Yeni normal nasıl gidiyor? Alışabildin mi?
Alıştım. Sadece maskeli hayata pek alışamıyorum. Ve biz birazcık -özellikle Türk insanları- tensel temasla, vücut diliyle çok konuşan insanlarız. Bu açıdan benim için çok zor oluyor. İçimde patlıyor karşımdakine dokunamamak, onunla hasret giderememek. Zor oluyor açıkçası. Ve dediğim gibi özellikle bu sıcak havalarda maske takmak çok zor.
Karantinadan en önemli çıkarımın ne oldu?
En önemli çıkarımım şu oldu aslında: Bazen sevdiğimiz şeylerin kıymetini unutabiliyoruz. Bir gün sonra hep yanımızda olacak sandığımız insanların ve bizim hayatlarımızın aslında ne kadar kısa olduğunu hatırlattı bu süreç. Başta sağlığımız olmak üzere, değer verdiğimiz ailemizin, sevdiklerimizin, arkadaşlarımızın kıymetini bilmemiz ve her imkânımız olduğunda onlara sarılıp duygularımızı dile getirmemiz gerektiğini düşünüyorum.
Karantinada en özlediğin şey ne oldu?
Halay çekmek diyormuşum. Kalabalık bir şekilde arkadaş ortamımla birlikte bir şeyler yapabilmeyi çok özledim. Bunları şu an yapamıyoruz. Kendi özgürlüğümüzü kısıtlayıcı hiçbir şey olmadan –ben özgürlüğüme çok düşkünümdür- zaman geçirmeyi çok özledim.
Hercai'nin çekimlerine yeniden ne zaman başlayacaksınız? Yaren'i özledin mi?
Yaren'i ilk günkü gibi hem seviyorum hem özlüyorum. Çekimlerimiz ağustosun ilk haftası veya 2. haftası gibi başlayacak. Yaren'i tabiki özledim. Çünkü Yaren değişik bir kız, gelgitleri olan bir kız. Şu anki gerçek İlay o kadar stabil bir hayat yaşıyor ki, aksiyonsuz… O yüzden tabiki özledim Yaren'in renkli kişiliğini.
Yaren, bugüne kadar oynadığın rollerden oldukça farklı. İçinde bu kadar kötülük barındıran bir karakteri canlandırmak başlarda zorladı mı?
Aslında zorladı. Çünkü bir insan bu kadar da kötü olamaz dediğim çok fazla sahneleri oldu Yaren'in. Ama bunun bana renk de kattığını düşünüyorum. Çünkü ben ilk defa bu kadar ağır bir dram dizisi çekiyorum. Bu yüzden benim için çok önemli bir yeri var. Yaren ve İlay çok farklı karakterler. Herkes ağlarken herkes gülerken Yaren tam tersini yapıyor. O da ona kendi renkli kişiliğini katıyor ve sete gideceğim veya yeni bölüm senaryosunu okuyacağım her gün şöyle uyanıyorum: "Bakalım bugün Yaren ne yapacak?" Çünkü bir bölüm sonrasında ne yapacağı o kadar belli değil ki. Çok tutarsız, kendi içinde bir tutarı var ama genel olarak tutarsız. Seviyorum böyle bir karakteri oynamayı açıkçası.
Yaren ile İlay'ın ortak özelliği var mı?
Abileri var. Yaren de İlay da inandığı bir doğru varsa bunun için savaşmayı, mücadele etmeyi seven iki kadın. Ortak özellikleri bu diyebilirim. İnandığı şey uğruna her şeyi yapabilecek bir karakter ikisi de.
Mardin'de nasıl zaman geçiriyorsun? Şehrin en çok nesini sevdin?
Mardin'in en çok sevdiğim şeyi yemekleri. İnsanları çok misafirperver. İlk gittiğim andan itibaren herkes bize kapısını açtı. Orada kalmamı ve burada olmama rağmen Mardin'i özlememin en büyük sebebi insanların misafirperverliği ve sıcakkanlılığı. Sanki kendi memleketimmiş gibi davranmaları çok güzel bir şey. Bir de tabiki onların müthiş kültürleri var. Muhakkak gidip görülmesi gereken tarihi yerler var. Herkesin görmesi gerekiyor bence.
Hercai dışında yeni projeler var mı?
Projeler var ama pandemiyle birlikte ertelenmeler oldu, biz iptal etmek zorunda kaldık. Daha sağlıklı ve daha temkinli olmak istediğimiz için iptal ettiğimiz projeler oldu.
Sahip olduğun ünden memnun musun? Sence dezavantajları nedir ünlü olmanın?
Ben pazara gitmeyi çok severim. Orada çirkefleşip "Abi bu 5 ise 3 olsun be" dediğim anda "Biz seni tanıyoruz" karşılığını aldığımda bir duraksıyorum. Orada çirkefleşemiyorum. Pazarlık da bizim kültürümüzde olan bir şey, bir ürünün fiyatı 5 ise biz muhakkak 3'e anlaşmaya çalışıp 4.5 veren bir zihniyetiz. Bu iletişim tarzını çok seviyorum. Bazen tanıdıklarında o kendi halimi takınamamak kötü oluyor. Ya da bazen herhangi sergilediğim bir davranış sonucu karşı taraf beni tanımamasına rağmen uzaktan gördüğü kadarıyla beni eleştirdiği zaman bu da hoşuma gitmiyor. "Hepsi aynı, ünlü değil mi!" gibi sözler beni üzüyor açıkçası. Ünlülüğün hem avantajı hem de dezavantajları da var tabiki.
Kraliçe Elizabeth'i gördüğün rüyandan ve İskoçya Kraliyet Akademisi'nde gördüğün eğitimden bahseder misin?
Ben İngiltere'ye gitmek istiyordum o dönem. Burs almadan önce de İngiltere benim için çok önemli bir yerdi, tiyatro açısından çok önemli bir yer. Öyle bir yerde eğitim görmeyi çok istiyordum. Fakat Türkiye ile İngiltere'nin okul kredi sistemi tutmuyordu. Bundan dolayı da İngiltere'ye gidemeyeceğimi öğrendim. Fakat dil sınavına, yetenek sınavına girmişim. Her şeyi yapmışım ama sona gelemiyorum. O dönem bir gece rüyamda Kraliçeyi gördüm. Bana "Yavrum, ben senin nenen sayılırım. Yaz bana" dedi. Ben de uyandığımda bunun çok normal bir şey olduğunu düşündüm. Bir Pazar sabahıydı. Annemlere Kraliçeye mektup yazacağımı söyledim. Ailem de "Nasıl yani? Kraliçe mi?" demedi. "Çok mantıklı" dediler. "Yarın uzaya çıkacağım" desem ona da inanırlar. Ailem en büyük destekçimdir. Nasıl yapabiliriz diye düşündük. İngiliz bir hocam vardı prosedürü biliyordu, abimin de İngilizcesi benden daha iyiydi. Hep birlikte bir yazı yazdık, yolladık. Ama hiçbir zaman o mektuptan bir geri dönüş alacağımı düşünerek yazmadım. Sadece elimden geleni yapmış olmak için yazdım. Cevabı 15 gün içerisinde aldım. Sonunda da gitmiş oldum oraya. İnanılmaz bir deneyim yaşadım. Ama en güzel deneyimi Kraliçeye mektup yazdığım gün yaşamış oldum. Çünkü hayatta hiçbir şeyin imkânsız olmadığını anlamış oldum.
İskoçya'da yaşadığın, unutamadığın, seni şaşırtan bir anın var mı?
Bir gün evde oturuyordum. Bir anda penceremin önünden panik halinde akın akın insan geçmeye başladı. Ben de "deprem oluyor, bir şey oluyor heralde" dedim. Göktaşı falan düşecek herkes kaçışıyor sandım. Ben de çıktım gayriihtiyari. Arkalarından gittim. Herkese sormaya çalıştım ne olup bittiğini. Meğer iki bulut arasından beş saniyeliğine güneş gözüküp gidecekmiş. O kadar hasretler güneşe. "Şaka mı bu, o kadar yürüdüm buraya!" dedim.
Bir de sakatat çok severim ben. Orada bir Türk Mahallesi bulmuştum. İşkembe alıp işkembe çorbası yapmıştım. Normalde işkembe falan yasal değil orada. Ben çorbayı sınıf arkadaşlarıma da içirdim. Bu kadar sirkeli ve sarımsaklı bir şeyi yemeye alışkın olmadıkları için hepsinin midesi bozulmuştu. Değişik bir deneyim olmuştu benim için. "İnşallah ölmezler" dedim kendi kendime. Bu sorumluluğu alabilecek boyutta değildim.
Kişisel hayatında İlay Erkök nasıl biridir? Neler yapar? Bir günü nasıl geçer?
Süreçten dolayı şu sıralar aynı geçiyor günler. Şu anda fizyoterapiste gidiyorum, dizimle ilgili güçlendirme hareketleri yapıyorum. Erkek Fatma olduğum için menüsküsümü yırtmıştım. Sabah erken kalkıp tedaviye gidiyorum, tedaviden sonra Bağdat Caddesinde yürüyorum. İnsanlarla iletişime geçtiğimde enerjim yükseliyor. Dışarıda kalabalığı görmek, insan görmek beni mutlu ediyor. Ardından bir dondurmacı arkadaşımın dükkânına gidip dondurmamı yiyorum ve eve geçiyorum. Sonrasında ailemle ya film izliyorum ya iskambil kâğıdı, okey falan oynuyoruz evde. Ya da kendi arkadaşlarımla vakit geçiriyorum.
Sevdiğin, ilgiyle takip ettiğin yönetmenler kimler?
Ben Pedro Almodóvar'ı çok severim. Çünkü ters köşe yapmasını çok severim. Fatih Akın'ı çok severim. Nuri Bilge Ceylan, Zeki Demirkubuz'u severim. Bu arada Tarantino hayranıyımdır. Tarantino ve Tim Burton ile çalışmak çok isterim. Eleştirdiğim yönleri olsa da Woody Allen filmlerini de çok severim.
Karantinada hangi dizi ve filmleri izledin? Hangilerini bize önerirsin?
Geçmişte izlediğim ve etkilendiğim filmleri tekrar tekrar izlemeyi çok severim. Piyanist çok güzel bir film. Onu önerebilirim tekrardan. Game of Thrones ve Peaky Blinders'ı önerebilirim. İngiltere tarihini severim, The Crown'u önerebilirim. Johny Depp'in tüm filmlerini önerebilirim, hayranı olduğum için.
Sinema salonuna gitmeyi özledin mi?
Sinema salonuna gidip hunharca mısır yiyip kola içmeyi ve tabiki o atmosferde film izlemeyi çok özledim.
2020 Oscar adaylarından favori filmin hangisiydi?
Hepsinin ayrı bir anlamı var bende ama Parasite çok değişik bir işti. Çok güzeldi. Jojo Rabbit var. 1917 uzun soluklu ve dakikalarca tek planda kalan başarılı bir filmdi. Ama en çok etkileyen Parasite'ti. Joker'i de unutmamak gerekir tabii.
Günün her saati yapabilirim dediğin bir spor var mı?
Uyumak diyormuşum. Ayak tenisi oynamayı çok seviyorum. Her dakika oynayabilirim. En çok abimle ve abimin arkadaşlarıyla oynarım. Erdek'te yazlığımızda bir tayfam var. Erkeklerden oluşuyor. Kadınların sevdiği bir spor dalı değil çünkü. Saçımı yukarıdan toplarım, "Atsanıza hadi oynayalım" diye başlarım. Yanımdan geçen insanlar, Hercai izleyenler beni öyle gördüğünde Yaren olmadığıma o kadar kesin kanaat getiriyor ki. Asla olamaz diyorlar. Bambaşka bir karakter çıkıyor içimden. Hiç vazgeçemeyeceğim bir spor. Ben çok çirkefimdir. Abimle aynı takımda olmaya özen gösteriyorum. Rakip olursak onun eve yansıması var çünkü.
Hiç arkadaşlık sitesine veya bir aplikasyona üye oldun mu?
Hayır.
Ünlülüğünü kullanarak hallettiğin işler oluyor mu?
Oluyor. Kendim için yapmam ama annemlerle veya değer verdiğim biriyle birlikte bir yere gidiyorsam güzel bir yerde oturmak isterim. "Ben İlay" diyorum bazen. Bazen hiç tanımıyorlar beni. "Eee" diyorlar. "Hercai, Yaren falan hiç mi yok?" diyorum. O kötü oluyor. Ama ünlülüğü konserde, restoranda kullandığım çok oluyor.
Sosyal medyada fake hesabın var mı?
Var. Kız arkadaşlarımla açmıştık. Bence olmalı deyip açmıştık. Ama kullanmıyoruz çok.
Kendi hesabından stalk yaparken yanlışlıkla fotoğraf beğendiğin oldu mu?
Tabii oluyor. Arkadaşımın annesinin fotoğrafını bile beğendiğim oluyor. Bakarken gayriihtiyari parmaklarımın tombişliğinden basabiliyorum. Hemen geri alıyorum ama. Mesela bugün daha oldu. Beni takip edenleri gördüm. Kimler diye bakarken birini yanlışlıkla takip ettim.
Fotojenik olduğunu düşünüyor musun?
Neye göre fotojenik olunması gerektiğini bilmiyorum. Sadece bir insanın fotojenik olmasını şununla eşleştirebilirim: gülen her insan fotojenik oluyor. Çünkü gülmenin en samimi hali olduğuna inanıyorum.
Estetiğin var mı?
Yok.
Kalabalık bir semtte rahatça yürüyebiliyor musun?
Ben her yerde rahatça yürüyorum. Selfie istemeleri kadar doğal bir şey yok. Hiç rahatsızlık duymuyorum. Mardin'de daha çok oluyor ama. Diziyi daha fazla istiyorlar. İstanbul'da şu halimle çok tanıyan olmuyor açıkçası.
Okulda popüler miydin, ezik miydin?
Hiçbir zaman sessiz, sakin bir kız olamadım. İnsan ilişkilerim de hep çok iyiydi. Bu yüzden eğer bir kategoriye sokmamız gerekirse popüler diyebilirim.
Bir adaya düşsen yanına alacağın 3 yemek ne olurdu?
Aslında benim yemeğe ihtiyacım yok. Her şeyi çiğ yiyebiliyorum. Oradaki çiğ balığı, deniz canlılarını yiyebilirim. Ama almak istediğim şeylerden biri herhâlde meyveler olur. Meyve çok seviyorum. Özellikle kırmızı meyveler, karpuz çok severim. Mantı isterdim, yoğurtlu sarımsaklı. Suşi isterdim bir de.
Yarısında çıktığın bir film oldu mu?
Hayır. Çıkmak istediğim oldu ama çıkmadım. Emek var. Ne olursa olsun oraya bir saygı var. O işin sonuna kadar izlenmesi gerektiğini düşünerek kalmışımdır.
Depresyona girince ne yaparsın?
Ben depresyona giremiyorum. Girdiğimde ailemle veya arkadaşlarımla vakit geçiririm. Kendi kabuğuma çekilirim biraz. Odamda olmaya, yalnız kalmaya ihtiyacım olur ama bu maksimum 1 gündür. Arkadaşlarımla veya kendi başıma o süreci çok çabuk atlatan bir insanım. Depresyona hiçbir zaman çok ciddi bir şekilde girdiğimi düşünmüyorum.
İzlediğin ama başkalarına söylemekten utandığın bir dizi-film var mı?
Yok. 90'ların çizgi filmlerini izlemeyi seviyorum. South Park, Simpsonlar hala izlediğim dizilerdir. Beavis and Butt-head izlerim. Çok severim.
Ömrünün sonuna kadar bıkmadan dinleyeceğin şarkı hangisi?
"Yaşandı Bitti Saygısızca" Bana çok enerji veriyor. Bana Rocky gibi hissettiriyor.
Sana söylenen hangi hitap şekli en çok hoşuna gidiyor? Kim tarafından?
Abim bana adımla hitap etmez. İlyas der, İlbert, İlla, İl der. Kendimi çok tatlı ve özel hissediyorum.
Haters'larına iletmek istediğin mesaj nedir?
Öncelikle teşekkürler. Demek ki işimi doğru yapıyorum ki benden nefret ediyorsunuz. Çünkü İlay ve Yaren karakteri birbirinden tamamen farklı. Ve sonuçta haterslarım olmanıza rağmen bizi izlediğiniz için tüm karakterler adına teşekkür edebilirim Hercai dizisi olarak.
Youtube'ta en son ne aradın?
Beavis and Butt-head arattım.
Hayat motton nedir?
Öldürmeyen acı güçlendirir. Bazen düşsek de, o düştüğümüz yerden kalkmamız daha güçlü bir şekilde olduğuna inanıyorum. Hayatın bir bumerang gibi olduğuna inanırım bir de. Hayata nasıl davranırsan sana öyle geri dönüyor. Eden bulur'a da inanırım.
Tarihte bulunmak, şahitlik etmek istediğin bir zaman dilimi var mı?
Var. Shakespeare döneminde bulunmak isterdim. Çünkü ona çok hayranım. Rönesansın yaşandığı süreçte bulunmayı, tüm sanata dair her şeyin çok ciddi noktalara ulaştığı bir zaman dilimi olduğu için çok isterdim.
En sık kullandığın emoji hangisi?
:P
Seni en çok sinirlendiren şey nedir?
Salak yerine konmak.
Sosyal medyadan aldığın en kötü veya en saçma yorum neydi?
Biri fotoğrafıma "İnanmıyorum ikiz kardeşiniz size çok benziyor" yazmıştı. Ekranda biraz daha kilolu çıktığım için sosyal medyada paylaştığım fotoğrafımı ikiz kardeşim sanmıştı biri.
Bugüne kadarki en kötü date anın nedir?
Böyle bir anım olmadı. Öyle bir şanssızlığım olmadı.
Gün içinde en çok kullandığın kelime hangisi?
"Haydaaa"
Hayatındaki en büyük hatan nedir?
Çok sabırlıyım. Kendinden ödün vermeye başlıyorsun çünkü. Kendine zarar vermeye başlıyorsun.
İstanbul'da en sevdiğin semt ve favori mekân hangisidir?
Denizi gördüğüm her yer benim için çok özel ve çok güzel. Özellikle belirtmem gerekiyorsa bir yeri Arnavutköy, Bebek tarafını çok severim. Orada da gittiğim bir balıkçı İrfan abi var. Çok rahat hissederim orada kendimi. Bir de Emirgan'da gittiğim ve beğendiğim bir yer var.
Bugüne dek çalışmaktan en keyif aldığın oyuncu kim?
Zafer Algöz oyunculuk anlamında çok keyif aldığım biridir. Ama Gülçin Hatıhan da diyebilirim. Annemi oynuyor şu an kendisi.
İçinde yer almaktan en çok mutluluk duyduğun proje hangisi?
Hepsinin kendince bir değeri var. Ama Hercai uzun soluklu olduğu için ve karakterimi daha fazla tanıyabilme imkânım olduğu için bu karakterimi de çok seviyorum.
Ergenlikte ailenle zıtlaşıp yaptığın en büyük saçmalık neydi?
Küçükken abim bana şunu öğretmişti: Annem babam istemediğin bir şey yapıyorsa kafanı yere vur. Ben de böyle durumlarda kafamı dan dan dan yere vuruyormuşum ama hiçbir reaksiyon alamıyormuşum ve durmak zorunda kalıyormuşum. Bir de filmlerde izleriz ya, tadı kaçınca kız masadan kalkar gider. Ben de bir kere onu yaptım. Bir gün boyunca bana yemek verilmedi. Cezalandırıldım. Sonra dedim ki böyle olmuyormuş bu işler.
En beğendiğin yerli/yabancı oyuncular kim?
Haluk Bilginer, Demet Evgar, Natalie Portman, Johny Depp, Margot Robbie.
En güçlü ve en zayıf yönün nedir?
İkisi de insanlara en başta çok değer veriyor olmam. Kendim gibi görmeye çalışıyorum insanları. Avantajı, bu özelliğimden dolayı insanlarla tatlı bir ilişkimiz oluyor. Ama dezavantajı zarar vermeyecek dediğim insanlar tarafından zarara uğratılıyorum.
En çok ne için para harcarsın?
Yemek. Ve değer verdiğim insanları mutlu edebilecek ne varsa onları da yaparım.
En son hangi duruma delirecek kadar kızdın?
Özgürlüğümün kısıtlandığını hissettiğimde.
İlay'ın bugüne kadar hiç kimsenin duymadığı, takipçilerini şaşırtacak nesi var?
Ben çiğ yiyorum her şeyi. Çiğ et yiyorum, çiğ balık yiyorum. Denizden balığı çıkarıp kafasını koparıp temizleyip 3 dakikada yerim. Çocukken kasap olmak istiyordum. Kasap amcalara giderdim. Hatta onlar benim içim kasapçı amcalardı. Et reyonunda aşk yaşardım. Eti aldığımda bir parça keser yerim. Çiğ kıymayı, çiğ hamuru yemeyi de çok severim.