Bari şapkayı götürmeseydin!
- Benzin vaadı da biz mi içtik?
- Dün dündür, bugün bugündür.
- Gap'ı gaptırmam.
- Demokrasilerde çareler tükenmez.
- Yollar yürümekle aşınmaz.
- Şapkamı da alır giderim.
Dün Cem Yılmaz yoktu. Süleyman Demirel vardı. Kendine özgü muhteşem mizah anlayışıyla ülkenin en sevilen siyasetçisi, komedyeni, bilgesiydi.
Türkiye'nin en genç genel müdürü, en genç başbakanı.
7 sene yasaklı kaldı. 6 defa hükümetten gitti, 7 defa hükümet kurdu.
7 uluslararası ödül aldı.
'Çoban sülü', 'Barajlar kralı', 'Bir bilen' olarak tanındı.
Bakın, artık hepimiz alayına isyan! Hiç dinmeyen bir öfkemiz var.. Evet, öfkenin insanı hayatta tutmak gibi bir özelliği var ama aynı hayatı ve çevresini de sonuna dek zehirliyor. Çam ağacı gibi reçine ve asit saçıyor. Kendi büyüyüp gelişirken çevresinde tek canlı bırakmıyor. Aynı öfke, çevresinde de benzer öfkeleri çoğaltarak büyüyor. Bir bakıyoruz ki küfür ettiğimiz olayın diğer yüzü olup çıkmışız !!!
Kabul. Demirel'in de, Özal'ın da Amerikancılıkları, darbecilikleri ve pek çok günahları vardır. Bir tek konuda örnektirler. Güleryüz, kıvrak ve yumuşak dil. Öfke, o günlerde siyasetin tek dili değildi. Oysa bugünün temel şartı, üstelik tüm partilerde! Unutmayalım; insanın içinde iyi kurt da kötü kurt da vardır. Hangisini beslerseniz o kazanır. Demirel, doğru bir 'yüz' seçtiği için bugün bunca farklı kesim tarafından 'herşeye rağmen' iyi anılıyor.
Bu toplum iki şeyi sever: Mutlak güç ve yumuşak yüz... Amerikan başkanının sözüdür: 'Yumuşak konuş, büyük sopa taşı!' Bir dönemin siyasetçileri de öyleydi.
Günahı ve sevabıyla Türk siyasetinin önemli ve vazgeçilmez bir aktörüydü Demirel... Döneminin siyasetçilerinden Erbakan'dan daha esnek ve ılımlı, Ecevit'ten daha renkli, bugünün siyasi profilinden çok daha esprili ve hoşgörülüydü. Güçlü bir lider, usta bir belagatçiydi. Ancak 'softpower' sahibiydi. Gücü zeka, mizah, esnekliğin muhteşem aromasındaydı. Erdoğan'ın kitlelere hakimiyeti, Arınç'ın sakin ve yumuşak konuşması, Demirtaş'ın mizah yeteneği bir bedendeydi adeta.. Belki bugünlerin oluşmasında vebali var, ama yine de 'dün dündür bugün bugündür' ve 'verdimse ben verdim' tarzı siyaset etiğini parçalayan deyişlerini bir tarafa bırakırsak; halkın dilini kullanan, hafızasıyla parmak ısırtan bir siyasi aktördür. Bugünün gözlüğüyle bakılınca çok daha sevilesidir.
Evet, Demirel gitti. Şapkasını da alıp gitti. O şapka, milletin içine girebileceği, toplanabileceği, uzlaşabileceği kadar büyük ve koruyucuydu. Oysa bugün bitmez koalisyon hesapları içinde ülkeyi değil o kocaman egomuzu düşünüyoruz.
Eh be Sülü! Sen gittin de, bari şapkayı götürmeseydin.. Şimdi ona öyle ihtiyaç var ki...
Çocuk müzayedesi olur mu?
Bu sorumun cevabını yine RC Art Gallery sahibi, 'Her duvar bir orijinali hakeder' sözünün mucidi, orijinal resimleri ulaşılabilir rakamlarla sanatsevere sunan yenilikçi küratör Rahmi Çöğendez verdi... Çocuk resimleriyle çocuklara bir müzayede düzenledi. Bu vesileyle çocuklar, ailelerinin sanat ve koleksiyon tutkusuna erken yaşta bağlandılar. Helal olsun diyorum, denecek başka bir şey yok çünkü ...
Çocukların gözyaşlarından
Sevgili arkadaşım Ayşın Ceyhan, üçüncü kitabının lansmanını gerçekleştirdi. Daha önce 'Meleklerle Mucizevi Zayıflama' kitabıyla yepyeni bir konuyu gündeme getiren Ayşın, yine çarpıcı, ancak bu kez 'daha dünyevi' bir konuyla okurlarıyla buluşuyor. Çocukların gözünden mektuplarla, çocuğa yönelik şiddetin peşine düşen yazar, şiddetin sadece fiziksel olmadığı ama son derece sıradanlaştığı bir çağda, gerçekleri gündeliğin diliyle yüzümüze çarpıyor. 'Çocukların Gözyaşlarından', Alfa yayınları etiketiyle kitapçılarda.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.