Kudüs ve çevresi, 1097'ye kadar Müslüman hakimiyetindeydi.
Şehir Haçlı ordularının 40 gün süren şiddetli kuşatmaları sonucunda Hristiyanların eline geçti. 90 yıl süren zulme son veren isim efsane komutan Selahattin Eyyübi oldu. 1516'da Yavuz Sultan Selim Han, Kudüs ve Filistin'i tekrar Osmanlı Devleti'ne bağlandı. Kudüs bu tarihten sonra 401 yıl boyunca barış, huzur ve esenlik yurdu oldu.
İslam fethinden sonra Kudüs ve çevresi, 1097'ye kadar sürekli Müslümanlar'ın hakimiyetinde kaldı. Şehir Haçlı ordularının 40 gün süren şiddetli kuşatmaları sonucunda Hristiyanların eline geçti. Haçlılar şehri teslim aldıktan sonra tam bir hafta Kudüs'de katliam yaptılar. 70 bin Müslüman'ı katlettiler.
Haçlı işgali 90 yıl sürdü. Bugün Kudüs'de herkesin - Müslümanları toparlayan ve birleştiren komutan - olarak gördüğü Selahattin Eyyübi, 1186 yılında bu işgale son veren isim oldu.
Haçlıların Kudüs üzerinde hakimiyeti. bir ara Mısır hükümdarlığı yapan İsa El- Kamil'in 1923'de kendisine ve kardeşine yardımcı olan Bizans imparatoruna hediye etmesiyle gerçekleşti.
Müslümanlar birkaç ay geçmeden Necmettin Eyyübi komutasındaki bir orduyla Kudüs'ü geri aldılar.
İNGİLİZLER'İN OYUNU
1516'da Yavuz Sultan Selim Han'ın Mısır Seferi ile Kudüs ve Filistin tekrar Osmanlı Devleti'ne bağlandı.
Kesintisiz tam 401 yıl barış, huzur ve esenlik yurdu olan Kudüs'ün, Avrupalılar tarafından paylaşılma mücadelesinde İngilizler başrol oynadı. İslam coğrafyasında artık bir vakum yaşanıyordu ve Yahudileri bölgenin kalbine yerleştirdiler.
5 asır "barış yurdu" olan topraklar artık savaşlar, didişmeler, suikastler, gerginliklerin ve aynı zamanda uydu devletlerin merkezi oldu.
BELFOUR DEKLERASYONU
Kudüs 1918 İngiliz işgaline kadar Osmanlı yönetimindeydi. İngilizler'in 1918'de Filistin topraklarını işgal etmeleri ne yazık ki zamanın Mekke şerifi ve bugünkü Ürdün krallığının kurucusu Şerif Hüseyin'in yardımıyla oldu. İngiliz Dışişleri Bakanı Arthur Belfur tarafından 1917'de Filistin toprakları üzerinde bir Yahudi devleti kurdurulacağı yolunda bir deklarasyon yayınlandı.
Çok geçmeden İngilizler, Filistin topraklarını işgal ettiler
MÜSLÜMANLARI ÖLDÜRDÜLER
İngiliz işgalciler bir yandan Müslümanları öldürerek mülklerini ellerinden alırken, diğer yandan Yahudilerin bu topraklardan mülk edinmelerini ve yerleşmelerini kolaylaştırıyordu. Filistinli Müslümanlar işgal yönetimine ve yahudi göçüne karşı mücadele ettiler.
Yahudi göçüne karşı gerçekleştirilen en geniş çaplı hareket 15 Nisan 1936'da Kudüs Müftüsü Emin el-Huseyni'nin öncülüğünde başlatılan genel grevdir.
Altı ay süren grevden sonra Yahudi göçünü durdurma sözü veren İngilizler, daha sonra sözlerinden döndüler.
Grevde öncülük edenleri de ya öldürdüler, ya sürgün ettiler, ya da hapse attılar. İngilizler yerlerine Yahudileri bırakarak 1947'de Filistin'den çekilmeye başladılar. Bunun hemen arkasından Yahudiler kendi devletlerini kurabilmek için bir iç çatışma başlattılar.
58 YILDA 6 SAVAŞ
Filistinlilere yapılan zulüm ve işkencelerin yanı sıra siyonist İsrail'in henüz 58 yıllık ömründe altı büyük savaş bulunuyor. Bunların birincisi 1948'de İsrail'in kuruluşuyla birlikte patlak veren savaş, ikincisi 1956'da bu ülkenin Fransa ve İngiltere'nin desteğiyle Mısır'a karşı açtığı savaş, üçüncüsü 1967'de ABD desteğinde Mısır, Suriye ve Ürdün'e karşı gerçekleştirilen savaş, dördüncüsü 1968'de Ürdün'e saldırı, beşincisi 1973'te İsrail tarafından başlatılan Arap - İsrail savaşı altıncısı da 1982 Lübnan işgalidir. Bu ülkenin tek taraflı olarak komşularına karşı saldırılar da eklenince İsrail'in savaşsız bir gününün geçmediğini görüyoruz.
İNTİFADA: FİLİSTİN HAYKIRIŞI
Buna karşın Filistin halkı da sürekli bir bağımsızlık mücadelesi verdi.
En geniş çaplı mücadele 8 Aralık 1987'de Filistin İslâmi Direniş Hareketi'nin öncülüğünde başlatılan intifadadır.
İsrail'in intifadayı durdurmak için başvurduğu uygulamaların hiçbiri sonuç vermedi. Bunun üzerine gerçekte Filistin halkını temsil etmeyen bazı kişileri karşısına alarak onlarla barış görüşmeleri yapmaya başladı. Filistin meselesinin barış yoluyla bir çözüme kavuşturulması için görüşmelere 1991 Ekim'inde İspanya'nın başkenti Madrid'de başlandı. 1992'de de devam edildi.
Ancak bütün yıl boyunca aralıklı olarak değişik yerlerde gerçekleştirilen barış görüşmelerinden herhangi bir
ERTELENEN ÖZGÜRLÜKLER
13 Eylül 1993 tarihinde Gazze ve Eriha'ya özerklik verilmesine dair bir anlaşma imzalandı.
Anlaşmaya göre Filistin topraklarının % 5'inden daha az bir kısmında İsrail yönetimi kontrolünde ve yerel hizmetleri yürütme ve iç güvenliği sağlama dışında hiç bir yetkiye sahip olmayan bir özerk yönetim kurulacak buna karşılık İsrail'in kalan Filistin toprakları üzerindeki hâkimiyeti resmen tanınmış olacaktı.
Anlaşma İsrail kuvvetlerinin 15 Ocak 1994'ten itibaren Filistin topraklarından çekilmesini gerektiriyordu.
Ancak İsrail daha sonra bazı pürüzler ortaya çıkararak çekilmeyi geciktirdi.
Sonra pürüzler İsrail'in lehine giderildi ve çekilme işlemi ancak Mayıs 1994'ten itibaren başladı.
GÖRÜLEBİLECEK YERLER
Uğruna Haçlı seferlerinin düzenlendiği, kendi inançlarına göre Hz. İsa'nın (S.A.) gökyüzüne yükseldiğine inanılan ve Hristiyanların en eski ve en önemli kiliselerinden biri. Sade, gösterişsiz ve dış duvarı yanında avlusu bugüne ulaşmış durumda. Hz.
İsa'nın (S.A.) ölü bedeninin yıkandığı ve o günden bu yana ıslak kaldığına inanılan taşa insanların yüz sürmek için birbirini ezmesi sizi şaşırtmasın. (Müslümanların inancına göre Hz. İsa (S.A.) ölmemiştir, göğe yükseltilmiştir)
AĞLAMA DUVARI
Mescid-i Aksa ile Ağlama Duvarı'nın bitiş duvarı ortak. Tabii Müslüman olarak buraya girmenize izin verilmiyor. Kral Herot döneminde yapılmış ve bugüne ulaşmış duvarın altında yapılan kazı çalışmaları ve tüneller Mescid-i Aksa'nın tam ortasına kadar uzanıyor. Erkek ve kadınların ayrı ayrı dua ettiği Ağlama Duvarı'nda Tevrat okuyorlar.
Tabii masalarda bulunan küçük kağıtlara dilekler yazılıp görevlilere teslim etmek bir başka ritüel. Kimine göre bu kağıtlar bir çeşit istihbarat faaliyetinin parçası.
GADİRRİYE MEDRESESİ
Mukaddes avluya girdiğinizde kısa kenar boyunda devasa binalar yer alır. Bir kısmı Eyyübi, bir bölümü de Memlüklü yapısıdır.
İlk gözümüze takılan eser Sıptlar Kapısı'nın dibinden başlayıp, sağa doğru uzaman devasa bina, Dulkadiroğullarına ait Gadirriye Medresesi'dir.
Evhadiye Medresesi ve Hristiyan Kıpti asıllı Kerimiddin Aldülkerim tarafından 1319 yılında inşa edilen Kerimiye Medresesi görülmesi gereken yapılardır.
HITTA (GÜNAH) KAPISI:
Mescid-i Aksa kutsal alanında gezerken uyanık olmak gerekir. Çünkü yerdeki taştan, duvardaki ize, çatıdaki saçaktan yapının ismine kadar karşılaştığınız her detay size binlerce yıl ötesine götürebilir. İşte Hıtta Kapısı yani Babü'l- Heta böyle bir sürprizdir. Hz. Musa'nın (A.S) Sina ve Ürdün çöllerinde, Sina Dağı'daki imtihanından sonra Kudüs önlerine gelinir. Allah'ü Teala şehre girerken günahlarını itiraf etmelerini ve tevbe ile içeri girmelerini ister. Mabed Tepesi'ni gördüklerinde "Herbet" (günah günah) diye haykırmaları ve arınma talebi ile girmeleri istenir. Ancak İsrailoğulları "Hitta Hitta" (buğday buğday) diye bağırırlar. Salgın hastalıklar zuhur eder ve itaatsizliğe devam edenler helak olur.
İşte bu kapıya bu yüzden Babü'l Heta denir.
Kapıdan geçenler tevbe ederler. Kapıyı en son Eyyübiler tamir etmiştir.
ZEYTİN DAĞI:
İslamiyet, Hristiyanlık ve Yahudiler açısından önemli. Yahudilere göre göğe en yakın dağ ama denizden sadece 850 metre yükseklikte. Mescid-i Aksa'ya bakan yamaçlarda büyükçe bir Yahudi mezarlığı var. Kıyamet sonrası Tanrı'nın kendilerini yanına alacağını düşündükleri ve yakın olmak istedikleri için milyon dolar vererek mezar satın alıyorlar. Hristiyanlar için ise yaşlı zeytin ağaçlarıyla ünlü Getsemani bahçesinin varlığı sebebiyle önemli. Onlara göre Hz. İsa (S.V.) tam burada Romalı askerlere yakalandı. Müslümanlara göre Zeytin Dağı'nın her tarafı hatıralarla dolu. Hz. Ömer (R.A) buradan Kudüs'ü seyretmiş.