Değişime önce kendinizden başlayın
Doğaya sürekli zarar veren, trafikte önceliği hep kendisine getiren, komşusunun hakkını çiğneyen, birlikte yaşama bilincini çıkarına yontan, eşini döven, çocuklarına şiddet uygulayan insanlar, geçmişte de vardı, gelecekte de olacak...
Siyasette, sahnede, iş hayatında, ekonomide, aile yaşamında, ikili ilişkilerde, kısaca her alanda...
Onlar olacak da peki ya biz? Elimiz kolumuz bağlı mı oturacağız? Ortaya konan oyunu görüp başımızı çevirip gidecek miyiz?
Peki o zaman nerede kaldı insanlık onuru, nerede kaldı insanca yaşam isteği?...
Burada önemli olan onların varlığını kabullenmemek, yenilmemek... Toplum içinde, birebir yaşamda, onların değil, saygınlığın borusunun öttüğünü birilerinin onlara anlatması gerek...
Çünkü bu bir ütopya değil, gerçeğin ta kendisi...
***
Benim yeni yıldan beklediğim, insanların daha dürüst yaşadığı ortamların çoğalması...
Mafyanın, legalleşmek yerine hak ettiği yerde durması...
Geleceği görebilen bilinçli politikacıların çoğalması...
İnsanları kandırmak yerine, adaletli yüreklerin artması...
Terörden korkan değil, direnen bir toplumsal gücün oluşması...
Her türlü kışkırtmaya karşın, sevginin insan yüreğinden sökülüp atılamaması...
Aşkın her an yaşanabilmesi...
Kardeş kavgalarının son bulması...
Kadına şiddeti reyting için kullanan zihniyetin yok edilmesi...
Yasaların şahısların değil, toplumun huzuru için işlemesi...
İnsan olmanın onurunu yaşatan her şeyi, görmek ve yaşamak arzununun hiç bitmemesi...
***
Zira hayat geçip gidiyor. Her yıl bir kez daha yaşlanıyor insanoğlu... Doğanın verdiği kadar cömert olamayacaksak, insan olmanın onuru nerededir?
Önce kendimize saygı duymayı öğreneceğiz, sonra da öğreteceğiz. İnsan olmak çok büyük bir değer, bunun bilincinde olacağız.
İşte o zaman yeni bir yıl, armağandır insanoğluna... Yoksa bir takvim geleneğinden başka, nedir ki yaşanan...
Evet bir şeyler değişmeli ve önce kendimizden başlamalıyız bu yürekliliği göstermeye...
Kötülükte ve onursuzlukla savaşmak için, artık yürekli bir kimliğe ve toplumsal bilince ihtiyaç var çünkü...
Kızılcabölük'te hayat var...
Kızılcabölük, Denizli'nin babayiğit ilçelerinden biri... O da Buldan gibi, dokumasıyla ünlü... Hatta "Dokumanın Merkezi" diye tanıyor pek çok kişi...
Bunun çeşitli nedenleri var, ilki, dokuma kültürünün ilk olarak Kızılcabölük'te filizlenmesi, ikincisi de dokuma tezgahlarının en fazla bulunduğu ilçenin Kızılcabölük oluşu...
Bunu yaşamak için gidip görmek gerek... Ben de İzmir Denizlililer Derneği'yle gittiğim gezide, buna bizzat tanıklık ettim.
Kızılcabölük'ü çok sevdim. Hem sıcak hem de çalışkan insanlarını görüp tanımak, gelecek adına umut verdi bana...
***
Kendi yağıyla kavrulan ilçeler, genelde değerleriyle ön plana çıkar, yaşatmak ve geçindirmek adına...
Dokumada Kızılcabölük için de öyle...
Biliyorsunuz, büyük kentlerde artık bir tarih olan, meslek okullarında bile okutulmayan, el dokuma sanatı, Kızılcabölük'ün hayatı olmuş...
Adeta can damarı, ışığı..
Kentin dört bir yanını çeşitli işletmeler sarmış... Türkiye'nin dört bir yanından sipariş alıyor, hala tezgahta el emeğiyle üretilen ürünleri pazarlıyorlar.
Bunu yaparken şikayet yok, oflama yok. Sadece destek istiyorlar; bir ışık, bir güven. Yok olmakta olan bir kültürü yaşatmanın mücadelesini verdiklerini biliyorlar.
Onun için, yüzleri güleç, umutları dingin...
***
Kente dinamizm getiren, yüzleri güldüren, halka umut veren bu olumlu gelişmenin nedenlerinden belki de en önemlisi belediye başkanı Abdülkadir Aksu...
Aydın kimliğiyle gelişmekten yana tavır koyan Aksu, herkesin ışığı olmuş... Pozitif kişiliğini kente yansıtmış Aksu...
Onun kitabında "umutsuzluk" yok; "herşeyin çaresi vardır" görüşünü benimsemiş...
Bunu hemen iki saatlik bir ziyaretle keşfetmeniz elbette mümkün değil, bu sadece övgünü dozunu kaçırma, hatta yağ çekme olur.
Ancak, başkanı ben iki yıldır tanıyorum. Seçildiği ilk günden beri yaptığı çalışmaları, mailime gönderen, kentteki gelişmeler hakkında bilgilendiren Aksu'yu tanımak artık farz olmuştu bana...
Onu yakından da tanıyınca, hiç kuşkum kalmadı. Samimiyeti, kültürü ve sıcak tavrıyla, ideal bir belediye başkanını gördüm karşımda...
Aksu, bence bir ilçe belediye başkanı olmanın çok ötesinde...
***
İlçesindeki işletmelere hayat veren, umut aşılayan Aksu kültürel değerlere de sahip çıkmış... Kızılcabölük'te simge olan Özay Gönlüm'ün heykeli karşılıyor sizi kentin girişinde... Sonra da yaptığı yatırımlar...
Aksu Türkiye'de bir ilk olan dokuma ve tekstil müzesini zenginleştirmiş, şimdi de turizme yatırım yapıyor.
Türk insanının, kentin zenginliğinden yararlanmasını istiyor. Bunun için de her olanağı dürüstçe kullanıyor.
Belediyenin internet sitesine girdiğinizde bile, 24 saat canlı yayın var kent merkezinden...
Ben daha başka ne diyeyim?
SÖZÜN ÖZÜ
Bir metre iş yapmayı, bin kilometre söz vermeye değişmem.
James Howll
BİRAZ DA GÜLELİM
Temel ve fare deneyi
Bir bilim adamı olan Temel, fareler üzerine deney yapmaya karar vermiş ve uygulamaya koymuş... İşte bu deneyin sonuçları, Temel'in kayıt cihazına böyle yansımış:
1. gün: Fare uzun süre labirentin içinde dolandı ama peyniri bulamadı. İç güdüleri zayıf.
3. gün: Negatif. Sadece labirenti değil, odanın hemen her yerini aradı; tüm dolapları, çekmeceleri, kavanozları karıştırdı. Hatta bir tablonun arkasına ve ceplerime bile baktı. Bu fare tam bir salak.
7. gün: En ufak bir ilerleme yok. Artık arama isteğini bile kaybetti. Zekadan böylesine yoksun oluşu deneylerimde yol almamı önlüyor.
18. gün: Zamanla becerilerini geliştirmesi lazımdı, ama sıfır. Ciddi zeka problemi var!
74. gün: Umutsuzluğa kapılıyorum; fare, henüz bir zeka belirtisi gösteremedi. En son bana bir bakış fırlattı, hayatın anlamı yok gibi bakıyordu. Aptal hayvan! Hayallerimden ve kariyerimden geriye küflü peynirler kaldı.
93.gün: Eyvah, labirentin içine koymayı unuttuğum için farenin, peyniri bulamadığını farkettim!
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.