24 Erzincan maçı gelip çatmıştı. Şu geçici dünyaya kalıcı bir eser bırakmalı derler. Mustafa Denizli de bu onura nail oldu. Yaşanırken hatırlandı ve adını taşıyan statta ligin ilk maçında takımını yalnız bırakmadı. Bu sadece 90 dakikayı izlemek değil, futbolculara, taraftara, camiaya, Türkiye'ye mesajdı. Altay yalnız değilin görüntüsünü verdi. Ancak oynanan futbol soru işaretiydi. Evet maç 0-0 bitmiş ve ilk maçta 1 puan fena değil gibi gözüküyordu ancak, takım mahkum oynuyordu. Yine de ilk elin günahı olmaz diyerek, alınan puana sevinip eleştiriyi içine gömmüştü o 90 dakikayı yerinde izleyenler. Ardından Ankaraspor karşısında galibiyet geldi. Tek golü atan Murat Uluç'tu ve profesyonel liglerin gol atan en yaşlı futbolcusuydu.
ALSANCAK KRİZİ
Yaşı gibi 43 kere maaşalahı hak ediyordu. İleride Altay'a ikinci bir tesis yapılırsa adı verilmesi gereken en kuvvetli adayın Murat Uluç olduğu bir kez daha ispatlandı. Takım 2 maçta 4 puan almıştı ve herşey rayında gidiyor gibi görünüyordu. Gençler ve deneyimlilerin karması yapılmış gibiydi. Sonrasında bilinmiyordu ki 10 maçlık bir kazanamama serisine girilecekti. Tabi bu arada krizler de bitmek bilmiyordu. Alsancak Mustafa Denizli Stadı'nda teknik sorunlar baş gösterdi. Elektrik sistemindeki arıza sebebiyle, stadın ışıklandırması yeterli seviyeye gelmedi. Böylece İzmir ekibi iç saha maçlarını gündüz oynamak zorunda kaldı. Hatta ses sisteminde de aksaklık oldu ve 24 Erzincan maçında, yani sezonun ilk İstiklal Marşı hoparlörden değil, taraftarlar tarafından hep bir ağızdan okundu. Sezon başından bu yana her hafta sonu Karşıyaka ile Altay'ı ağırlayan Alsancak Stadı, bu tempoyu kaldıramadı ve zemin maçları kaldıramayacak duruma geldi. Büyük Altay da ligin 8.haftasındaki Karaköprü Belediyespor karşılaşmasını Atatürk Stadı'nda ağırladı. Bu statta yakın zamanda 3. Lig ve 2. Lig zaferleri yaşayan taraftarların gözüne o şaşalı günler film şeridi gibi gelse de siyah-beyazlılar yine maçtan mağlup ayrılacaktı. 1 yıl sonra dönülen emektar stat da Altay'ın kötü gidişine çare olmayacaktı.
ASLAR GİTMEDİ
Önce evinde Kastamonuspor karşısında 2-0'lık yenilgi. Tuzlaspor karşısındaki mağlubiyet, Fethiyespor karşısında 3-3'lük reaksiyon gösterilse de Batman Petrol ve İskenderun virajlarından toplam 9-0'lık bir skorla yenik ayrılınca, 'Kral çıplak' demeye başladı herkes. Ki İskenderun karşılaşmasından önce takımın deneyimlileri Ozan Evrim Özenç, Özgür Özkaya, Ceyhun Gülselam ve Deniz Kadah alacakları ödenmediği için Hatay deplasmanına gitmediler, takımı yalnız bıraktılar. 1 maç sonra takıma döndüler ama artık eski tat kaçmıştı. Bu arada saha dışında birçok sorunla uğraşmaya devam ediyordu İzmir ekibi. Başkan Süleyman Özkaral'a istifa sesleri yükseliyordu. Sezon başında Bodrum FK'ya satılan Enes Öğrüce'nin 15 milyon TL'lik bonservis bedelinin bir kısmını Özkaral kendi ticareti için kullandığını açıkladı. "Altay'ın ayakta kalması için bunu yaptım" dedi. Genel kurul söylemleri yüksek sesle konuşuluyordu. Erdal Kırtaş aday olduğunu açıkladı ancak devamı gelmedi. Altay saha içinde ve dışında köşeye sıkışmış durumdaydı. Kuva-i Milliye'nin kulübü ne zaman küllerinden doğacaktı? Ve yeni bir yatırımcı olduğu açıklandı. Vahdettin Heyal, futbol şubesini devralıp, borçları yapılandırarak kulübü düzlüğe çıkaracağını ilan etti.
HEYAL Mİ GERÇEK Mİ?
Taraftarlar özellikle sosyal medyada büyük sevinç yaşadı. Heyal mi görüyorlardı? Yoksa gerçek miydi? Camianın önemli isimleri Yüksel Gürüz ve Ahmet Çoker'in desteğini alan Heyal, artık iddiadan çıkıp gerçekçi bir yatırımcı olarak gözüküyordu. Siyah-beyazlı kulüp yeni yatırımcı ile görüşmelerini hızlandırdı ve kısa süre içinde resmi imzaların atılacağı taraflarca açıklandı. Gayet şeffaf bir şekilde yönetiliyordu görüşmeler ve herkes sosyal medyadan kolaylıkla detayları okuyabiliyordu. Ardından 21 Kasım 2024'te kulüp, Vahdettin Heyal ile görüşmelerin sonlandığını açıkladı. Yatırımcı ile yapılan protokolde, tapu problemleri ve nakit sorunları nedeniyle ilerleme kaydedilemediği belirtildi. Heyal ise kulübü devralmaktan vazgeçmediğini ifade etti. Şirketleşme girişiminin ikincisi de başarısız olmuştu. Altay saha içinde de dışında da hayal kırıkları yaşamaktan kendini alamıyordu. Derken ulusal kulüp lisansını alamadığı için 3 puanının silindiği açıklandı.
ŞEHİT OĞLUNA JEST
Arada güzel şeyler de olmuyor değildi. Çeşme Belediye Başkanı Lal Denizli, Afyonspor deplasmanı için otobüs desteği verdi. Seferihisar'da şehit düşen polis memuru Mehmet Tozun'un Altay altyapısında oynayan oğlu Emir ile A takım bir araya geldi. Genç oyuncuya forma hediye edildi. 3-2 kazanılan İnegölspor müsabakasında tribünde ağlayan minik taraftar tesiste ağırlandı. Büyük Altay yine büyüklüğünü şık jestlerle göstermiş oldu. Yine bu dönemde Afyonspor ve İnegölspor galibiyetleri geldi. Her şeye rağmen takım bir reaksiyon göstermişti. Bari devre arasını düşme hattının üzerinde tamamlasın siyah-beyazlılar diye bir gayret içine daha girildi ama yine araba 3. 4. vitese geçerken su kaynatmaya başladı. Kepezspor, Ispartaspor ve ilk yarının son virajında Kırklarelispor karşısında alınan 1-0'lık yenilgi herşeye tuz biber ekti. Tabi son yılların klasiği olarak da eskinin Kupa Beyi Altay, yine ilk turda bu kez Karaman FK'ya turu teslim etti.
SEPİL'İNİ BULABİLECEK Mİ?
İlk yarı tamamlanır tamamlanmaz 2 iddia ortaya atıldı. Biri Altay ligden çekilecek, ikincisi de deneyimli oyuncularla yollar ayrılıp gençlerle mücadele edilecek. Başkan Özkaral anında bu 2 iddianın da gerçek dışı olduğunu söyledi. Ancak ateş olmayan yerden de duman çıkmazdı. Şimdi ikinci yarının başlamasına 1 aydan az bir süre var. İzmir ekibi için geçirilen her gün oldukça zorlu olacak. Futbolcular alacakları için ihtar yollayacak. Oyuncuların kalması için kaynak aranacak. İkinci yarıda takımın dağılması önlenecek. Bu kısa vade çözümler dışında zifiri karanlığı tamamen aydınlatacak bir ışık çıkagelecek mi? Altay kendi Mehmet Sepil'ini bulabilecek mi? Yoksa adım adım 3. Lig'e mi gidecek onu Aralık ayı sonu ve 2025 yılının ilk haftaları belirleyecek. Kayahan'ın 'Bir aşk hikayesi' şarkısının sözleri Altay'ın içinde bulunduğu durumu özetliyor dedik ama son 20 yıldaki önlenemez düşüşü bir kez daha hatırlayınca Ferdi Özbeğen'in 'Gündüzüm Seninle' mısralarına bıraktık kendimizi.. "Gündüzüm seninle, gecem seninle, beyhude geçti bu ömrüm derdinle, aşkını bir sır gibi senelerdir sakladım, geceleri rüyamda ismini sayıkladım."