Hürol Dağdelen

Konser değil bir sanat şöleniydi

Müzik ve dans sadece eğlenme, coşma, kıvırtma, dağıtma aracı değildir, onun asıl gücü, notalarında gizli...
Yani iyi, yürekli, hassas dokunduğunuz o hoş kıvrımlar...
Ve de en önemlisi, millet, sınır, ülke, gelenek tanımaması...
Çünkü, kulağa hoş geldiği, ruhu dinlendirdiği anda, milliyetinin önemi yoktur, o sizindir artık.
Kalbinizde yeniden doğmuştur.
İşte o nedenle bir an Ferdi Tayfur ister canınız, bir nebze Emel Sayın ve bir parça da Nat King Cole...
Üçü de birbirinden farklı anlamlar taşır ama ulaştıkları yürek aynıdır, güzel, dokunaklı, keyifli olduğu sürece şarkıcının da önemi yoktur.
Burada asıl olan, duygu yoğunluğu ve emek...
***
Üç yıldır bir Ege Üniversitesi klasiği olan ve İzmir'e bir sanat kimliği kazandıran Egeart Sanat Günleri çerçevesinde düzenlenen bir konser de işte sözünü ettiğim o enfes buluşmanın, hoş bir örneğiydi.
İzmir'in gururu olan bir orkestranın, Blue Note'ın üyeleri, konuklarını müzikle bir dünya turuna çıkardı, her ülkenin geleneği ve görenekleriyle...
Benim için bulunmaz bir andı, inanılmaz bir iki saat geçirdim Ege Üniversitesi Atatürk Kültür Merkezi'nde...
Hem o unutulmaz şarkılar hem de dansları hayranlıkla izledim, her konuk gibi.
Gece için "titizlikle", çok çalışılmış belli, yoğun bir emek verilmiş...
Çoğu henüz konservatuar öğrencisi olan gençlerin o muhteşem yorumları ve profesyonel dansçıları aratmayan figürleriyle, dört dörtlük bir müzikale davetliydim sanki...
O kadar etkiledi ki, salonda çıt çıkmadı; hiçbir şey de aksamadı.
***
Yorumlanan şarkıları bakar mısınız?
"Enough is Enough", "Over the Rainbow", "Anlamazdın", "Mamma Mia", "Caruso" "New York", "Je t'aime", "Grease", "Güller ve Dudaklar", "Felicita" ve daha neler neler...
Hepsi birer unutulmaz klasik...
Sadece şarkı mı?
Geceye konuk sanatçı olarak katılan, İzmir Devlet Opera ve Balesi'nin başarılı sanatçısı Aydın Uştuk'un "Caruso"yu harika yorumlaması, "Notre Dame Müzikali"ndeki "Belle" şarkı eşliğinde Notre Dam Kamburu'nun sahnede canlandırılması, Çökertme'yle sahnelenen "Zeybek" oyunu ve gençlerin "Carozon Espinado" şarkısıyla birlikte "Bachata" gösterisi, muhteşemdi.
Her bir gösteri, tadı damağında bıraktı.
Müziğin her türü bir geceye sığmış, aynı duygusal kalplere seslenmişti.
İşte onun için, Amerikan şarkılarıyla İspanyol rapsodisinin aynı potada buluşması, "Çökertme" ile Fransız şarkılarının dostluğu görülmeye değerdi.
İki saati aşkın sürede, vals de vardı Harem de... Kabare de vardı müzikalde...
Hepsi için ayrı bir özen, ayrı bir emek...
***
Gecenin mimarı kuşkusuz, Ege Üniversitesi Konservatuarı Öğretim Görevlisi Özgen Akçagül... Ekibine öyle güvenmiş ki, piyanosuna konsantre olmuştu sadece...
Hocalığını bir kez daha göstermiş, bambaşka bir geceye imza atmıştı.
Gençler, sadece ses ve dans değil, makyaj, ışık ve halk oyunlarında da çok başarılıydı.
Profesyonelleri kıskandıracak kadar...
Şu sesleri bir yere not edin; gelecekte şöhrete ulaşmamaları için hiçbir neden yok.
Blue Note'ın vokalleri Ece Kocatepe, Eda Kandemir, Gizem Doğan, Erman Suran, İrem Bulut ve Elif Salur...
Hepsi de ayrı bir yetenek, enfes birer sese sahip...
Bir gün onları dinleyince kulaklarımı çınlatırsınız, eminim.
Ve tüm bu gecenin başarılı organize edilmesinde, kuşkusuz "Genel Koordinatör" olarak grev yapan Öğretim Görevlisi Şahin Ünal'ın payı büyük...
Böylesine kalabalık bir gecede, konukları güleryüzle karşıladı, tek tek ilgilendi, öf demedi, pes etmedi.
Gecenin başarısı için çok ter döktü.
Kısaca, kutluyorum hepsini tek tek, yürekten...
Çünkü bana yaşattıkları müzik yolculuğu, inanılmazdı.
***
Fakat herşey bitmiş değil; sadece özel gecelerde sahneye çıkan bu başarılı ekip, şubat ayında da, Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi Çocuk Onkolojisi Servisi'nin yararına sahnede olacak.
Çocuklara yeni bir umut olmak için...
Yani, onları yeniden izleme şansımız var.
Yerinizi, bu muhteşem yolculuk için şimdiden ayırtın bence...
Bu satırları hiç abartmadığıma tanık olacaksınız.
Yolunuz açık olsun.
İzmir'de "Egeart" bayramı
İzmir'in iki önemli sanat etkinliği var, biri 20 yılı aşkındır süren İzmir Sanat Festivali, diğeri ise, üçüncü yılını dolduran Egeart...
İkisi de İzmir'e, topluma çok şey kazandırıyor. Biri müzik alanında, diğeri ise tüm sanat etkinliklerinde...
İzmir Kültür ve Sanat Vakfı'nın yaz boyunca süren konserler dizisini, kışın Ege Üniversitesi "Egeart"la devralıyor.
Birbirini tamamlayan ama daha ötesinde tatlı bir yarış içinde olan iki sanat forumu...
***
Egeart boyunca resim ve heykelde sergiler, birçok sergi salonunda art arda açıldı, konserler birbiri ardına sahne aldı.
Ünlü sanatçılar etkinliğin onuru oldu, tam bir sanat arenası yaşandı.
Önceki akşam Blue Note konseri için gittiğim Ege Üniversitesi Atatürk Kültür Merkezi örneğin...
Her duvarı, her katı, her zemini sanat eserleriyle süslüydü. Birbirinden özel çalışmalar da, sanatseverin huzurunda...
Diğer tüm sergi salonlarını da düşününce, sanatın bayramı yaşandı kısaca...
Keyifli bir telaş, coşkulu bir yürek hissedildi, her koşuşturmada...
***
Şimdi bitti, ama seneye yine sanatın gülen yüzünü gösterecek bize...
Çünkü Egeart, İzmir'in yüzakı.
Sadece Türkiye'de değil, dünyanın gözünde de bir sanat kenti artık İzmir...
Bu adımlar, gelecek için çok şey.
Güven iki taraflı ve çok ince bir çizgidir
İngiltere'de yargıçların maaş almadığı bilinir. Onun yerine ihtiyaçları oldukça kullandıkları kredisi sınırsız çek defterleri varmış. Yani İngiliz devleti hakimlerine o kadar güvenir.
***
Bununla ilgili anlatılan yaşanmış bir öykü de var...
Bir gün hakimin biri bir bankaya gidip 1.000.000 poundluk bir çek bozdurmak istediğini söylemiş. Tabii ortalık birbirine girmiş. Banka yöneticileri en üst makamdan onay almadan bu kadar parayı veremeyeceklerini söyleyip hemen İçişleri Bakanlığı''na, Adalet Bakanlığı''na ve Başbakanlığa telefon etmişler. Ancak aradıkları her yerden gelen cevap aynıymış: Ödeyin!
***
Gel gelelim bankada o kadar nakit yokmuş. Hakimden ertesi gün gelmesi rica edilmiş. Ertesi gün para bir bavul içinde hazırmış. Aradan birkaç gün geçmiş. Hakim yine çıkagelmiş. Parayı bankaya geri vermek istiyormuş. Banka yönetimi şaşırıp kalmış. Hemen Adalet Bakanlığı'nı aramışlar. Derhal Bakanlık müfettişleri devreye girmiş ve hakime hareketinin sebebini sormuşlar. Hakim "Kraliçenin hükümeti bize gerçekten bu kadar güveniyor mu? Onu sınadım" cevabını vermiş. Raporlar Bakanlığa iletilmiş ve aynı gün hakim azledilmiş.
***
"Kraliçe hükümetinin saygın bir hakimi, devletine güvenmiyor ve onu sınıyorsa, devlet ona asla güvenmez."
Güven çok ince bir çizgidir. Onu kalınlaştırarak kırılmasını engelleyen tek şey, ''iki taraflı'' olmasıdır.
Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
X
Sitelerimizde reklam ve pazarlama faaliyetlerinin yürütülmesi amaçları ile çerezler kullanılmaktadır.

Bu çerezler, kullanıcıların tarayıcı ve cihazlarını tanımlayarak çalışır.

İnternet sitemizin düzgün çalışması, kişiselleştirilmiş reklam deneyimi, internet sitemizi optimize edebilmemiz, ziyaret tercihlerinizi hatırlayabilmemiz için veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız.

Bu çerezlere izin vermeniz halinde sizlere özel kişiselleştirilmiş reklamlar sunabilir, sayfalarımızda sizlere daha iyi reklam deneyimi yaşatabiliriz. Bunu yaparken amacımızın size daha iyi reklam bir deneyimi sunmak olduğunu ve sizlere en iyi içerikleri sunabilmek adına elimizden gelen çabayı gösterdiğimizi ve bu noktada, reklamların maliyetlerimizi karşılamak noktasında tek gelir kalemimiz olduğunu sizlere hatırlatmak isteriz.