ERCAN DEMİR'İN GÖZLEM VE İZLENİMLERİ
Kudüs ile ilgili söyleyecek çok sözümüz var ama bu satırlarla sizleri biraz da Filistinlilerin -bir anlamda bu toprakların gerçek sahiplerinin- yaşamak zorunda bırakıldığı yerlere götürmek istiyorum. Bugün rotamız El Halil şehri. Mimarisi Kudüs'e benziyor.
Burası Müslümanların yoğun olarak yaşadığı bir şehir. Binalar açık renk taş ile yapılmış, vakur, mütevazı, mücadeleci Filistinli duygusu veriyor.
500 bin nüfuslu El Halil. Aynı zamanda Halilullah Hz.İbrahim (A.S.) ve Hz. Sare burada yaşamış ve Harem-i İbrahim Camii'nde mefdun.
Ulaşmak için dere-tepe yollardan, dar sokaklardan geçiyoruz camiye.
Tabii girişte adam boyu iki ayrı turnike.
Aralarındaki mesafe sadece 10 metre. Sonra bir kontrol noktası daha. Uzun namlulu silahlarla nöbet tutan polis ve askerler canımızı sıkıyor.
Bu tedbirlerin sebebi ise 1994 yılında sabah namazında bir Yahudi'nin otomatik silahla cemaati tarayarak 29 kişiyi şehid etmesi. İsrail mahkemesi bu katili deli raporu vererek serbest bırakmış!
BİR TARAF CAMİ, BİR TARAF SİNAGOG
Aslında camiden çok mescid demek daha doğru olur buraya. Sağda hemen girişte dış cemaat kısmında, Hz. İbrahim (A.S.), Hz. İshak (A.S.) ve Hz. Sare'nin kabir/makamları bulunuyor. Aynı yerde Hz. Yakup (A.S.) ve Hz. Yusuf'un da (A.S.) kabir/makamları var. Yahudiler araya bir duvar çekmişler. Bir taraf cami, bir taraf sinagog bir anlamda. Cumartesi günleri ezan yasak. Diğer günler ise sadece akşam ezanı okunuyor. Tabii Yahudiler burada yüksek sesle dua ederek Müslümanları tahrik etmekten geri durmuyorlar.
DUYANA ve HİSSEDENE
Buralara gelmişken 10 km güneydeki Beytüllahim'e geçmek istiyoruz. Hz. İsa'nın (A.S.) doğduğu yer olarak biliniyor.
Hz. Yunus (A.S.) makamının bulunduğu cami de burada.
1860 yılında inşa edilen tek minareli Hz. Ömer Camii 637 yılında Beytüllahim'e gelen Hz. Ömer'e (R.A) hürmeten yapılmış bir eser. Arsasını veren ise Rum Ortodoks Kilisesi. Neden mi? Hz. Ömer (R.A.) burayı fethettiği zaman Hristiyanların dinlerini özgürce yaşamasına izin vermiş, buradaki kiliseleri güvence altına almış.
Elektrik olmadığı zaman caminin aydınlatılması için zeytinyağı bağışını da bölgedeki Hristiyanlar yapmış.
Her bir mekanın ruhaniyeti ayrı. Kokusu farklı meltem rüzgarları esiyor buralarda. Tabii duyana, hissedene.
UTANÇ DUVARINDA UZUN BEKLEYİŞ
Buralara kadar gelmişken Hz. Musa'nın (A.S.) kabrini de görmek, Lut Gölü'ne uğramak istiyoruz.
Rotamız bu sefer Batı Şeria'nın güneyi.
Yine bir yığın prosedür. Yine psikolojik baskılarla yüklü uygulamalar. Bazen isyan ettirecek noktaya geliyor beklemeler.
Tabii otobüsümüz artık Filistin plakalı. Yola revan olup devam ederken, yolun sol tarafından kilometrelerce devam eden ve adeta "ben sizden ayrıyım" diyen bir duvar karşılıyor bizi. İsrailin "güvenlik duvarı" bu. Ayıran, ayrıştıran, aileleri bölen, 21. yüzyılın utanç abidesi.
Filistinliler buna "ırkçı duvar" adını vermişler.
8 metre yüksekliğindeki duvar, Batı Şeria ile Kudüs arasındaki her duyguyu bölme amacında.
Tabii zihinleri de. Üzeri sık aralıklı kameralar ve görüntü belirdiğinde otomatik ateş eden silahlarla donatılmış durumda.
Duvarlar insanların isyan satırlarıyla dolu.
Burası tam bir Açıkhava hapishanesi.
450 kilometresine trilyonlar harcanmış.Toplamda 700 kilometreyi bulacak.
Kontrol noktalarında bir saat bekletildik.
Neyse ki uzun bir bekleyişten sonra düşüyoruz çöl yoluna.
YAŞLI BİR İHTİYAR, YOKLUK İÇİNDE BİR MAKAM
Hz. Musa'nın (A.S.) türbesine varıyoruz.
Şaşırtıyor bizi gördüklerimiz. Zira kabir son derece sade. Yaşlı bir Filistinli türbeye hizmet ediyor. Hiçbir yardım yok.
Eskiden binada konaklamalar yapılıyor, eğitim de veriliyormuş ama şimdi kimse yok. Eski bir han burası. Yanında ise ne bir cami ne de bir mescid. Yahudiler Hz. Musa'nın (A.S.) kabrinin burada olduğuna inanmıyorlar. Onun için pek de saygı, hizmet, tazim konusunda hiçbir çabaları yok.
HZ. İSA'NIN (A.S.) DOĞDUĞU YER
Beytüllahim'e (Bethlehem) gelip Hz. İsa'nın (A.S.) doğduğu Doğuş Kilisesi'ni (Nativity) ziyaret etmeden dönmeden olmazdı. "Nasıralı İsa" olarak geçen Hz. İsa (A.S.) Nasıra'da yaşamış olsa da doğduğu yerin Beytüllahim olduğuna inanılıyor. Doğduğuna inanılan mağaranın üzerine ilk bazilika 327 yılında Bizans imparatoru Konstantin ve annesi Helen tarafından yaptırılmış.
Burası Rum Ortodoks, Ermeni Apostolik ve Roman Katolik Kiliseleri'nin ortak kontrolünde.
Etrafta Fransız ve Rusların kiliseleri var. Katolik Kilisesi her zaman Hristiyan Araplar ile dünyanın dört bir tarafından gelenlerle dolu. Geçmişte dünyadan gelen devlet adamlarının da Noel ayinlerine katılmasıyla ünlü kilisede bugün İsrail yasakları geçerli. Siyonistlerin işgali ile tüm baskı ve yıldırma yöntemleri, burada da ibadet özgürlüğünü etkiliyor.
Beytüllahim'de ciddi bir Hristiyan yoğunluk var ama eski şenlik havasında geçen Noel'ler yok artık. Bu kilisenin anahtarı Müslüman bir ailede bulunuyor.
LUT GÖLÜ'NÜN İBRETLİK HİKAYESİ
Yolculuğumuz devam ediyor.
Burası Sodom ve Gomore şehirlerinin helak edildiği bölge. Deniz seviyesinin tam 422 metre altında ve akıntı olmadığı için nahoş bir koku hakim. İsrail'in buradan kimyasal maddeler çıkardığı söyleniyor.
Hz. İbrahim'in (A.S.) yeğeni Hz. Lut (A.S.) bu şehirlere peygamber olarak gönderilir. Bu şehirlerde cinsel sapıklık artmıştır. Bu konuda kavmini uyaran peygamberlerini de dinlemez olmuşlardır. Dindar insanların ise bu kötülüğü önleme noktasında çabaları yoktur. Bir gün Hz. İbrahim'e iki genç misafir gelir. Hz. İbrahim (A.S.) adet olduğu üzere bir dana kesip misafirlerine ikram eder.
Zaten ikramıyla ünlüdür bu peygamberimiz.
Fakat bu iki genç misafir pişirilen etten yemezler. Durumdan ürken Hz. İbrahim (A.S.) telaşlanır.
Misafirler "Korkma biz Allah'ın elçileri iki meleğiz. Biz Sodom ve Gomore'yi helak edeceğiz"der. Hz. İbrahim (A.S.) "Orada yeğenim ve müminler var. Onları helak etmeyin" diye karşılık verir.
ANINDA TAŞ KESİLİR
Melekler iman edenlerin kurtulacağını, bir zarar görmeyeceklerini söyler.
Üstelik Hz. İbrahim'e (A.S.) bir oğlu olacağı müjdesini verirler. Oysa Hz. İbrahim (A.S.) 120, hanımı Sare validemiz 90 yaşındaydı. Müjdeye sevinirler. Melekler sonra Hz. Lut'a (A.S.) giderler. Lut kavmi, peygamberlerine iki yakışıklı gencin geldiğini duyunca onları kendilerine vermelerini isterler. Olumsuz cevap alınca da evi kuşatırlar. Melekler, Hz. Lut'a (A.S.) korkmamalarını, sabaha karşı evin arka kapısından çıkıp gitmelerini ve arkaya bakmamalarını tembihlerler.
Sabaha karşı korkunç bir gürültü kopar, o azap ile Lut kavmi helak olur. O sırada arkasına bakan hanımı taş kesilir. Koskoca Sodom ve Gomore şehrinde bu sapıklığı yapan iki kişi iken, diğer insanların bu kötülüğe karşı durmamaları, çaba göstermemeleri, kötülüğün yaygınlaşması yüzünden umumi azap geldiğine inanılır.
"Helak olmuş kavimlerin topraklarında fazla kalmayın" hadis-i şerif'ini hatırlayıp uzaklaşıyoruz bölgeden.
Ne yazık ki bu gölün suyunu burnuna çeken, çamur banyosu yapıp şifa arayanlar da var Müslümanlar arasında.
Lut Gölü, deniz seviyesinden 422 metre aşağıda. Gölün sıklıkla kullanılan adı ise Dead Sea, yani Ölü Deniz'dir. Göle Lut Gölü isminin verilmesinin nedeni ise; Hz. Lut'un peygamber olarak gönderildiği Lut Kavmi'nin yaşadığı Sodom ve Gomore şehirlerinin, bu gölün altında kaldığına dair olan inanç. Kuran'-ı Kerim'de Araf ve Hicr surelerinde bu konu hakkında şu ayetler yer alıyor: Hani Lut da kavmine şöyle demişti: "Sizden önce alemlerden hiç kimsenin yapmadığı hayasız-çirkinliği mi yapıyorsunuz? "Gerçekten siz kadınları bırakıp şehvetle erkeklere yaklaşıyorsunuz. Doğrusu siz, ölçüyü aşan (azgın) bir kavimsiniz."... Ve onların üzerine bir (azab) sağanağı yağdırdık. Suçlu-günahkarların uğradıkları sona bir bak işte. (Araf Suresi, 80-84)