Peygamber Efendimizin ahlakı Kur'an ahlakı idi. Hz. Aişe validemiz onun ahlakını soranlara "Siz Kur'an'ı okumuyor musunuz?
Onun ahlakı Kur'an'dı" diye cevap vermiştir.
Allahu Teala Onun "Yüce bir ahlak üzere" olduğunu (Kalem, 68/4), "Alemlere rahmet olarak gönderildiğini" (Enbiya, 21/107) ve O'nda "bizler için güzel örnekler bulunduğunu" (Ahzab 33/21) bildirmiştir.
O (SAS) da, asli görevinin ahlakın güzelliklerini tamamlamak olduğunu ifade etmiştir.
Hayatı incelendiğinde O'nun sahip olduğu merhamet duygusunun bütün davranışlarına yansıdığı görülür. En zor zamanlarda bile bu hasleti bir kenara bırakmamıştır.
Onun hidayet çağrısına olumsuz karşılık vermekle yetinmeyip ayak takımına taşlatan Taifliler hakkında bile bedduada bulunmamış, Allah'tan "onların sulbünden Allah'a ihlasla ibadet edip hiçbir şeyi ortak koşmayacak kimseler çıkarmasını" dilemiştir.
(Buhari, Bed'ü'l- Halk 6)
ÇOK SADE BİR HAYAT SÜRMÜŞTÜR
Ashabına ve ümmetine çok düşkündü.
İnsanlığı içine düştüğü şirk ve ahlaksızlık çukurundan çıkarmak için kendisini paralarcasına gayret sarf etmişti. (Kehf, 18/6) Hz. Peygamber çok sade bir hayat sürmüştür. Kaynaklardan öğrendiğimize göre, Allah'ın elçisi devesini bağlar, yemler, koyun sağar, ev işlerine yardımcı olur, pabucunu diker, elbisesini yamar, hizmetçisine yardım eder, onunla birlikte hamur yoğurur, yemek yerdi. Çarşı pazardan aldıklarını kendisi taşır, zengin fakir ayrımı yapmaksızın herkesle tokalaşır, ikram edilenin ne olduğuna bakmaksızın davete icabet ederdi.
Esen rüzgardan daha cömertti. Mal, mülk ve para biriktirmekten hoşlanmazdı.
Bir keresinde "Uhud dağı kadar altınım olsa, borçlarımı ödeyecek kısmı hariç, üç günden fazla bende kalmasını istemezdim" demişti.
AYRICALIKLI OLMAK İSTEMEZDİ
Ayrıcalıklı konumda olmak istemezdi. Ashabı arasına oturduğunda, dışarıdan gelen kimseler onun kim olduğunu ayırt edemezlerdi.
Arkadaşlarıyla beraber bir iş yapılacağı zaman, kendisi de onlarla birlikte çalışmak isterdi.
Bir yolculuk esnasında istirahat edilmiş, yemek hazırlamak için iş bölümü yapılmıştı. Peygamber Efendimiz "Öyle ise ben de yakacak temin edeyim" buyurmuştu.
Arkadaşlarının, istirahat etmesi yönündeki ısrarlarına rağmen, onlara yardım etmişti.
Mekke'nin fethi günü bir adam ona yaklaşmış, korku ve heyecandan tir tir titriyordu. Bunun üzerine Peygamber Efendimiz, "Titremene lüzum yok, ben kral değilim. Kureyşli kurumuş et yiyen bir kadının oğluyum"( İbn Mace, Et'ıme 30) diyerek onun heyecanını yatıştırmıştı.
O, kul Peygamber olmakla melik peygamber olmak arasında serbest bırakılmış, kul peygamber olmayı tercih etmiştir.
(Buhari: 3/1417, hn. 3691, Tirmizi: 5/608, hn. 3660)
Suçluları affederdi
O'nun (SAS) özü sözüne uygundu. Hiç kimse ile alay etmez ve kimsenin dedikodusunu yapmazdı. Kimseye küsmez, küskünleri barıştırır, suçluları affederdi.
Büyüklere hürmet, küçüklere şefkat gösterir; yetimlere, dul kadınlara ve ihtiyacı olanlara acır, elinden gelen yardımı yapardı. Kadınların haklarına çok dikkat eder, komşu hukukunu gözetir, hayvan hakları hususunda titizlik gösterirdi.
Tatlı dilli ve güler yüzlüydü.
Hiç kimseye kötü söz söylemez, kötü davranışta bulunmaz, herkesi can kulağıyla dinler, kimsenin sözünü kesmezdi.
İmam-ı Taberani
Meşhur tefsir, hadis ve fıkıh alimlerinden. İsmi, Süleyman bin Ahmed bin Eyyub bin Mutayr eş-Şami el-Lahmi et-Taberani; künyesi Ebul-Kasım'dır. 873 (H.260) senesi Safer ayında Şam'ın Taberiyye kasabasında doğdu. İsfehan'a yerleşti. 970 (H.360) senesi Zilkade ayının sonlarına doğru 100 yaşlarında vefat etti. İsfehan şehrinin girişinde Resulullahın Eshabından olan Hammad ed-Devri'nin kabri yanına defnedildi.
Taberani; Haşim bin Mürsed et-Taberani, Ebu Zür'a-es-Sekafi, İshak ed-Debri, İdris el-Attar, Beşir bin Musa, Hafs bin Ömer, Abdullah bin Mahmud bin Said bin Ebi Meryem, Ali bin Abdülaziz el-Begavi, Mikdam bin Davud er-Re'yini, Yahya bin Eyyub el-Allat, Ebu Abdurrahman en-Nesai gibi pek çok alimden ilim öğrendi ve hadis-i şerif rivayetinde bulundu. Kendisinden de;
Ebu Huleyfe el-Cemhi, İbni Ukde, Ebu Nuaym el-Hafız, Ebu Hüseyin bin Fazişah, Abdan, Cafer el-Feryabi, Ebu Abdullah bin Merde el-Hafız ve daha birçok alim ilim öğrendi ve hadis-i şerif rivayet etti.
Büyük hadis alimlerinden olan Taberani hazretleri, güvenilir, sağlam, hadiste hüccet, yani üç yüz binden fazla hadis-i şerifi senetleriyle birlikte ezbere bilen unvanına sahiptir.
Onun ilmi ve rivayet ettiği hadis-i şerifler, bütün İslam alemine yayıldı. Kendisine;
"Bu kadar hadis-i şerifi ezberleme bahtiyarlığına nasıl kavuştun?" diye sorulduğunda; "Otuz sene kuru hasır üzerinde uyudum" buyurdu.
İlim tahsili için rahatı terk ederek sade bir hayat yaşadı.
Otuz üç sene ilim uğrunda seyahat yaptı. Bu yolda fedakarlıktan kaçınmadı.
Her işini Allahü tealanın rızası için yapar ve insanları Cehennem ateşinden kurtarmak için çalışırdı.
Talebelerinden Ebu Abbas Şirazi, Taberani'den üç yüz bin hadis-i şerif yazdığını, güvenilir, sağlam bir muhaddis olduğunu bildirmekte ve hocasının ne derece ilim sahibi olduğunu vesikalandırmaktadır.
AYET-İ KERİME
"Andolsun, size kendi içinizden öyle bir peygamber gelmiştir ki, sizin sıkıntıya düşmeniz ona çok ağır gelir. O, size çok düşkün, müminlere karşı da çok şefkatli ve merhametlidir." (Tevbe, 9/128)
HADİS-İ ŞERİF
"Ben ahlakın güzelliklerini tamamlamak için gönderildim."
DİNİ SORULAR
Gündüzü uyuyarak geçirmenin oruca zararı var mıdır?
-Oruç, imsak vaktinden iftar vaktine kadar, ibadet niyetiyle yeme, içme ve cinsel ilişkiden uzak durmaktır. Gündüzleri az veya çok uyumak, orucun sıhhatine zarar vermez. Orucun vereceği sıkıntılardan uzak kalmak ve onları hissetmemek kasdıyla, gerekli olmadığı halde uzun süreli uyumanın, orucun hikmetiyle bağdaşmayacağı da unutulmamalıdır.
Kıyamet günü geldiğinde melekler ölecek mi?
-Allahtan başka melekler de dahil olmak üzere bütün canlılar kıyamet kopunca öleceklerdir.
