Çocukluğumdan belleğime yerleşen en güzel eser, Rodrido'nun gitar konçertosu... Babam rahmetli çok severdi bu eseri dinlemeyi... İşten gelir gelmez long-play'i pikaba koyar, yorgunluğunu unuturdu.
Onun bu her dinlenme saati, benim beynime işledi. Ondan daha fazla tutkunu oldum bu konçertonun...
Yıllarca dilimden düşürmedim bu şarkıyı... Hala da öyle.
Onun sayesinde gitarı sevdim, müzikten zevk aldım, konçertonun tadına vardım.
Ama sadece pikapta... Son yıllarda da Youtube'da...
Bugüne değin, gitar konçertosunu hiç canlı dinlememiştim. İşin özü oradaymış meğer...
***
Önceki gece, konserin sponsoru İzmir Büyükşehir Belediyesi'nin sanat mabedi Ahmed Adnan Saygun Sanat Merkezi'ne konser vermeye gelen Bodrum Oda Orkestrası'nın özel bir konuğu vardı, günümüzde gitar konçertosunu en iyi yorumlayan büyük usta Pepe Romero...
İspanyolların yaşayan efsanesi olan Pepe Romero, o büyülü gitarıyla unutulmaz bir geceye imza attı.
Yaşanan, diğer konuklar için belki çok hoş bir dinleti, çok hoş bir buluşma olabilir ama benim için büyük bir anlamı vardı.
Beni 45 yıl öncesine götüren bir anılar bütünü...
***
Plakta, gitar konçertosunu, dünyanın en iyi müzik topluluklarından biri olan Londra Orkestrası yorumluyordu.
Hala gözüm gibi korurum o plağı...
O yorumu da hiçbir şeye değişemem. Benim için bir ilktir ve çok büyük önemi vardır. Bence 50 yıl önce en nitelikli konçerto yorumunu yapmıştır o topluluk...
İşte o dönemin oluşturduğu sanatçıların "duygu bütünlüğüne" bir kez daha tanık oldum, aradan yarım yüzyıl geçmesine karşın...
Bodrum Oda Orkestrası ve Pepe Romero'yla...
Çocukluğumda aklıma kazıdığım o tınılar yine aynıydı, yine çok özeldi. Kendimi müthiş bir duygu bulutuna kaptırdım, büyülenmiş gibiydim.
Romero'nun gitarın her teline basışında, yüreğim gençleşti.
***
Sadece ben değil, tüm konuklar çıt çıkarmadan izledi konseri... Salon tıka basa doluydu. Önce Nüvit Kodallı ve Mozart'tan eserler çalan orkestra, ikinci bölümü Romero ile birlikteliğe ayırmıştı. İnanılmaz bir geceydi. Pepe Romero, tam bez kez bis yaptı, tüm salon ayakta alkışladı sanatçıyı...
Alkışlar dinmek bilmiyordu. O da kimseyi kırmadı, her gelişinde bir eser yorumladı, sonu Malagenya'ya ayırmıştı.
Konserin güzelliği kadar, salonun da gurur verici akustiği bizleri gururlandırdı.
Ahmed Adnan Saygun Sanat Merkezi'ne tüm emeği geçenlere helal olsun. Bizleri, yarattıkları bu atmosferle, bir dünya sanatçısının gözünde gururlandırdılar.
İki teşekkürüm daha var, biri, beni ısrarla konsere daven eden orkestranın üyesi ve gecenin koordinatörü Numan Pekdemir'e, diğeri de orkestrayı büyük bir ustalıkla yöneten şef Naci Özgüç'e...
Bence konseri kaçıranlar, çok şey kaçırdı. Öncelikle de, uluslararası kalitede bir konsere tanıklık etmeyi...
GÜNÜ SÖZÜ
Dehanın yüzde biri ilham, yüzde doksan dokuzu terdir.
Thomas Edison
Okan Yüksel...
İzmir'de gazetecilerin ağabeyidir o... Herkesin yardımına koşar, destek verir, fikir paylaşır, yanında olduğunu hissettirir.
Haksızlığa tahammülü yoktur, bunun için kıran kırana kavga eder.
Sıkı bir devrimcidir ama herkesin fikrine saygı duymuştur; çünkü, onun için önce insandır.
Onunla birlikte çalışan pek çok gazeteci var, kimisi zor bir insandır der kimisi de yüreğini keşfedin yeter, der...
***
Bana onunla çalışmak kısmet olmadı, geç tanıdım onu... Ama hemen yüreğine hemen girdim. Çünkü, onca emek dolu yıla karşın, hala ayakta ve hala üretiyor.
Yüreği sert ama duygusal, bakışları ve insana verdiği değer de...
Birçok kitap derledi, yazdı, biriktirdi. Son eseri "Cumhuriyet Dönemi Gazeteci Şairler Antolojisi"ydi...
Biz gazeteciler için bir başucu eser...
***
"Herkes beni anlasın" diye çabası yoktur; iki yüzü, arka fonu; neyse odur. Seven, onu kişiliğiyle sever.
Yaptıklarını takdir eder.
O gazetecilerin Okan ağabeyi, o Okan Yüksel...
Konak Belediyesi'nin "Ustaya Saygı" etkinliğinin konuğuydu önceki hafta... Dostları, yakınları, çalışma arkadaşları sarmıştı etrafını...
Her zamanki gibi çok kibardı, eminim.
Ben de çok istedim gitmeyi; ben de, bana hemen her yazımda telefon açıp moral veren, kutlayan bir duayen gazetecinin yanında olmayı...
Kısmet değilmiş; yoğun iş temposu izin vermedi.
Olsun, onun dostluğu yüreğimin en güzel yerinde.. Güleç yüzünü göreyim, mutlu olsun; yaşadığı onca sıkıntıya karşın, çok sevdiği eşinin yokluğuna rağmen, yaşama sevincini yitirmesin.
Dileğim odur.
Hayatta hep gül, büyük usta.