’Pis Yedili’ kanseri yendi

'Pis Yedili' kanseri yendi

İzmirli Edis Günay, Kudret Akça, Dilek Göksan, Gülden Özusta, Özlem Burteçin ve Selda Şanlı, kansere yakalanan arkadaşları Elif Özusta ile birlikte ağlayıp birlikte güldü. Kemoterapiye, ameliyatlara onunla girdiler, onunla kilo alıp zayıfladılar. El el veren 7 arkadaş sonunda örnek mücadeleyi kazandı

ŞAFAK İNCE (HABER MERKEZİ)
İzmir cemiyet hayatının önde gelen 7 kadını, "dostluklarıyla" kanseri yendi. Kendilerine "Pis 7"li adını takan kadınlardan Elif Özusta, 5 yıl önce kansere yakalandı. Durumu öğrenen arkadaşları, kansere savaş açtı. Çevrelerinde soranlara "Elif kanser" yerine "Biz kanseriz" diyen can dostları birlikte ağlayıp, birlikte güldü. Hastalığı nedeniyle Elif Özusta kilo alınca, onlar da kilo aldı. Kemoterapilere, ameliyatlara beraber gittiler. Para biriktirip moral kazanmak için yurtdışı seyahetlere çıktılar. 5 yılın ardından Pis 7'li kanseri tarihe gömdü. Elif Özusta, kanserle olan mücadelenin en önemli yaşam kaynağının "moral" olduğunu belirterek, "Moralin kaynağı ise arkadaşlar. O kadar güzel bir duygu ki size güç veriyor" dedi.
Liseyi 6 farklı okulda bitiren Elif Özusta, 17 yaşındayken dünyaevine girdi. 1980'lerde turizm, konaklama sektörü ve otomotiv sanayinin önde gelen ismi Adem Özusta ile evlenerek İzmir'e gelin geldi. Amerikan Koleji'nde, Salih İşgören İlköğretim Okulu koruma derneklerinde 10 yılı aşkın süreyle başkanlık yaptı. Kültürpark Tenis Kulübü'nde yönetimde, bir çok derneğin içinde yer aldı, Rotary aracılığıyla okuttuğu çocuklar nedeniyle sayısız ödüle layık görüldü.
Can dostları
Bu süreçte cemiyet hayatının önde gelen 7 kadını dost oldu. Elif Özusta, Dilek Göksan, Özlem Burteçin, Selda Şanlı, Edis Günay, Kudret Akça, Gülden Özusta arasından su sızmaz hale geldi.
Aileleri de kaynaşmıştı. 1994 yılında 2 çocuk annesi Elif Özusta'nın eşi Adem Özusta anevrizma teşhisiyle İsviçre'de tedavi oldu. Adem Özusta hastalığı atlattı.
5 yıl önce ise Elif Özusta sürekli çektiği karın ağrılarına dayanamayarak doktora başvurdu. MR, kan tahlili ve PET taraması sonrası Doktor Kemal Uğur'un telefonuyla kanser olduğunu öğrendi. O anda yanında olan annesi Hüsniye Kıranşal'a durumu hissettirmedi ama acı haberle sarsıldı. Kıranşal o anı, "Telefon gelince Elif sarsıldı. 30 yıllık arkadaşı ve eltisi Gülden Özusta ona sarıldı" diye anlattı.
Telefonun arkasından Çeşme'deki evlerine gittiğini söyleyen Elif Özusta, "İlk önce hastalığı kabullenemiyorsunuz. En büyük şansım annem babam, eşim ve çocuklarımın yanında Pis 7'li grubumuz oldu" dedi. O gün Dilek Göksan tüm grubu evine çağırdı, ertesi gün de Elif Özusta'yı tekneyle denize çıkarıp mavi sularda tüm arkadaşlar birlikte gözyaşı döktü. Gülden Özusta yaşadıklarını, "Sanki 2 gün sonra herşey bitecek gibi bir ruh halindeydik. Adeta duygu seli yaşıyorduk" diye anlattı.
Aynı gün Dilek Göksan'ın ağabeyi ünlü işadamı Rıza Akça doktor aramaya başladı. Akça, ünlü kalp doktoru Mehmet Öz'ün önerisiyle Başkent Üniversitesi Ankara Hastanesi'nden Prof. Dr. Ali Ayhan ile Doç. Dr. Polat Dursun'dan randevu aldı. Elif Özusta'nın, "Beni o kuyudan çekip kurtaran insanlar" dediği iki uzman isim, erken teşhis olmamasına karşın hastalığın "ameliyat" edilebilir olduğunu söyleyerek ilk müjdeyi verdi. Böylece 5 yıl sürecek macadele de başlamış oldu.
Ülke ülke gezdiler
Pis 7'lideki 6 kadın, dostları Elif Özusta'nın sağlığıyla ilgili yalnızca ilgi göstermekle kalmadı, hastalığı bire bir de yaşadı. Elif Özusta durumu, "Gruptan bir kişiyle 'neyin var?' dendiğinde 'biz kanser olduk' deniyordu. Ben ilaç aldığımda ya da kemoterapiye gittiğimde, 'biz ilacımızı alıyoruz' ya da "kemoterapiye gidiyoruz' diyorlardı. Hep 'biz' deniyordu. 7 boyut düşünüyorduk. Arkadaşlarım, ailem, annem, doktorlarım inanılmaz bir destekle yürüdüm. Sırtınızı döndüğünüzde sizin gibi düşünenlerin olduğunu bilmek çok güzel olduğu kadar çok da rahatlatıcı bir duygu" dedi.
Dilek Göksal ise arkadaşlıklarını, "Bu öyle bir dostluk ki biz birbirimize; kendimize verdiğimiz değerden daha fazla değer veriyoruz" sözleriyle anlattı. Gülden Özusta ise "Elif tedavi süresince kilo aldı, o zaman biz de kilo aldık. sonrasında aldığımız kiloları diyetisyenler aracılığıyla vermeye çalıştık" dedi.
Pis 7'li hastalıkla mücadelede Elif Özusta ne isterse onu yaptı. Kendi aralarında ortak bir hesap oluşturdular. Bu hesapta biriktirdikleri parayla da hem yurtçinde seyahata çıktılar hem Avrupa turu yapkılar. "Yüzümüzden gülümsemeyi" eksik etmedik diyen Dilek Göksan, "Biz bu zor dönemi inanın çok keyifli yaşadık. Evet ağladık, çok gözyaşı döktük ama bir o kadar da güldük. Çünkü bu hastalığın en önemli ilacı yüksek moral" dedi. Elif Özusta, ise "Moralle aldığım kemo (kemoterapi) bile beni farklı vuruyordu. Beni yatıran ilaç, yatıramıyordu" diye konuştu.
5 yıllık mücadele
Pis 7'linin kendisi için çok büyük şans olduğunu söyleyen Elif Özusta, "4.5 sene boyunca kemo aldım, sayısını unuttum. Kimi sizi ertesi gün yere seriyor bir hafta kaldırmıyor kimi her yerinizde yara yapıyor, içten yakıyor buzlarla yaşamak zorunda kalıyorsunuz. Kimi tırnaktı saçtı, döküyor. Sayesinde tansiyon hastası oldum. Toplam 5 amaliyat oldum. Son kemomuzu da aldık. Mart ayında inşallah 5 yıllık bu mücadeleden zaferle çıkmış olacağız. Ama işin özeti yanında kimseniz yoksa bu hastalık öyle yenilmez. Kesinlikle yalnız başınıza yenemezsiniz. Çünkü 'kurduğunuz' bir hastalık bu. Yalnızken insan kuruyor. Gelecekle ilgili düşleriniz varsa hep karşınıza 'acaba' sorusuyu çıkıyor. Bu yüzden arkadaşlarım, ailem benim en büyük şansım" dedi.
Kutsi gelerek sürpriz yaptı
Ünlü sanatçı Kutsi de Elif Özusta'ya moral verenler arasında yer aldı. Özusta o anı: "Ankara'da
ameliyat olmuştum. Bir baktım kapının ardından Kutsi çıktı geldi.Öyle güzel bir sürpriz oldu ki. O da karşısında ölüme 5 kala bir hasta olacağını sanıyormuş. Beni öyle canlı canlı görünce çok şaşırdı, 'Hiç böyle bir hasta bulabileceğimi umut etmiyordum' dedi. Çok keyifli bir gün geçirdik" diye anlattı.
Bu sözleri yasaklayın
Eli Özusta, kanser hastaları üzerinde "erken teşhis" ve "amansız hastalık" tanımlamalarının "yıkıcı" etkisi olduğunu söyledi. Hastalığının geç evresinde doktora gittiğini ve teşhisin de bu nedenle geç konulduğunu belirten Özusta, "Erken teşhis lafı çok çirkin. 'Erken teşhis hayat kurtarır' derseniz, geç teşhis 'ben ölecek miyim' düşüncesini beraberinde getirir. İnsanlar için bu çok büyük bir yıkım. Ben ne yapsaydım o zaman, yıkıp atsa mıydım kendimi? Bu lafı kaldırmaları lazım. Hele o 'amansız' kelimesi. Bu ne demek? Gripten de ölen var. Bunlar belki hastalıkla mücadelede ufak gibi görünüyor ama insanı çok yıktığı unutulmamalı. Hastalık önemli değil, teşhisin evresi de hiç önemli değil. Önemli olan vücudun tedaviye karşılık vermesi. Son haddede bile olsanız yeter ki siz yaşamak isteyin. o zaman herşey yoluna giriyor" diye konuştu.