ERCAN DEMİR'İN GÖZLEM VE İZLENİMLERİ
Havasını solumak, taşlarına dokunmak, bir esintiyle huzur bulmak belki de Mirac ruhunu anlamak, Hz. Musa, Hz. İsa, Hz. Ömer, büyük komutan Selahattin Eyyübi'den bir fısıltı işitmek istiyor bu kutlu beldede insan.
Davud Peygamber'in fethettiği, Süleyman Peygamber'in şekillendirdiği, Hz.İsa'nın göğe, ne mutlu ki bizim ümmeti olmakla şereflendiğimiz Hz. Muhammed Mustafa'nın (S.A.V) Mirac'a yükseldiği yerdeyiz.
Kudüs'ü ikiye ayırmak lazım. Yüzyılın bütün hengameleriyle iç içe, "modern" diye tabir edilen görüntüler hoşunuza gidecekse, Batı Kudüs size yeter. Alışveriş mekanları, kafe-restoranlar, İsrail'e ait resmi kurumlar. Bizim yüreğimiz Doğu Kudüs için atıyor tabii.
KUDÜS ÖZÜR DİLEMEZ
Kudüs öyle bir şehir ki hiç özür dilemez diğer dünya şehirlerinden.
Dünya liderliğini hiç bırakmaz.
Londra, New York, Tokyo, Paris, Berlin, Kudüs'ün umrunda değil gibi geliyor bana. Kudüs sadece kendini yaşıyor ve yaşatıyor. Haksız mı ki? Dünyadaki bütün dini gelişmelerin merkezi, peygamberlerin doğduğu, yaşadığı, tüm yönlendirici tarihi olayların yaşandığı topraklar burası. Maneviyatın kaynağı, yol açanı, yönlendireni. Son 100 yılda ise didişmenin, zulmün merkezi.
4 KEZ YERLE BİR OLDU
Tarihinde 4 kez yakılıp yıkılsa da, insanlar buranın hep "dostluk şehri" olmasını istemiştir. 19. yüzyılda tam 5 bine yakın seyahatname ve kitaba konu olmuştur Kudüs. İslamiyete göre de Allahu Teala'nın kendine ayırdığı iki toprak parçasıdır Kâbe'nin ve Mescid-i Aksa'nın kapladığı alan.
ÖVÜLEN 3 YER
Konu Mescid-i Aksa'ya gelmişken, zaman geçirmeden çıkalım bu kutlu beldeye.
Hayatında hiç yalanı, abartısı olmayan peygamberlerin dilinde övülen, Peygamber efendimiz'in (S.A.V) hadislerinde "Sadece üç yere Allah için gidilir:
Mescid-i Haram, Mescid-i Nebevi ve Mescid-i Aksa" diyerek övdüğü yere.
100 KAT SEVAP
Birçok insan, Mescid-i Aksa denildiğinde sadece bir yapıdan bahsedildiğini sanır. Oysa Kur'an-ı Kerim'in bize bildirdiği Mescid-i Aksa (Uzak Mescid) bir bina değil, Allah'ın kıymet verdiği bir toprak parçasıdır. Böyle bir alanda inşa edilmiş yapılar da kıymet arz edecektir.
Peygamber efendimiz (S.A.V) Mescidi Haram'da yapılan her ibadetin sevabını 100 bin, Mescid-i Nebevi ve Mescidi Aksa'da yapılan ibadetin sevabının ise bin ile çarpılmakta olduğunu bildirir.
CUMA GÜNÜNDE 3 BİN ASKER
Kudüs sınırlarına girdiğinizde beyninize yüklenecek ilk işaret, burasının bir Osmanlı şehri olduğu duygusudur. Hanlar, çarşılar, çeşmeler, mescitler sımsıcak bir İstanbul esintisi taşır. 1532-1539 yılları arasında Kanuni Sultan Süleyman tarafından yaptırılan surlar, tüm heybeti ile selam durur sizlere.
Eskiden şehir olan alan, 4018 metre uzunluğunda surlarla çevrili. Tabii surlar Osmanlı damgası taşıyor. Bugün bu surlar üzerinde eski şehre açılan dokuz kapı var: Halil, Yafa, Davud, Nebi Mağribliler, Rahmet, Aslanlı, Çiçek, Sütun, Yeni ve Şam Kapısı. Tabii Beytü'l- Makdis'e (Harem-i Şerif'e) girmek için de 9 kapı var. Bugün 500'ün üzerinde İsrail askeri, bu kapılarda giriş-çıkışları kontrol ediyor.
Bu sayı Cuma günleri 3000'i geçiyor.
Yani her bir metreye bir İsrail askeri...
HEM İÇ İÇE HEM DE ÇOK AYRI
Şam kapısından girdiğinizde debdebe, görsel zenginlik, çeşni ile yüklenmiş bir Kapalıçarşı manzarasıyla karşılaşırsınız.
Redingotlu, zülüflü Yahudiler, siyah giyimli, boyunlarında haç takılı Hristiyan rahipler, abayalı Müslüman kadınlar, Afgan giyimli erkekler... İç içe ama bir o kadar da ayrı dünyaların yan yana olması şaşırtır sizi... Yedek subay olarak Cemal Paşa'nın Zeytin Dağı'ndaki karargahında bulunan Falih Rıfkı Atay'ın, aynı adı taşıyan eserinde çok ilginç tespitleri var.
Anlatır uzun uzun bu kutsal şehri. Anlattıkça insanın yüreği dağlanır. Kitabın bir yerinde şöyle yazar: Eminim bu satırları okuyan her Türk derin bir iç çekiyordur.
Yine eminim ki Araplar da!
Doğu Kudüs'de toplanmayan çöpler, çarpık yapılar, düzensizlik dikkat çekiyor.
İsrail buralara fazla kamu hizmeti sunmuyor.
Baskıcı ve ötekileştirici uygulamalar ile Filistin açık hava hapishanesine dönmüş. Bir an önce sizi Eski Kudüs'e, gökyüzüne merdiven olmuş kutsal topraklara taşımak istiyorum.
GENÇLERE NAMAZ YASAK
Yarın Cuma, bugünden yatsı namazı için hazırlık yapıp yola çıkıyoruz. Yüksek taşlarla çevrili dar sokaklarda ilerliyoruz.
İsrail polisi her köşe başını tutmuş.
Her an ateş etmeye hazır. Tebessüm asla yok. Otobüsten inip mescide varmak için 10-15 dakika yürümek zorundaydık. Mescide girmek için kapıya yöneldiğimizde yine İsrail askerleri karşımıza çıktı. Üzerlerinde makineli tüfekler ve girişi engellemek için bahaneler. Ertesi günü Cuma olduğu için Filistinli gençleri içeri almıyorlar. 40 yaşın üstündekiler ancak giriyor kutlu alana.
İki kontrol noktası daha var.
Zaten kimliğinizde Müslüman yazmıyorsa, yanınızda değilse, inandırıcılığınız da yoksa ancak okuyacağınız bir Fatiha içeri girmenizi sağlayabilir.
FİLİSTİNLİ POLİSİN TEBESSÜMÜ
İç kısımdaki Filistin polisine selam verdiğimizde, hele Türkiye'den geldiğimizi öğrenince yüzünde oluşan tebessüm bir anda kalbimize işliyor ve biraz önceki İsrail askeriyle karşılaşmış olmaktan beynimize saplanan olumsuz duygular tarumar oluyor. 3000 yıllık tarihi, taşıdığı kutsallık, yaşadığı saldırılar ve yıkmak için her türlü oyunun oynandığı Mescid-i Aksa adeta "Beni kurtarın" diye feryat ediyor. Her adımımda, kıldığımız yatsı namazının her rekatında beynimde bu duygu dolaştı. Adeta her eser, konuştuğum her Müslüman, her adımım, okuduğum her dua, "Neredesin ey İslam ümmetinin Selahattin Eyyübi'si?" duygusu yaşatıyor bize.
3 DİNİN KUTSAL TAŞI
144 dönümlük dikdörtgen şeklinde bir arazinin tam ortasında yer alıyor Mescidi Aksa. Etrafı bir taraftan şehir surları, diğer taraftan Memlüklü Medreseleri ile çevrili. Ve içinde son derece kıymetli bir yer var: Kubbet-üs Sahra, yani Kaya Kubbesi.
Kubbeden ziyade kayanın kendisi kıymetli, zira Allah'ü Teala'nın yeryüzünü önce bu kayadan yaratmaya başlağına inanılıyor. Nice peygamber bu kayaya yüz sürmüş, en önemlisi Peygamber efendimiz (S.A.V) bu kayanın üzerinden Mirac'a yükselmiş. Yeryüzünden Allah'a yakın olmanın son noktası bu kaya. Biz Müslümanlar Hacer-i Muallak Taşı diyoruz.
Yahudiler ise Mesih'in bu taş üzerinden insanlığa sesleneceğine inanıyor. Din savaşlarının temelinde de bu inanç yatıyor
ALTIN KAPI KAPALI
Yahudiler, Hz.Süleyman (S.A) mabedinin burada olduğuna, Mesih'in eski şehir surlarında tek kapalı kapı olan Altın Kapı'yı açarak buraya gireceğine ve tapınağı tekrar inşa edeceğine inanıyorlar.
Müslümanların kontrolündeki bu bölgeyi ele geçirmek için her türlü çatışma ortamını yaratıp, Filistinlileri sebepsiz yere kurşuna diziyorlar. İsrail, Kudüs'de ezanları susturmak için hazırladığı kanun teklifini, halen mecliste bekletiyor.
MUKADDES EV
Beytü'l Makdis; "Mukaddes Ev" demek. Uzak mescid denmesinin sebebi, Kabe'ye olan mesafesinden. Kuranı Kerim bu kutsal alandan Mescid-i Aksa olarak bahsediyor. Ne yazık ki Kabe'nin kapladığı alan ile bu arazi mukaddes sayılmışken, zamanla Emeviler'in yaptırdığı yapılara bu isim verilmeye başlanmış.
İşin özü şu ki; Kutsal araziye Beytü'l Makdis, Emevilerin yaptırdığı camiye Cuma Camii, Kutsal Kaya'nın üzerindeki Altın Kubbeli yapıya orijinal adı ile Kubbet- üs- Sahra demek en doğrusu. Mescid- i Aksa'nın alt kısmında eski mescide iniyoruz. Zaman burada duruyor, soluklar kesiliyor... Binlerce yıl önce konan taş kolonlar erimeye başlamış. Bir bölümü bugün kütüphane olarak kullanılıyor.
KANUNİ TRİLYONLAR HARCADI
Burası Kudüs'te yaşayan Müslümanların buluşma yeri. Bir sığınak, bir özgürlük alanı, bir varlık ve geleceğe mesaj verme göstergesi. Kudüs'ün nabzı burada atıyor. 6 Osmanlı Padişahı'nın hizmette kusur etmediği, imarında hiçbir masraftan kaçmadığı ve devamlı yenilediği kutsal bölge. Kanuni Sultan Süleyman'ın 40 milyon akçe, bugünkü rakamla tam 1 trilyon 500 milyar lira vakfederek buraları bayındır kıldığı üzerine vurgu yapalım.
Seyyahların Piri Evliya Çelebi, Mescidi Aksa'ya tam 800 kişinin hizmet ettiğini yazar. Kubbet-üs- Sahra'nın bir dönem Haçlıların Kudüs'ü işgali sırasında kiliseye çevrildiğini bilmekte yarar var. Üstü altın kaplı, sekiz köşeli, Osmanlı Padişahları tarafından birçok kez tamirat ve eklemelere kavuşmuş bu yapı için 2.Mahmud ve Sultan 1. Abdülhamid de büyük harcamalar yapmış.
İSRAİL ALTINI OYUYOR
İsrail devleti, Mescid- i Aksa'yı yıkıp yerine Sülayman Mabedi'ni yapmak için altta ciddi bir hafriyat çalışması yapıyor.
Bu çalışmanın şadırvanın altına kadar geldiği belirtiliyor. "Biz yıkmadık, kendiliğinden çöktü" algısı için zemin hazırlanıyor.
Güya Süleyman Mabedi'nden izler aranıyor. İşin özü, Kudüs'ün bugününü tahrif etmek. Bu kutsal beldede yaşayan Müslüman, Hristiyan ve Yahudiler hem ortak, hem de her gün birbirine daha da bilenen düşmanlar olarak yaşamaya devam ediyorlar.
TARİH
Hz. İbrahim (A.S.) döneminde Kenanlıların ülkesi olan Ürdün nehrinin batısı; Amâlikalılar, Ammonlar, Fenikeliler, Giritliler ve Filistinler gibi birçok kavme ev sahipliği yaptı. Hz. İbrahim (A.S.) M.Ö. 2300'lü yıllarda Ur'dan hicret ederek Kenan iline yerleşti. İşte bu tarih, İsraoğullarının tarihinin başlangıcıdır. Hz. İbrahim'in oğulları İshak (A.S) ve Yakup (A.S) aleyhisselamın bir lakabı da "İsrail" olduğundan, bu soydan gelenlere İsrailoğulları adı verilir. Hz. İbrahim'in (A.S) Hacer validemizden olan büyük oğlu Hz. İsmail (A.S) ise ilahi bir emirle Ferran/Bekke/Mekke vadisine bırakılır.
Hz. İbrahim, (A.S) oğlu Hz.İsmail (A.S) ile Ebu Kubeys, Safâ, Merve tepelerinin bulunduğu bu vâdide Ka'be-i Muazzama'yı inşa eder.
Hz. İsmail'in neslinden Adnanoğulları, Kureyşliler, Haşimiler ve bu sülaleden de Hz. Fahr-i Kâinat Efendimiz (S.A.V.) dünyaya teşrif ederler.
***
İsrailoğulları (Hz.Yakup ve 12 oğlu) Hz. Yusuf'un babası ve kardeşlerini Mısır'a getirtmesi ve birkaç yüzyıllık Mısır dönemi, Yahudiler açısından ibretliktir.
Kıpti/Firavun döneminde köleleştirilip, eziyet ve zulümler yaşarlar. Hz. Musa'nın (A.S) zuhuru, "Kelimullah" sıfatıyla ilahi vahye muhatap olarak Beni İsrail'i, Fir'avun ve ordusunun elinden mucizelerle halâs kılarak Tih Çölü'nden geçirmesi, bu topluluğun Kenan İli/Filistin topraklarına topluca yerleştirmesinin başlangıcı olur.
Hz. Musa'nın (A.S) emirlerine uymada sürekli itaatsizlik sergileyen İsrailoğulları, uzun yıllar çöllerde dolaşmak zorunda kalırlar. Hz. Musa'nın (A.S) vefatından sonra yeğeni Hz. Yuşa'bin Nûn (A.S) öncülüğünde Eriha/Jericho üzerinden Filistin'e girerler.
İsrailoğulları'nın Kenan/Filistin'de çok uzun tarihleri vardır. İçlerinden çok sayıda peygamber çıkmıştır. İsrailoğulları en parlak dönemini Hz. Davud (A.S) ve oğlu Hz. Süleyman (A.S) devirlerinde yaşarlar. Sürekli içlerinden gönderilen peygamberlere iman etmeyip emirlere itaatsizlik etmeleri sebebiyle ilahi cezalara maruz kalırlar. Özellikle çok sayıda peygamberi/nebiyi katletmeleri sebebiyle çok büyük ilahi cezalarla karşılaşırlar.
***
Gerek Kur'ân-ı Kerîm'de, gerekse hadis-i şeriflerde bunlar zikredilmektedir.
Bir kuşluk vaktinde 43 peygamber birden katledilmiştir. Hz. Süleyman (A.S) devri sonrasında Yahuda ve İsrail krallıkları diye ikiye bölünürler.
İsrailoğulları önce Asurluların istilasına uğrar. Asurlular, İsrail Krallığı'ndaki 12 kabileden (Esbât) 10'unu sürgüne gönderir. Ardından Babillilerin istilası gelir ve Yahuda Krallığı'nı ve Süleyman Mabedi'ni yıkarlar. İsrailoğulları'nı Babil'e sürgüne gönderirler. Asurluların sürdüğü İsrailoğullarının akibeti hakkında bugün pek bilgi yoktur. Babil sürgünündeki Yahudiler'e, Pers Kralı Kiros/Koreş'in Babil Krallığı'nı istila edip ortadan kaldırması akabinde ülkelerine dönme izni verilir. İlk iş Hz. Süleyman Mabedi'ni inşa ederler.
Roma İmparatorluğu dönemine kadar bölgede küçük bir krallık olarak yaşarlar.
Hz. Zekeriyya, Hz. Yahya ve Hz. İsa'nın zuhuru, İsrailoğulları'nın, içlerinden çıkan peygamberlerle son imtihanı olur.
Romalıların düşmanlıklarına uğrarlar.
Hz. Zekeriyya ve Hz .Yahya (A.S) Romalılarca şehid edilirler. Hz. İsa (A.S) ve validesi Hz. Meryem ve 12 Havâri , diğer iman edenlerle birlikte Romalıların ağır takibatına uğrarlar. Hz. İsa'nın (A.S) semaya kaldırılmasının ardından bu ağır zulüm devam eder. Miladi 70. yılında Romalıların kumandanı Titus'un ordusu tekrar bölgeye gelir ve İsrailoğulları'ndan bir hayli kimseyi katleder ve Süleyman Mabedi'ni yıkarlar. İsrailoğulları dünyanın dört bir tarafına dağıtılır.
BEYTÜ'L MAKDİS'TE NELER OLDU?
Allah'ü Teala yeryüzünü yaratmaya Beytü'l Makdis'in kalbi olan Kutsal Kaya'dan başlamıştır. Bir rivayete göre Hz.Adem'in (A.S) kabri Beytü'l- Makdis arazisindedir.
Nuh Tufanı sonrasında ilk ortaya çıkan kara parçası Beytü'l-Makdis arazisidir.
yahudilere göre Hz. İbrahim, oğlu Hz. İshak'ı kurban etmek için buraya getirmiştir.
Hz. Meryem'e Beytü'l- Makdis'deki hücresinde, Kur'an-ı Kerim'in tasdiki ile yazın kış, kışın da yaz meyveleri ikram edilmiştir.
Hz. İsa henüz beşikte bir bebek iken burada konuşmuştur.
YARIN: NEREDESİN 21.YÜZYILIN SELAHATTİN EYY ÜBİ'Sİ?