BAŞLARKEN... Bilim insanları, kalp hastalığı nedeniyle ölümleri azaltmak için yoğun çalışmalar gerçekleştiriyor. Bunlardan birisi de kalp yetmezliği olan hastalar için üretilen yaşam destek üniteleri. Halk dilinde, yapay kalp denilen bu cihazlar, kalp yetmezliği olan insanlara ikinci bir hayat sunuyor. Fakat bu kalplerin de bir zorluğu var. Hastalar, yeni bir kalp bulunana kadar bu cihazları omuzlarına geçirdikleri çantanın içinde taşıyor. Elektrikle ya da şarjla çalışan bu yapay kalpler, hastaların yaşam standartlarını bir nebze olsun yükseltse de, kişiyi normal yaşantısına döndüremiyor. Türkiye'de 600, İzmir'de ise yaklaşık 300 kişi, kalbini çantada taşıyor. İşte bu hastalardan birkaçının hayatına tanıklık ettik. Her biri farklı hikayesi olan bu hastaların istediği tek şey ise "Organ nakli" oldu. Yeni Asır olarak bu yazı dizisinde kalbini çantada taşıyanların yaşamlarını mercek altına alacak, "Bu insanlar nasıl yaşıyor? Sorunları neler? Organ naklinde neden hala yeterli seviyede değiliz?" sorularına cevap arayacağız.
KALBİNİ ÇANTADA TAŞIYANLAR - TANSU EDİP GÖKBUDAK
Hüseyin Öztürk (65) ve oğlu Ahmet Öztürk (28), sadece baba-oğul olmanın ortaklığını yaşamıyor, ikisi de kalp yetmezliği nedeniyle çantalarında taşıdıkları yapay kalple yaşama tutunuyor.
Tıp dünyasında hem baba hem de oğlun aynı anda kalp nakli bekleyerek, kalplerini çantada taşıması nadir görülürken, İzmir'de yaşayan Hüseyin ve Ahmet Öztürk, kendilerine çıkacak organı dört gözle bekliyor.
'GRİP BİLE OLMADIM'
Hayata sımsıkı sarılan baba oğul, nakil sürecinde en büyük motivasyonun gülümseme ve pozitif düşünme olduğunu söylüyor. Ömrü boyunca ağır işlerde çalıştığını ancak hayatında grip bile olmadığını söyleyen Hüseyin Öztürk, "Ben kalp yetmezliği yaşadığımı öğrendiğim güne kadar aspirin bile kullanmamıştım. Fakat birden anormal bir şekilde şiştim. Oturamıyordum, yatamıyordum, yemek yiyemiyordum. Teşhisim, Ege Üniversitesi Hastanesi'nde konuldu. O dönem 135 kiloydum. Hastanede beni 75 kiloya düşürdüler. 60 kilo ödemmiş" dedi. Doktorların, geç kalmış olmasına rağmen, kendisine önce ilaçlı tedavi uyguladıklarını söyleyen Öztürk, "Yine de doktorlarım 2-3 ay benim için uğraştı. Son çare olarak yaşam destek ünitesini taktılar" diye konuştu.
HAYATA TUTUNDU
Yapay kalp takıldıktan sonra yeni bir hayatı olduğunu dile getiren Öztürk, en büyük destekçisinin eşi olduğunu belirtti. Öztürk, hayatı bir ağaca benzettiğini söyleyerek, "Tırnaklarımı, yaşam denilen ağaca geçirdim. Ağacın kabukları sökülüyor ama tırnaklarım çıkmıyor. Bizim için en önemli olan moral ve motivasyon. Bu nedenle mutlu bir aile ortamı çok önemli" dedi.
'GENÇLERE VERİLSİN'
Öztürk, kendisinden önce gençlere ve bebeklere kalp nakli gerçekleşmesi gerektiğini söyleyerek, "Küçücük çocuklar, gencecik kızlar nakil bekliyor. Kalp, yemek yiyemeyen, yatıp kalkamayan hastalara çıksın. Ben nasılsa sevebiliyorum, aşık oluyorum, yemek yiyebiliyorum.
Bunları yapamayanlar da var. Öncelik onların olsun isterim. Ama ne yazık ki organ nakli konusunda hala bilinçsiziz. İnsanlar ahirete eksik gideceğini düşünerek organ bağışlamıyor. Böyle bir şey olamaz. Önemli olan ahirete onurlu gitmektir. Rabbimiz 'Nasıl gönderiyorsam, öyle gel' derken haysiyetten bahsediyor.
PEKİ ŞUNU SORARIM?
Bombayla parçalananları, trafik kazasıyla parçalanan insanları Allah kabul etmiyor mu? Önemli olan vücudun bütün ya da eksik gitmesi değil, ruhun iman dolu temiz olmasıdır" dedi.
AŞKA ENGEL OLAMADI!
Hastalığını öğrenmeden önce bir işi olduğunu söyleyen Ahmet Öztürk, "Önce kalbime pil takılmıştı. O da olmayınca yaşam destek ünitesi bağladılar. Yüzde 100 ağır engelli raporu verildi. Çalıştığım işyerinden çıkarıldım. Çalışamadım. İŞKUR'a defalarca başvurdum ama bana 'Sen engellisin' diyorlar. Mutlaka bana da uygun bir iş olduğuna inanıyorum. Ben sadece ağır işlerde çalışamıyorum. Fakat ne yazık ki kimse iş vermiyor. Bu nedenle bana uygun bir kalbin bir an önce çıkmasını istiyorum" dedi.
Ahmet Öztürk, "İnsanların organ nakline karşı daha da bilinçlenmesi lazım. Herkes öldükten sonra organlarını bağışlasa nakil için bu kadar beklemek zorunda kalmayız. Hayatımıza eskisi gibi rahat devam ederiz" diye konuştu. Sevdiği bir kız olduğunu söyleyen Ahmet Öztürk, kalp yetmezliği teşhisinden sonra aşklarının daha da perçinleştiğini dile getirerek, "Beni bırakmadı. Daha da sahiplendi. Hani derler ya 'İnsan bir kere sever' diye.
Gerçekten öyle. Şimdi onunla mutlu bir yuva kurmayı hayal ediyoruz. Yakın zamanda sevdiğim kızı ailesinden istemeye gideceğiz" dedi.
ELEKTRİK , ONLARIN HAYATİ İHTİYACI
Baba oğul aynı evde çantadaki kalpleriyle yaşarken teknolojik altyapının getirdiği zorluklarla da mücadele ediyor.
Günde 17 saat açık kalabilen ve 4 saat şarj edilmek zorunda kalan pillerini şarj eden baba ve oğlu, bölgede ara sıra yaşanan elektrik kesintileri zorluyor.
Elektriğin onların yaşamı için çok önemli olduğunu söyleyen baba-oğul, "Ancak TEDAŞ'ı aradığımızda hemen yardımımıza koşuyorlar. Elektrik kesintisinde bizim evimizin olduğu bölgeyi daha hızlı sürede tamir ediyorlar. Hatta eğer kesinti uzayacak gibi olursa bize jeneratör de temin ediyorlar" diye konuştu.