• BUGÜNKÜ YENİ ASIR
  • Namaz Vakitleri
  • VavTv Canlı Yayın
Hem okuma kültürü hem beyaz bayrak HÜROL DAĞDELEN

Hem okuma kültürü hem beyaz bayrak

hurol.dagdelen@yeniasir.com.tr Tüm yazıları
Giriş Tarihi: 11 Haziran 2012, 18:48
Şu laf benim hep sinirimi bozmuştur, dahası hep şu sorunun yanıtında da ilk gelen odur:
- Boş zamanlarınızda ne yaparsınız.
- Kitap okurum.
Hiç düşündünüz mü; boş zaman ve kitap, aslında hiç de birbirleriyle örtüşmeyen iki olgu... Kitap boş zamanlarda okunuyorsa, o zaman hedefiniz yok demektir.
Oysa okumak, bir hedeftir. Genel kültüre, geleceğe, aydınlığa, bağımsızlığa, fikir üretmeye uzanan büyük bir hedef...
Ve ne yazık ki bu hedeflerin hala çok gerisindeyiz. Kutsal kitabımız Kur'an ilk önce "Oku" diyor, Türkiye Cumhuriyeti'nin kurucusu Ulu Önder Atatürk, "Hayatta en hakiki mürşit ilimdir" diye yol gösteriyor ama biz hala, 90 yıl geçmesine karşın, emekleme devresindeyiz.
Birleşmiş Milletler İnsani Gelişim Raporu'na göre Türkiye kitap okuma oranında, 173 ülke arasında 86. sırada yer alıyor. Ülkemizde kişi başına televizyon izleme oranı yüzde 94 iken, kitap, gazete, dergi okuma oranı ise yüzde 4.5 civarında...
Acı ve düşündürücü bir tablo...
Eee, emek gerektiren ve fikir veren, geliştiren bir eylem, "boş zaman"da değerlenince, ortaya çıkan tablo da bu...
***
Geçen hafta sonu karneler verildi; öğrencilerin kimi çok sevinçli, kimi ise hüzünlüydü. Hepsinden dinlediğimiz ortak şikayet, özellikle test dışındaki sınavlarda, yorum gerektiren sorulara yer verilmesiydi.
Onlara göre başarısızlığın nedeni buydu.
Oysa test, pratik ama kalıcı değil... Zihni yormuyor, böyle olunca öğrenci işin kolayına kaçıyor, çıkması ihtimal soru örneklerini çalışıyor, sınavlarla sadece test kitapçıklarından hazırlanıyor.
Kitap okumak boş zamanlarda çünkü!
Ama öğretmen bir sürpriz yapınca, klasiğe yönelince hatalı olan eğitim sistemi oluyor, onlar değil (!)...
Oysa kitap okumaya yönelseler, yorum yapma yeteneğine kavuşsalar, başarı oranı daha da yükselecek.
Çözüm, öğrencilere eskisi gibi emek vermeye, kolaycılığa kaçmamaya yöneltmek olmalı...
Bunun için de sıkı bir organizasyon yapmak gerek; düşünmek, fikir üretmek ve onu yaşatmak...
***
Havaların ısınmasıyla, adı artık daha sık anılan turizm cennetimiz Çeşme, bu anlamda etkin adımlar attı geçen eğitim döneminde...
Hatta şaşırtıcı bir hızla...
Etkinlik üzerine etkinlik düzenledi, ilçede doğup büyüyen, yaşayan çocuklara kitap okumanın keyfini, özgürlüğünü yaşattı.
Adına da "Çeşme'de kitaplarla sörf" dediler.
Proje üç aşama üzerinden gelişti. Önce "Okurlar Çeşme'si" adını verdikleri etkinliği hayata geçirdiler. Bununla her öğrencinin günde en az 20 dakika kitap okumasını sağladılar, yerli ve yabancı birçok yazarın kitaplarını dağıttılar, ödüllü yarışmalar düzenlediler.
"Hayal Dünyamızın Kahramanlarıyla Buluşuyoruz" dediler, ünlü yazar ve düşünürleri, öğrencilerle bir araya getirdiler, sohbet etmelerini sağladılar, fikir cimnastiği yaptırdılar.
Son aşamada ise ilçenin her köşesinde, plajda kitap okuma alanları oluşturdular. "7'den 70'e Çeşme Okuyor" adını verdikleri etkinlikle, ilçe halkını kitap okumaya teşvik ettiler.
Sonuç, olumlu... Çeşme şimdi Türkiye'nin en çok kitap okunan tatil beldesi...
***
Bu başarının ardında iki isim var:
Çeşme Kaymakamı İnci Sezer Becel ve Milli Eğitim Müdürü Abdülkadir Buluk...
Bu iki yaratıcı yönetici, el ele verip proje üretmişler, kurullarını toplamışlar ve kentin tanınmış firmalarından destek alıp, düşündüklerini hayata geçirmişler.
Çeşme'nin kadın kaymakamı olmanın ötesinde Sezer, çağdaş fikirleriyle de öne çıkan, görevde bulunduğu ilçeye değer katan çalışkan bir isim...
Çeşme Milli Eğitim Müdürü Buluk ise, yıllardır ilçede görev yapıyor ve öğrencilere kitap okuma alışkanlığını kazandırma konusunda etkin bir profil çiziyor.
Kendisiyle konuştuğumda ilk izlenimim, mütevazılığı ve paylaşımcı tavrı... Öne çıkmayı pek sevmiyor. Çeşme için hayata geçirdiği en önemli proje, kitapla sörf...
"Bu ülkenin fikir ürüten, yaratıcı beyinlere ihtiyacı var. Biz bu harika ilçede onları ortaya çıkarmaya çalışıyoruz. En büyük desteği de Kaymakamımız İnci Hanım'dan alıyoruz" diyor.
Abdülkadir Buluk, bir proje mühendisi gibi çalışıyor ve görevinin hakkını veriyor.
Yanında da Serap Kavalcı gibi, girişken, etkin, kültürlü, coşkulu bir organizatör var; bu büyük şans...
***
Onun bir başka başarısı da, Çeşme'nin tüm okullarının "beyaz bayrağa" kavuşması... "Beyaz Bayrak" 2006 yılında Milli Eğitim Bakanlığı ve Sağlık Bakanlığı'nın ortaklaşa hayata geçirdiği bir proje; asıl amacı, sağlıklı, temiz, modern okulları oluşturmak...
Belirlenen kriterlere göre denetlenen okullardan, denetim sonucunda 100 puan üzerinden, 90 ve üzeri puan alan okullara, iki yıl için geçerli olan, okul sağlığını ve temizliğini simgeleyen "Sertifika" ve "Beyaz Bayrak" veriliyor.
İşte bu alanda da Çeşme'de örnek bir kimlik ortaya koymuş... Kısa sürede yapılan çalışmalar sonucunda ilçe bazında 25 okul ve eğitim kurumunun tamamı Beyaz Bayrak almaya hak kazanmış...
Bu tutarlı, çağdaş, yaşanılır eğitim kurumları hedefleyen zihniyetin başarısıdır. Bu zihniyetin Çeşme'deki ismi ise Milli Eğitim Müdürü Abdülkadir Buluk'tur.
Sözün özü, Çeşme'de adına yakışır güzel şeyler oluyor. Bence bu kenti izlemeye devam edin.

GÜNÜN SÖZÜ

Sahip olduğunuz koşulları değiştirmek için, önce farklı düşünmeye başlayın.
Norman Vincent Peale

EXPO'nun teması sağlık ama sağlık karanlıkta!

İzmir tüm geleceğini, EXPO 2020'yi düzenlemek üzerine kurdu. Hatta, bu dünyanın en önemli fuar organizasyonunu kazanmak demek, İzmir için dünyaya açılmak, kabuğunu yırtmak demek...
Kazanmak için her şey yapılıyor, ekipler kuruldu, fikir ayrılığına düşüldü, yeniden oluşturuldu.
Zaman kısa, amaç önemli... İzmir'in bu özel organizasyonda en etkili silahı ise, sağlık...
Çünkü dünya, konusu sağlık olan her açılama destek veriyor. EXPO İzmir'in ise ana teması bu nedenle sağlık, seçim iyi...
Bu yüzden hummalı bir çalışma var İzmir'de... Fikir üretiliyor, farklı projelerden söz ediliyor, sağlık kompleksleri ön plana çıkıyor. Hatta sağlık ilçeleri bile gündemde...
EXPO'nun düzenleneceği İnciraltı bile, bir "sağlık kenti" olma yolunda...
***
Ama bunca koşuşturma içinde, İzmir çok önemli bir değerini kaybediyor, hem de göz göre göre...
Bu uluslararası nitelikteki değer EGEBAM, yani Ergen Bağımlılık Polikliniği... Hani, Türkiye'nin dünyaya örnek gösterilen sağlık kurumu...
Evet dün öyleydi, muhteşem törenlerle açıldı, oysa bugün içler açısı halde...
Geçen yıl, uzun süren bekleyiş sonucunda, Bayraklı Belediyesi'nin kadro vermesiyle yüzü gülen, yeniden yataklı tedaviye geçilen Yamanlar'daki poliklinik, bugün karanlık içinde...
Nedeni, hemen yanı başındaki, kuruma elektrik sağlayan sosyal hizmetler kurumunun kapatılması ve bu yüzden ışıktan mahrum kalması...
Yani, yüzlerce gencin bağımlılık sorununu çözen, sokakta tiner koklayan, uyuşturucu kullanan çocukları bu illetten kurtaran, adeta kurtuluş umudu olan bir sağlık kurumu, yok olmak üzere...
EGEBAM'ın bağlı olduğu Ege Üniversitesi çözüm üretemiyor, İzmir Valiliği de...
Yani ortada hüzün var, hem de gamsızlığın yarattığı bir hüzün...
Şimdi bana, "EXPO'da umut var" diyenlere artık EGEBAM'ı örnek göstermek gerek.... Çünkü orada ışık yok, tedavi görmesi gereken bağımlılar şaşkın... Tüm dünyaya örnek olarak gösterilen kurum, ne yazık ki çürüyüp gidiyor, herkes de izliyor.


Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.