SAVUNMA MELEKLERİ - METİN BURMALI
Ülkemizde her alanda olduğu gibi, sağlık alanında da uyuşmazlıklar ya da hak ihlallerinin oluşabildiğini ve bu noktada sağlık hukukunun devreye girdiğini belirten İzmir Barosu avukatlarından Defne Benan Yüksel, "Gerek hasta ve yakınları, gerekse sağlık çalışanları hukuksal hakları konusunda yeterince bilgi sahibi değil" dedi. Haklı olsa bile kişi şiddete başvurduğunda haksız duruma düşeceğini vurgulayan Yüksel, "Sağlık çalışanlarına yönelik birçok şiddet haberi duyuyoruz. Eğer hastanede bir taraf kendisine haksızlık yapıldığını düşünüyorsa, fiziksel şiddete değil, hukuksal şiddete başvurması gerekir" diye konuştu.
Yüksel, "Özellikle tazminat gerektiren olaylarda hasta ya da doktor mağduriyetinin giderilmesi konusunda uzman avukatların rolü çok büyük. Doktor ya da hastaların yüzde 100 kusurlu olduğu ya da haklı olduğu durumlar olabiliyor.
Toplanacak deliller ışığında hakime güzel bir sunum yaparak, kimin haklı ya da kimin mağdur olduğunun anlatılması çok önemli" dedi.
HAKİM BABANIN KIZI
Emekli hakim bir babanın kızı olan Yüksel, çocukluğunun mahkeme koridorlarında geçtiğini, bu nedenle mesleğe de aşina olduğunu ve hiç yabancılık çekmediğini söyledi. Yüksel, avukatlık gibi kutsal bir mesleği yapmaktan onur ve gurur duyduğunu ifade etti.
"CEZAEVİYSE CEZAEVİ!"
Hukuk fakültelerinden her yıl binlerce meslektaşının mezun olmasına karşın paydaşların artmasından hiçbir rahatsızlık duymadığını aktaran Yüksel, "Benim hep şu sözüm vardır. 'Kendi ışığına güvenen, başkasının parlamasından korkmaz.' Sen kendine güveniyorsan, mesleki başarına güveniyorsan, 'Gelip ekmeğimi elimden alır mı? gibi düşünmüyorsun" diye konuştu. Meslekte kadın avukatların, erkek avukatlara göre dezavantajlı olmadığına dikkat çeken Yüksel, "Fiziksel olarak eşit olmayabiliriz ancak beyinsel kapasite olarak, iş bitirebilme açısından bir kadın ile erkek avukat arasında hiçbir fark yok. Cezaeviyse cezaevi, şehir dışı görevse şehir dışı. Bayan avukatlara karşı ön yargılı ya da negatif düşünenler hala günümüzde varsa da, bizler onları başarılarımız, mesleki duruşumuz ve bilgilerimizle susturmalıyız" dedi.
İlginç davalarla da karşılaştıklarını aktaran Yüksel, "Boşanma davası için bir beyefendi gelmişti. Evlenmeden önce sevgilisi varmış. Evlendikten sonra da sevgilisi ile devam etmiş. Hatta evlendiği kadına 'arkadaşım' diye tanıtıp düğünde karşılıklı oynatmış. Boşanırken yine sevgilisi yanındaydı. Böyle davalarla karşılaşıp, tecrübe kazandıkça şaşkınlığın yerini profesyonellik almaya başladı" diye konuştu.
"AMAN EVLADIM KARI KOCA ARASINA GİRME!"
Zaman zaman komik olaylarla karşılaştıklarını dile getiren Defne Benan Yüksel, "Genç bir kadın eşinden boşanmak için gelmişti. Bayağı kararlıydı. Bütün prosedürleri gerçekleştirdik ama tam boşanacakken vazgeçti. Tamam olabilir ama asıl sonraki tavırları ilginçti. Sanki ben onların arasına girmişim, 'Hadi gelin ben sizi boşayayım' demişim gibi oldu. 'Biz mutluyuz, sana ne oluyor' falan demeye başladılar. O an annemin bana komik gelen bir sözü aklıma geldi. 'Aman evladım karı koca arasına girme' demişti. 'Anne nasıl girmeyeyim, bu benim işim' diyordum. Annemin haklılığını o olayda gördüm" dedi.
SIRF TANIŞMAK İÇİN YALAN UYDURAN MÜVEKKİL
Genç ve güzel bir avukat olmanın zorluklarından da bahseden Defne Benan Yüksel, bir anısını şu sözlerle paylaştı: "Bir müvekkil bir gün miras davası olduğunu belirterek, benimle irtibata geçti. Her zaman olduğu gibi olayı araştırmaya başladım.
Sonra bir baktım ki; ortada ne miras var, ne davalı! Meğer benimle irtibat kurabilmek için bu yola başvurmuş. Bu meslek çok kutsal bir meslek. Bu benim hem mesleğime hem de kişiliğime hakarettir. Bu işin kızı erkeği olduğunu düşünmüyorum ama maalesef arada böyle şeylerle karşılaşabiliyoruz."
"EŞYALARINI TOPLA VE GİT"
Mesleğe adım attığı günlerde olaylar karşısında kimi zaman gözyaşlarını tutmakta zorlandığını da anlatan Yüksel, "Bir kadın şiddet mağduru olmuştu ve boşanmak istiyordu. Gözlerimin dolduğunu gören üstadım çok kızdı. 'Sen herhalde bu mesleği yapamayacaksın. Daha nelerle karşılaşacaksın.
İstersen, sen yol yakınken eşyalarını topla ve git' dedi. Meslekte tecrübem arttıkça o gün ne demek istediğini daha iyi anladım. İyi ki de öyle yapmış. Tamam hepimiz etten kemikteniz ama kesinlikle karşılaştığımız olayları kişiselleştirmememiz gerektiğini öğrendim" ifadelerini kullandı.
"İŞÇİ VE İŞVERENİ ARABULUCULAR UZLAŞTIRACAK"
İş hukukunda arabuluculuk döneminin başladığına dikkat çeken Avukat Çiğdem Güneş, çalışan herkesi ilgilendiren değişikliğe göre, dava açmadan önce arabulucuya başvurmanın zorunlu olduğunu söyledi.
Güneş, "Arabulucuya başvurmadan açılan davanın usulden reddine karar verilecek" dedi.
Güneş, bu konuda görev alacak arabuluculara 1 Ocak 2018'e kadar eğitimler verileceğini, işçi ve işverenin konuyu bilen, taraflara çözüm önerileri getirebilen uzmanlarla karşılaşacağını ifade etti.
İLK DAVADA BERAAT
Marmara Üniversitesi Hukuk Fakültesi'nden mezun olan, stajını da İstanbul Barosu'nda tamamladıktan sonra ani bir kararla İzmir'e yerleşen Avukat Çiğdem Güneş, aslında çocukluk hayalinin Beden Eğitimi ve Spor Yüksek Okulu olduğunu belirterek, "Puanım yüksek gelince spor akademisi ile hukuk arasında kalmıştım. Ama ailem hukuk istedi" diye konuştu.
Güneş, "Maddiyatı bir kenara bırakırsak, manevi açıdan bir kişinin hakkını savunup da olumlu sonuç aldığımda bu beni çok gururlandırıyor. Şimdi iyi ki avukat olmuşum diyorum" dedi.
Kendisini meslekte en mutlu eden olayın ilk dava dosyasında beraat alması olduğunu aktaran Güneş, "Mesleğe başlayalı 20 gün olmuştu. 17 yaşında olan ve tutuklu yargılanan bu çocuk pizzacıya gitmiş, parasını verip pizzasını yemiş ve sonra yanında yeterli para olmadığı halde bir pizza daha istemiş. Garson 'Sana pizza yok' diyerek tokat atmış. Çocuk da yanındaki bıçağı çıkarmış ama hiçbir şekilde savurmamış. Masadaki ikinci pizzayı alıp çıkmış. Suçuna bakıyorum; işyerinden gasp. Pizzanın ücretine bakıyorum; 15 lira. Yani 15 lira için belki yıllarca hapis yatacaktı" dedi.
Şirketin kampanyalarını araştırdırdığını ve olayın gerçekleştiği tarihte 'Bir pizza alana, bir pizza bedava' kampanyası oduğunu öğrendiğini dile getiren Güneş, *Savunma dilekçesinde kampanyaya atıfta bulunarak çocuğun gasp suçu işlemediğini, hakkı olan ikinci pizzayı zorla aldığını yazdım. Mahkeme de delilleri yeterli buldu ve o gün çocuk beraat etti. Orada babanın ve çocuğun mutluluğu, beni de çok mutlu etmişti" dedi.
TECAVÜZ DAVASI ALMIYOR
Güneş, "Herkesin adil yargılanma hakkı var. Kişi bir cinayet şüphelisi de olsa, iftiraya uğramış da olsa, gerçekten bir suç işlemiş de olsa, avukat olarak kişinin mahkemede en adil şekilde yargılanmasını sağlamak zorundayız. Ama prensip olarak tecavüz davalarını almıyorum" diye konuştu.
"HÜNGÜR HÜNGÜR AĞLAMIŞTIK"
Kendisini çok üzen bir davadan da bahseden Avukat Çiğdem Güneş, "Bir icra hukuku davasında, çocuk haczine gitmiştik. Çocukların velayeti müvekkilim olan annedeydi. Baba çocukları anneye teslim etmeyince, biz de çocukları haczetmeye gittik. Biri 3, diğeri 5 yaşındaydı. Küçük çocuklar 'Anne' diye ağlamaya başlayınca hem ben hem de psikolog arkadaş hüngür hüngür ağlamıştık" dedi.
"ARZUHALCİ HAK SAVUNAMAZ"
Adil bir yargılama sürecinde avukatın rolünün önemli olduğunun altını çizen Avukat Çiğdem Güneş, "Bazıları dilekçelerini 'avukata yüksek meblağlar öderim' korkusu ile arzuhalcide yazdırabiliyor. Oysa sizin haklı olduğunuz bir davada, tanığın ya da bir delilin varsa, bu önemli noktayı arzuhalci atlayabilir, eksik yazabilir. Bu nedenle avukata gitmekten korkmayın" diye konuştu.
POLİS "DUA ET KADINSIN" DEDİ
Bir kadın olarak şu ana kadar ciddi bir tehditle karşılaşmadığını ifade eden Güneş, "Gözaltına alınan bir müvekkilim için karakola gitmiştim.
Orada bir polisle tartıştım. Bana 'Avukat sevmem, seni de sevmedim. Dua et kadınsın' demişti.
Ben şikayetçi olunca tutanak tutuldu ancak sonra özür dileyince el sıkışıp konuyu kapattık. Benzer durumlarla sık olmasa da karşılaşıyoruz" dedi.