Gediz Üniversitesi'nde tarihe tanıklık etmek...
İşte bu yüzden bir sanattır, insanoğlunun gözünde ve güzel sanatlar ölçüsünde...
Bir fotoğraf sergisine gittiğinde, bunu çok yakından görür, yaşanan olayları bir kez daha hafızanızda yeşertir, örneğin bir böceğin çiçeğe sevdasını çok net izlersiniz.
Fotoğraf, insanı, doğayı anlatma sanatıdır aynı zamanda...
***
Televizyon kanallarında yıllarca yorumcu-haberci olarak izlediğimiz Korcan Karar'ın, Gediz Üniversitesi'nin Seyrek Kampusü'nde açtığı fotoğraf sergisi, geçmiş olaylara tanıklık etmenin işte bu coşku verici yüzüdür...
Gazeteciliğe Yeni Asır'da başlayan, uzun yıllar İzmir'de çalıştıktan sonra aynı grubun İstanbul'da çıkardığı ulusal gazete Sabah'ta mesleğini sürdüren, yıllarca burada foto muhabiri olarak görev yapan, dünyadaki değişime tanıklık eden, kah Irak'ta savaşın ortasında kah Anadolu'da yaşanan olaylarda görev başına olan, Türkiye'nin yakın politik geçmişine çektiği fotoğraflarla ışık olan Karar, bir zaman yolculuğuna götürdü bizi sergide yer alan herbir fotoğrafla...
Korcan Karar'la çalışmak hiç nasip olmadı, ama gazetemde onun fotoğraflarını haberde kullanan biri olarak, onun yaşadığı heyecanı, onun hissettiği ölüm korkusunu hep yüreğimde duyumsadım.
Bir gazetecinin, meslektaşına yaşattığı küçük bir sezgi gücüdür aslında bu...
***
Sergideki fotoğrafları incelerken, o sezgi gücünü yine hissettim. 20 yıl öncesine, 30 yıl öncesine gidiverdim, kah bir politikacıyla karşı karşıya kaldım, kah kurşunların vızır vızır işlediği bir meydanda buldum kendimi...
İşte fotoğrafın sırrı budur, sana gerçeği yaşatır, hem de o günkü özeliyle... Baktım, herkes için bu böyle... Hatta günün -özel konuğu Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanı Binali Yıldırım için de...
Halkın arasında olmayı önemseyen bir politikacı olan Yıldırım, bu sergi için kendisine yapılan daveti de geri çevirmemiş, onca işinin arasında gelmişti. Tek tek tüm fotoğrafları inceledi, Korcan Karar'dan bilgi aldı. Hiçbir anı kaçırmadı, es geçmedi. Sergideki yaklaşık 50 fotoğrafın hepsinin önünde durdu, bilgilendi, yorum yaptı.
***
Korcan Karar'ın fotoğraf sergisini, neden İzmir'in merkezi bir yerinde değil de, kampusü Seyrek'te olan Gediz Üniversitesi'nde açtığını, oraya gidince daha iyi anladım.
Bir kere gidip görmenizi isterim, Gediz Üniversitesi farklı bir dünya... Bildiğimiz üniversite yapılanmasının çok ötesinde, yatay mimarisi ve çok işlevli bir yapısı var kampusün... Her yer yemyeşil, düzenli...
Etkili bir görünümü var üniversitenin... Sessiz, huzurlu ve etkin bir havası da... Binalar camla kaplı modern bir mimariye sahip. Işık, burada eğitimin temeli olmuş durumda... İnsan burada huzur bulur, bilgi ve beceriye de doğrudan kavuşur.
Fotoğraf izlemek de huzur istediğine göre, böyle seçkin bir üniversiteyle buluşması da yerinde olmuş bu görsel arşivin...
Korcan Karar yıllarca, "Bir kare fotoğrafla savaşı, zulmü ve akan kanı durdurabilirsiniz" inancıyla gazetecilik yapmıştır.
Gördüm ki, o heyecanı hala yaşıyor.
Simav'da deprem korkusu bitmiyor
Simav, Ege'nin en güzel ilçelerinden biri, en değerli, en çalışkan belde... Kütahya'nın bu şirin ilçesine gittiğinizde, doğa bir ayrıcalık sunar sizlere... Görmesini bilirseniz, doyasıya yaşarsınız bu güzelliği...
Ancak görmek ve yaşamak gerek... Dünyanın en kaliteli sıcak su kaynağının bulunduğu bölge olan Simav, sadece Türkiye'den değil dünyadan da binlerce konuk ağırlıyor Eynal kaplıcalarında...
Sözün özü Simav, Türkiye'nin tartışılmaz bir değeri...
***
Ancak Simavlılar, son aylarda ölüm korkusu yaşıyor. Çünkü ardı arkası kesilmeyen depremler, halkı tedirgin etmiş durumda...
Bilim adamları halkı aydınlatıcı uyarılarda bulunuyor, Simav Kaymakamı Yüksel Ünal, "Kimse korkuya kapılmasın. Tüm kamu çalışanları görevlerinin başında... Depremle yaşamaya alışacağız. Önlemlerimizi aldık" dese de, halkın yaşadığı tedirginlik bitmiyor.
Bu korkunun, bilinç altındaki en önemli nedeni de "ulusal ilgisizlik"...
***
Çok sevdiğim Simavlı gazeteci arkadaşım Alaaddin Gürırmak, gitmiş, halkın arasında yaşamış, tedirginliğe bizzat tanık olmuş, öncelikle basının ilgisizliğinden yakınıyor. Yerel gazetelerin dışında, hiçbir ulusal gazete ve televizyon kanalının Simav'a gelmediğini söylüyor. "İstanbul'u saniye saniye takip eden basın, Anadolu'ya gelince sessiz kalıyor, başını çeviriyor. Basının ilgisini çekmek için burada da felaket mi yaşanması gerekiyor" diye soruyor.
***
Alaaddin haklı... Ne yazık ki, İstanbul'u sürekli takip eden, hatta daha deprem olmadan uyaran, "Son Dakika"larıyla ünlü basın, sıra Anadolu'ya gelince kulağının üstüne yatıyor. Deprem olduğunda haber veriyor, o kadar...
***
Ben gazetem Yeni Asır'da Simav'daki depremlerle ilgili son gelişmeleri okuyorum fakat ulusal gazetelerde bunu göremiyorum.
Halbuki, aylardır Simav beşik gibi sallanıyor. İnsanlar tedirgin... Devlet ve 4. kuvvet medya, halkın arasında olmalı...
Bilim adamları, bu tip sarsıntıları, büyük bir felaketi önlemesi açısından gerekli görse de,
yerel önlemlerin dışında, ulusal tedbirler de alınmalı. Bu uyarıların öncülüğünü de basın yapmalı.
Halkın yanında olmalı.
Çok geç olmadan.
***
Bu arada sevgili arkadaşım Alaaddin, işleri EXPO gezilerine katılıp sadece laf üretenlerin aksine İzmir'in tanıtımı için sessiz sedasız tek başına mücadele ediyor. Onun koleksiyonunda yer alan eski İzmir fotoğraflarını Facebook'ta gören bir İspanyol, bu resimleri albüm yapıp tüm dünyaya yaymış.
Selam sana sevgili Alaaddin.
GÜNÜN SÖZÜ
İnsanlar, dünyada çabuk yükselen şeylere değer verirler ama
hiçbir şey toz ve tüy kadar çabuk yükselmez.
Horace Mann
İzmir'in çıkış yolu, İstanbul!
Muhtar Kent, Türkiye'nin büyük gururu bir yönetici... Uluslararası piyasayı çok iyi bilen Kent, sürekli gelişen büyük kentlerin de avantajları ve dezajantajlarının farkında...
Coca Cola'nın Yönetim Kurulu Başkanı ve CEO'su olan Muhtar Kent, Ege Genç İşadamları Derneği'nın konuğu olarak İzmir'e geldi ve konuşmasında, hala "durağan seyirde" yol alan İzmir için çıkış yollarını gösterdi. Bunlardan biri de İstanbul... Aynen benim aylar önce yazdığım gibi...
Önemli olan farkındalığın farkında olmak!
Peki ne diyor Muhtar Kent, "Bu şehrin limanı, eğitimli işgücü, tarım ve enerjideki zenginliği iyi tanıtılırsa, köklü, sosyal kültürel ve ekonomik geleneğiyle birlikte büyük potansiyeli ortaya çıkarılabilir."
İşte ilk ipucu... Ama en can alıcı nokta şu:
"Alsancak Limanı'nın Türkiye'nin dış ticaretinde oynadığı rol ve konteyner ticaretindeki önemi, İzmir'in değerini kat kat artırıyor. Yakın gelecekte İzmir'in İstanbul kadar gelişerek onun omuzlarındaki yükü paylaşmasını bekliyorum."
İşte çıkış yolu... Artık potansiyelinin sınırına gelmiş bir İstanbul'un yükünü paylaşıp, bu metropolden daha sağlıklı gelişmek...
Evet bunu yapmazsak, yapacaklar var. Hem de çok yakınında...
Bu açıdan bakınca, İzmir'in gücünü hissettirecek vizyonu geniş bir lider kimliğe ihtiyacı var, bu da ancak doğru seçimlerle olur.
Körü körüne yapılmış tercihlerle değil.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.