Hürol Dağdelen

Alaybey'in tarihi kardeşliğin tarihi

Bir kenti tanımak, değerini bilmek, tüm unsurlarını, yaşam biçimlerini, kimlere ev sahipliği yaptığını bilmekle mümkün...
Bunun için de tarihine, yakın geçmişine bir göz atmak gerek... İşte o zaman önyargıdan, dedikodudan, yanlış bilgilerden kurtulur, yaşadığımız bölgeyi daha yakın tanıma fırsatı yakalarız..
Bu da bize, kentin geleceği hakkında ipucu verir.
Bu yüzden, yaşadığım şehri, ilçelerini, mahallelerini, sokaklarını anlatan bir İzmir kitabını her zaman büyük bir keyifle okur, yaşamımda ayrı bir yer veririm.
Bu benim İzmir'le, gerçeklerle, bu kentin özel kültürüyle yüzleştiğim anlardır.
Hayat verir bana...
***
Karşıyaka'da, Donanmacı Mahallesi'nde doğup büyüdüm. Sahilden Çamlık'a kadar uzanan 1737 Sokak'la ilgili o kadar çok anım, sevinçlerim, hüzünlerim ve yitip giden değerler var ki...
Oturduğumuz eski Rum evini, sesi arka sokaktan bile duyulan demir kapısını, şimdiki kız meslek lisesinin çocukluğumda pazar yeri oluşunu, Milli eğitim müdürünün tamk karşımızdaki şirin köşkünü, arkadaşlarımla mahalle arasında küçük plastik top peşinde koştuğumuz saatleri, Aydoğdu İlkokulu'nu, Simeranya'yı, Hayal ve Beyazıt sinemalarını, şimdiki Gazi Lisesi'nin eskiden dut ağaçlarıyla çevrili küçük bir orman olduğunu dün gibi hatırlıyorum.
Arkadaşım Kamil'e o yeşil bahçede az koşturmadım, ağaçlara tırmanıp az dut yemedim.
Yaşadığım her anı, belleğimde yer etmiş, sıkıca duruyor.
***
O yıllardan kalan, en güzel anılardan biri de tek katlı, bahçeli Karşıyaka evleri...
Bu farklı bir kültürdür. Çünkü, dünyada bile az görülen bir dayanışmanın, bir kaynaşmanın eseridir o kültür...
Yani, Türk, Rum, Ermeni ve Musevi kökenli İzmirlilerin yarattığı bir örnek yaşam biçimi...
Dostça, kardeşçe yaşanan yıllar, yüzyıllar...
Bir gün, belki ben de Donanmacı Mahallesi'ni yazarım kimbilir. Ama Karşıyaka'nın çeşitli semtlerini yazıp vücuda getiren, o yılların anıları bizlere ulaştıran insanlar da var.
İşte o anılar bütünü bugün Alaybey'den geliyor.
***
Bugün İZFAŞ Müdürü olan, gazeteci-yazar Mehmet Şakir Örs, gençliğinin geçtiği Alaybey'i tüm geçmişiyle, tarihsel birikimiyle anlatan bir kitap hazırlamış, "Sen Ne Alasın Alaybey" adıyla...
Okurken kaptırıp gitmişim kendimi... Geçmişe, çocukluğuma, havasını yaşamım boyunca hissettiğim kardeşlik duygusuna kapılmışım kısa sürede...
Hiçbir kitabı bu kadar hızlı bitirdiğimi hatırlamıyorum. Heyamola Yayınları'ndan çıkan bir İzmir eseri olan "41 Yazarla 41 Semt" projesi kapsamında yayınlanan kitap, geçmişi ve o güzellikleri özleyenler için, çok özel bir çalışma...
Mehmet Şakir Örs'ün keyifli anlatımıyla, Alaybey'in o daracık sokaklarında geziniyor, geçmişle bugün arasında analiz yapma imkanı biliyorsunuz.
Okuyana çok şey veriyor kitap...
***
Ben, uzun yıllar, daha iki sene öncesine kadar, Alaybey'in Tersane Mahallesi'ne bağlı 1669 Sokak'ta oturdum, yani Karşıyaka'nın simge isimlerinden Camcı Emre'nin sokağında...
Sokağın daracık, kurucuk ama şanlı bir tarihe sahip olduğunu, Türk, Rum, Musevi ve Ermeni'lerin birarada en yoğun yaşadığı bölge olduğunu daha iyi anladım kitabı okuyunca...
Sokak şimdi daha bir değerlendi gözümde...
Küçükken babamla, Donanmacı'dan buraya, pazar yerine gelirdik, dün gibi hazırlıyorum. Tek katlı bahçeli evler vardı, rengarenk, şipşirin...
Şimdi belki hiçbiri yok ama kitabın anılarında, tanıklıklarda var, hala yaşıyor.
Karşıyaka'nın bir anlamda kapısı olan Alaybey, onu yaşamak isteyenlere, çok hoş bir anı bırakıyor bu kitapta...
En güzeli de kardeşlik tarihini...
GÜNÜN SÖZÜ
Hayatın çeşitli güçlüklerine karşı üç şey hediye edilmiştir: Ümit, uyku ve gülmek.
Kant
Nurgül Yeşilçay da Şahin Irmak'ı parlatıyor

Nurgül Yeşilçay, oyunculuk kariyerini, rol aldığı her dizide, her filmde daha zirveye çıkarıyor.
Onun son başarılarından biri de, bir süre önce yayına giren "Sultan" dizisi...
Nurgül Yeşilçay, bu diziyle Türkan Şoray'ın izini sürdüğünü, gelecekte onun gibi ses getiren bir sanatçı olacağını hissettiriyor.
Vakur duruşu, insanın içini yakan bakışları, mimikleri, doğallığı onu "aranan", "tercih edilen" bir konuma getiriyor.
***
Şoray izi, bir ayrıntıda daha gizli...
Sinemanın sultanı, Kadir İnanır'ı beyazperdeye taşıdığında, onda oyunculuk ışığı gördüğünü her fırsatta yansıtıyordu.
Şimdi aynı sahne Yeşilçay ile Şahin Irmak arasında yaşanıyor.
Şimdi Şahin Irmak'ı yetersiz bulanlar, "rolünü kaldıramıyor" diyenler çıkabilir.
Bu bence erken bir yorum, tıpkı yıllar önce Kadir İnanır'a yapılanlar gibi...
Şahin Irmak, bu işi kıvırır. Gelecek beni haklı çıkaracak, eminim.
***
Diziyle ilgili bir ayrıntı da, senaryosunun "İkinci Bahar"dan esinlenmiş olması... Televizyon tarihinin en çok izlenen dizisi İkinci Bahar'ın izi, "Sultan" her sahnesine sıçramış...
Orada iki Şanlıurfalı keabapçının, İstanbul'da mücadelesi var; burada ise yine Güneydoğulu iki kahvaltı mekanı sahibinin Diyarbakır'daki savaşı söz konusu...
Şimdi onların arasına Sultan da giriyor, bir farklılık olarak...
Yani demem o ki, "Sultan"daki izleyiciyi saran gerçekçilik, bence "İkinci Bahar"dan kalma...
Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
X
Sitelerimizde reklam ve pazarlama faaliyetlerinin yürütülmesi amaçları ile çerezler kullanılmaktadır.

Bu çerezler, kullanıcıların tarayıcı ve cihazlarını tanımlayarak çalışır.

İnternet sitemizin düzgün çalışması, kişiselleştirilmiş reklam deneyimi, internet sitemizi optimize edebilmemiz, ziyaret tercihlerinizi hatırlayabilmemiz için veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız.

Bu çerezlere izin vermeniz halinde sizlere özel kişiselleştirilmiş reklamlar sunabilir, sayfalarımızda sizlere daha iyi reklam deneyimi yaşatabiliriz. Bunu yaparken amacımızın size daha iyi reklam bir deneyimi sunmak olduğunu ve sizlere en iyi içerikleri sunabilmek adına elimizden gelen çabayı gösterdiğimizi ve bu noktada, reklamların maliyetlerimizi karşılamak noktasında tek gelir kalemimiz olduğunu sizlere hatırlatmak isteriz.