Hedef, "sanat kenti"yse bu projelere kulak verin
Sergi ve gösteri salonları, el sanatları ve oyuncak müzeleri, koleksiyonerler ve daha nice "sanat kimliği" kent insana hizmet vermeye başlamıştır.
Bu yüzden kimse, opera, bale salonu aramaz; ya da sergi salonu veya müzayede... Çünkü hepi bir aradadır. Hatta eskiden kuru kalabalığa yenik düşen meydanlar artık, sanatseverin himayesindedir.
Böylece hem sanat hem de sanat eseri korunur.
İşte bunun içindir ki, Budapeşte, Prag, Viyana gibi Orta Avrupa başkentleri, kültür turizmin baştacıdır.
Bunlar arasında İzmir niye olmasın, üstelik üç dinin bir arada yaşadığı bir hoşgörü kenti imajı varken...
***
Ancak ortada çarpık bir durum var.
İzmir'in kent merkezi, cezbedici hiçbir yanı olmayan şekilsiz binaların tahakkümü altında... Artık insan sıkılıyor buraları gezmekten...
Çünkü hiçbir estetik yanı yok.
Milli Kütüphane, Elhamra, Etnografya Müzesi, Arkeoloji Müzesi, Saat Kulesi, Konak Camii, Devlet Tiyatroları Konak Sahnesi, İl Halk Kütüphanesi gibi İzmir'in tarihi geçmişini yaşatan binaların çoğu, şekilsiz, amaçsız binaların, hiçbir estetiği olmayan yapıların arasında sıkışmış durumda...
Sanat ve iş dünyası sanki savaş halinde... Oysa bu saydıklarımın herbiri korunması gereken değerler...
Mutlaka yenilenmeli, cazip hale getirilmeli...
***
Bunun nasıl olacağının ipuçlarını, yıllardır bu konuda fikir üreten, proje hazırlayan, Ege Kültür Vakfı Üyesi İnşaat Yüksek Mühendisi Uğur Belger veriyor.
Getirdiği öneriler hiç de yabana atılacak cinsten değil... İşte bunlardan birkaçı:
- Konak'taki katlı otopark binasının altı, şimdiki gibi çarşı değil, el sanatı ustalarının ürünlerini sergileyebileceği sanatçılar çarşısı ya da koleksiyonerlere yönelik sürekli sergi salonu olarak düzenlenebilir. Bu ilk aşama...
- Milli Kütüphane ve devlet operası binalarının arkasına rastlayan ticari binalar istimlak edilerek yıkılmalı. Burada geniş sergi bahçeleri kurulabilir.
-Eski tütün işletmeleri binası, çağdaş ve geleneksel sanatlar müzesi olarak hizmet verebilir.
Ve herşeyden önemlisi, yeniden düzenlenen bu alanların ortasında da devasa yemyeşil bir iç park...
Konak'ı bir de böyle düşünün.
***
Bunlar gibi birçok projesi var, Uğur beyin... Amacı İzmir'e sanat ve kültür turizmini getirecek fikirleri üretmek, projelerini hazırlamak...
Belger, "Dünyada Türk olmak Zor" kitabının yazarı... Aynı zamanda, "Mühendisçe Sanat" ve Şantiye Öyküleri" gibi bir mühendis grubunun yazdığı kitaplarda da kalem oynatan bir isim, bir fikir adamı...
Ve İzmir için çağdaş düşünceler ortaya koyan bir İzmirli...
Çünkü o çok iyi biliyor ki, Konak, İzmir'in en değerli bölgelerinden biri ve doğru değerlendirilirse kenti uçuracak projeler...
"Kent merkezleri yayaya aittir" mantığıyla, şehir merkezinde ana yolları daraltan, özel araç sürücülerini çileden çıkaran büyükşehir belediye başkanlarının bu tutumunu destekleyecek çalışmalar, işte bunlar...
Çünkü kent merkezleri, iş ve kamu binalarının hakimiyetinden çıkarılıp, sanata ve estetiğe ayrılmalı artık...
Kente çağdaş bakış budur.
GÜNÜN SÖZÜ
Değişmez kural, değişmeyen kuralın olmayacağıdır.
Bernard Shaw
Piyanoya sihirli dokunuşlar...
İki çalışmada da aynı hassasiyet var, eserlere saygı... İster, ünlü bir besteci isterse kendi eserleri; hiç farketmez, olaya bakış ve çalışma aynı özenle...
Bu disiplin, müziğe emek verenlere bir saygı duruşudur. Mesleğini en iyi şekilde icra etme, kaygısıdır.
İşte bu, bir sanatçı hassasiyetidir. Ona ya da buna göre değil, her şey mesleki vicdan terazisinde...
***
Burçin Büke, İzmirli bir piyano sanatçısı... Ünü ülke dışına taşan, ne yazık ki, müzik yeteneğini İzmir dışında sürdürmek zorunda kalan, doğup büyüdüğü memleketine ise, konserleri çerçevesinde gelen bir müzisyen...
Hayatı İstanbul'da geçiyor, aklı ise İzmir'de... Bunu yüreğinde yaşıyor, bestelerinden biri Foça Tangosu... İzmir üzerine çalışıyor bir süredir...
***
Klasik müzikle cazı aynı potada eritmeyi, bu uğurda besteler yapmayı başaran Burçin Büke, önceki akşam İzmir Sanat'ta bir konser verdi, orkestra arkadaşları davulda Deniz Dündar ile kontrbasta Volkan Hürsever ile birlikte...
Bir de özel konuğu vardı Büke'nin, ünlü yazar Kürşat Başar...
Müzikseverin çıt çıkmadan, sessiz ve derinden izlediği konserde Burçin Büke, hem "Gözbebeğim" adlı yeni albümündeki eserlerini yorumladı hem de "Foça Tangosu" gibi sevilen çalışmalarını...
***
Piyonunun tuşlarına kadife gibi dokunan Büke'nin kendine özgü bir yorum tarzı var. Bunu eserlerinde görmek mümkün; müziğin her tınısını yaşıyor, notalarda şekillendiriyor.
Böyle olunca, büyülenmiş gibi kalakalıyor insan, ruh ve beden müzikle bütünleşiyor.
Burcin Büke'nin yeni çalışmaları, onun yarattığı büyüleyici atmosferin, başrol oyuncuları... İnsan dinlerken, bir nota yolculuğuna çıkıyor sanki...
Büke'yi canlı dinlemek, bu farkı daha çok hissettiriyor.
Ayrıca Kürşat Başar'ın da saksafonda, çok başarılı olduğunu söylemeliyim. Orkestranın 40 yıllık üyesi gibi bütünleşmişti, saksafonu dinlemeye doyamadım.
Anladığımca, yakında, birlikte çok özel çalışmalara imza atacaklarmış, "bu daha ilk adım" diyorlar.
Çok güzel olur, hatta harika...
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
- Homeros Vadisi güzel ama ya o daracık yolları... (22 Kasım 2011)
- Türkiye'nin temellerini atanlarla aynı salonda! (16 Kasım 2011)
- İzmir'in geleceğinde emeği olan İzmirli (15 Kasım 2011)
- Atatürk'ün bakışlarında "güven" duyan bir nesil.. (10 Kasım 2011)
- Evet dar sokaklar en büyük tehlike (03 Kasım 2011)