başrol oyuncusu gelecek. Artık 'Bu da mı yanlış kişiymiş?' diye ağlamanıza gerek kalmayacak. Doğru kişi yoktur, uygun kişi vardır. Siz doğru kişi olun, uygun kişi gelecektir. Ne demiştik? Öğrenci hazır olunca öğretmen ansızın belirir.
Şeytan diyor ki...
Pıst! Yaklaş! Çok romantik ama bir o kadar da tehlikeli bir şey söyleyeceğim sana... Şeytan diyor ki; Seni herşeyinle, tüm kötü özelliklerine rağmen seven ve kabul eden biri çıksa aniden ve 'kabulumsün, gel. Yalnız önceki hayatını, sevgilini, aileni bırakacaksın' dese, alıştığın yaşamı ve herkesi ve tüm sorumluluğunu bırakıp gitmez misin? Böyle kaç tane babayiğit çıkar? Merak ettim de...
Neden mutsuz?
Neden çoğunlukla mutsuzuz biliyor musunuz? Mutluluk bir denge ve bütünlük halidir. Kimliğimizdeki titrimiz ve özgeçmişimiz, bugünümüzü yansıtmıyorsa, mutsuz oluruz. Olduğumuz kişiyi saklayabilmek için sürekli eylem içinde oluruz. Böylece unuturuz. Eylem, varoluşun uyuşturucusudur. Ne zaman ki olduğumuz kişiyle oynadığımız kişi aynı kişi olur, bölünme sona erer. Bütün, huzurlu ve kabulde oluruz. Dünyada yaşanan cennet, bir yer değil, işte bu andır...