Okumayı sevmiyoruz ama hala bir umut var!..
Bize vakit geçirmek için dizi olsun, film olsun yeter.
Bırakın kitabı, gazete bile okumuyoruz. Toplum olarak gazetelerin okunurluğunu artırmak için, hangi yollar denendiyse olmadı.
Yine okumadık.
23 yıldır bu mesleğin içindeyim, çok iyi okunduğumuzu sanmıyorum. Sadece biz değil, tüm gazeteler...
Ne bir bayiye gidip gazete alma sorumluluğumuz var ne de enine boyuna okuma...
Biraz magazin, biraz fal işte o kadar... Haber başlığı, alt başlık ve resim altı bakıp savuruyoruz gazeteli bir kenara...
Hele televizon çıktı çıkalı iyice tembelleştik.
Kimse, kimseyi kandırmasın. Gazetelere ayırdığımız zaman dilimi, 15 dakika... Fazlası sıkıyor bizi, afakanlar basıyor, içimiz fena oluyor!
Emek verilmeyen, kimliğimize hiçbir şey katmayan faaliyetlere dönüyoruz el birliğiyle; yani dedikoduya, dizi izlemeye...
***
Bırakın kitap, gazete okumayı; duyuru okumaya bile üşeniyoruz. Oturduğum apartmanda yönetimdeyim, ilk izlenimim, o kadar duyuru astık, apartman sakinleri hep bize sordu, hep bizden öğrendi, talepleri, yapılacak işleri, toplanacak paraları...
Duyuru panomuz göstermelik orada...
"Be kardeşim kaç gündür panoya astık okumadınız mı" diye sorduğumuzda "görmedim ki" deyip geçiştiriyor komşularımız...
Kimse yanılmasın, bunu üniversite mezunu da, doktor da, işadamı da yapıyor, ilkokul mezunu da...
En basit örneğiyle, okumadığımızın ispatı her yaşadığımız...
***
İzmir'de geçtiğimiz günlerde bir etkinlik düzenlendi 3 gün boyunca; İTEF - İstanbul Tanpınar Edebiyat Festivali... Daha önce İstanbul mahreçli olan etkinlik, bu yıl İzmir'le birlikte üç kentte de edebiyat severleri bir araya getirdi.
Yani okuyan, düşünen, fikir üreten, toplumsal birlikteliği önemseyen, yaratıcı, öğretici, çalışkan insanların katıldığı bir etkinlik...
Yani, hayata nitelikli bakış, fikirsel üretim söz konusu...
İTEF Başkanı Mehmet Demirtaş, kültürlü, donanımlı, yürekli bir genç insan... "Bu etkinlikte edebiyat insanlarını biraraya getirmeyi amaçlıyoruz. Yerli ve yabancı yazarlar, fikir adamları ana kaynağımız... İzmir'i de bir kültür kenti olarak gördüğümüz için, geniş bir ekiple geldik. Konuk ettiğimiz yabancı yazarlarımızla bir bilinç yolculuğuna çıktık. Gelecekte İzmir, kültürel kimliğiyle bize yol gösterebilir. İzmir'den umutluyuz. İzmir İstanbul gibi değil, rahat huzurlu bir kent, edebiyat şehri olabilir" diye yapmak istediklerini özetliyor.
Umut verici değil mi?
***
Hakkını yemeyelim, genç yazar arkadaşım Gülşah Elikbank ve Konak Belediye Başkanı Hakan Tartan'ın yoğn çabaları sonucu İzmir'e geldi Tanpınar Edebiyat Festivali...
Ben bu tür etkinliklerin, toplumun okumaya olan soğukluğunu giderebileceğine inanıyorum. Özellikle İzmir bu liderliği üstlenebilir.
Hoş şimdi bizim bu tür saptamalarımıza Anadolu insanından, "Öf yeter artık bu İzmir'den, bu ülkede başka şehir mi yok" yakınlamaları gelebilir ama şu bir gerçek; kültür ve sanat İzmir'e yakışıyor. Her şey gibi...
Çünkü bu kentte özgürlük var, amaç var, sanatçıya saygı var.
Türkiye'de en fazla okur yazar bulunan şehirlerden ilk üçüne İzmir girdiğine göre, en fazla kitap okunan şehir İzmir olduğuna göre, kimse kusura bakmasın bu şehir liderliği üstenebilecek vasıflara sahiptir.
Sonradan olma değil, kökenden...
SÖZÜN ÖZÜ
Hayat tiyatro gibidir, en kötü insanlar, en iyi yerlerde otururlar.
Aristofanes
Arkas Deniz Tarihi Merkezi İzmir'e ışık olmalı
Bir Almanya gezimde, Papenburg'a geniş zaman ayırmıştım. Almanya'nın kuzeyinde yer alan bu deniz ve liman şehrinde, dünyanın en büyük gemileri, transatlantikleri imal ediliyordu.
Hem de yüzyıllardan beri...
Bir yerde, koca koca gemilerin doğduğu yer burası...
Bir de orada bir müze gezmiştim, bir deniz ve gemi müzesi... Hayranlıkla izlemiş, "keşke İzmir'de de olsa" demiştim.
Çünkü her ayrıntı titizlikle belirlenmiş... Gemi maketleri, limandaki hareketlilik, gemilerin nasıl imal edildiği adım adım yer alıyordu bu sergide...
Gemiciliğe emek verenler, kaptanlar, gemi yapımına hayatını veren işçiler ve daha birçok özellik...
Hele, görüntüleri daha önce videoya çekilmiş bir anlatıcının, müzenin herbir köşesine yerleştirilmiş küçük televizyonlar vasıtasıyla her ayrıntıyı ziyaretçiye aktarması çok ilgi çekiciydi.
Çok iyi izlenimlerle ayrıldım oradan... Çünkü müze, kent kimliğiyle uyum içindeydi, şehrin aynasıydı.
***
İzmir de bir deniz kenti, belki koca koca gemilerin imal edildiği bir şehir değil, ama uluslararası limanı, o eksiği doldurur nitelikle...
İzmir'in deniz ticaretinde yüzyıllardan beri bir marka oluşu, ihracat limanı kimliği İzmir'le örtüşmüştü, kurulduğundan beri...
Deniz ticaretinin İzmir'deki önemli isimlerinden Arkas, işte İzmir'in bu marka kimliğine katkı yapacak bir deniz ve gemi müzesini hayata geçirmiş...
Henüz gezemedim müzeyi ama gazetelerden okuduklarım umut verdi bana... Merkezde gemi maketleri, tablolar ve antikaların yer aldığını okudum.
Okur okumaz da Papenburg'a gittim. Bir müze bir kente böylesine güç kattığına göre, Arkas Deniz Tarihi Merkezi de İzmir için çok önemli bir girişim, onu hissettim.
Arkas Yönetim Kurulu Başkanı Lucien Arkas, yaşadığı kente yine önemli bir katkı yapmış, geçmişten bugüne, bir kentin tarihinde ışık olmuştu.
Arkas Deniz Tarihi Merkezi, ilham verecektir İzmirliye...
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.