Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası (TCMB) Başkanı Murat Uysal, Merkez Bankası Ümraniye Ek Yerleşkesinde gerçekleştirilen 2020-IV Enflasyon Raporu Bilgilendirme Toplantısı'nda yaptığı konuşmada, mevcut para politikası duruşu ve güçlü politika koordinasyonu altında enflasyonunun kademeli olarak hedefleri yakınsayacağını öngördüklerini belirtti.
Bu çerçevede enflasyonun 2020 yıl sonunda yüzde 12,1 olarak gerçekleşeceğini, 2021 yıl sonunda yüzde 9,4'e geriledikten sonra orta vadede yüzde 5 düzeyinde istikrar kazanacağını tahmin ettiklerini ifade eden Uysal, şunları kaydetti:
"Enflasyonun yüzde 70 olasılıkla orta noktası yüzde 12,1 olmak üzere, 2020 yılı sonunda yüzde 11,1 ile yüzde 13,1 aralığında, 2021 yılı sonunda ise orta noktası yüzde 9,4 olmak üzere yüzde 7,1 ile yüzde 11,7 aralığında gerçekleşeceğini öngörüyoruz. Temmuz enflasyon raporunda enflasyon üzerinde etkili olan salgına bağlı arz yönlü unsurların normalleşme sürecinde kademeli olarak ortadan kalkacağını ve yılın ikinci yarısında talep yönlü dezenflasyonist etkilerin daha belirgin hale geleceğini öngörmüştük. Ancak normalleşmenin kademeli gerçekleşmesi nedeniyle salgına bağlı arz yönlü enflasyonist etkiler yılın ikinci yarısında hafifleyerek de olsa sürüyor. Bazı sektörlerde toplam talep koşulları enflasyonu sınırlamaya devam ederken, güçlü kredi ivmesine bağlı olarak finansman koşulları mal gruplarında fiyat artışları yüksek seyrediyor. Bu doğrultuda çıktı açığı tahminleri 2020 yılı ikinci çeyreğinden itibaren yukarı yönlü güncellendi."
ENFLASYON TAHMİNİ 3,2 PUAN GÜNCELLENDİ
Murat Uysal, 2020 yıl sonu enflasyon tahminini 3,2 puanlık güncelleme ile yüzde 8,9'dan yüzde 12,1'e çektiklerini anımsatarak, "Bir önceki rapor dönemine göre Türk lirası cinsi ithalat fiyatları enflasyon tahminini 1,6 puan yükseltirken, çıktı açığındaki güncelleme 0,9 puan yukarı yönlü etki yaptı. Gıda enflasyonu varsayımındaki artış enflasyon tahminini 0,7 puan yukarı çekerken, enflasyonun ana eğilimi ve başlangıç koşullarındaki güncellemenin etkisi 0,2 puan olarak hesaplandı." diye konuştu.
Diğer yandan, hizmetler sektöründeki KDV indirimlerinin yıl sonu tahminine etkisini eksi 0,2 puan olarak değerlendirdiklerini anlatan Uysal, sözlerini şöyle sürdürdü:
"2021 yılı enflasyon tahminini yüzde 6,2'den yüzde 9,4'e güncelledik. 3,2 puanlık güncellemeye en büyük katkı 2020 yılı tahminindeki güncelleme ve ithal maliyetlerden geldi. 2020 yıl sonu tahminindeki güncelleme geçmişe endeksleme davranışı ve ana eğilim üzerindeki etkilerine bağlı olarak 2021 yıl sonu tahminini 1,6 puan yukarı çekti. Türk lirası cinsi ithalat fiyatları varsayımı tahmin güncellemesine 0,8 puan katkıda bulunurken, gıda enflasyonu varsayımı 0,5 puanlık etki yaptı. Öte yandan toplam talep koşullarının geçmiş öngörülerden daha güçlü seyretmesi çıktı açığı kanalıyla yıl sonu tahminini 0,3 puan yükseltti.
Tahminler salgında büyük bir hareketlilik kısıtlaması gerektirecek ikinci bir dalga olmayacağı ve küresel risk iştahında ilave bozulma olmayacağı bir görünüm çerçevesinde üretildi. İlaveten gelişmiş ve gelişmekte olan ülkelerin genişleyici parasal ve mali duruşlarını sürdürmesiyle düşük faiz ortamının uzun bir süre devam edeceği öngörüldü. Enflasyon görünümünde belirgin bir iyileşme sağlanana kadar para politikasındaki sıkı duruşun sürdürülmesinin ve makro politika bileşiminin enflasyonda düşüş önceliğiyle eşgüdüm içerisinde belirlenmesinin ülke risk primindeki iyileşmeye katkı sağlayacağı bir görünüm esas alındı."
"PMI ENDEKSLERİNDEKİ TOPARLANMALAR SÜRÜYOR"
Uysal, yaptıklıkları değişiklik sonrası enflasyon raporunun yeni halinin "genel değerlendirme", "ekonomik görünüm" ve "orta vadeli öngörüler" olmak üzere üç ana bölümden oluştuğunu söyledi.
Koronavirüs salgınını takiben nisanda dip seviyesini gören küresel iktisadi faaliyetlerin normalleşme adımları sonrası kısmen toparlandığını dile getiren Uysal, büyümeye dair öncü gösterge niteliğindeki PMI endekslerindeki toparlanmaların sürdüğünü, ancak küresel faaliyetlerin halen salgın öncesi dönemin altında seyrettiğini anlattı.
Uysal, 2020'ye ilişkin büyüme öngörülerinin geçen rapor dönemine göre bir miktar iyileştiğini ancak yıl geneline ilişkin halen belirgin daralmalara işaret ettiğini kaydederek, sözlerini şöyle sürdürdü:
"İçinde bulunduğumuz dönemde salgının seyrine ve ekonomi politikalarının etkilerine yönelik belirsizlikler devam ediyor. Bu nedenle küresel iktisadi faaliyetteki toparlanmaya ilişkin belirsizlikler yüksek seyrederken büyüme tahminlerinin geniş bir aralıkta dağılması da bu görünümü teyit ediyor. Enflasyon tarafından ise enerji fiyatları düşük seviyesini korurken başta uluslararası gıda fiyatları olmak üzere emtia fiyatlarının salgın öncesi düzeylerini aştığını görüyoruz. Ancak gelişmiş ülkelerde çekirdek enflasyon salgın öncesine göre belirgin şekilde düşük seyrediyor. Zayıf büyüme ve düşük enflasyon nedeniyle gelişmiş ve gelişmekte olan ülkelerin genişleyici parasal ve mali duruşlarını sürdürdüklerini görmekteyiz."
"PARASAL VE MALİ TEDBİRLERLE YURT İÇİNDE HIZLI BİR TOPARLANMA KAYDEDİLDİ"
Murat Uysal, küresel likidite koşullarındaki artışa ve gelişmiş ülke finansal varlıklarının getirilerindeki düşüşe rağmen yüksek belirsizlik ortamının fonların gelişmekte olan ülkelere yönlenmesini engellediğini söyledi.
Normalleşme adımlarını takiben küresel risk iştahındaki artışa rağmen Türkiye'den portföy çıkışlarının yılın üçüncü çeyreğinde de devam ettiğini dile getiren Uysal, şu açıklamalarda bulundu:
"Türkiye'nin risk primi küresel belirsizliklerinin yanı sıra ülkeye özgü faktörlerin de etkisiyle dalgalı ve y��ksek seyretti. Salgın döneminde cari işlemler açığındaki artışın yanı sıra portföy çıkışları ve vadesi gelen dış borç ödemeleri dış finansman ihtiyacını artırdı. Bu duruma bağlı olarak döviz kuru oynaklığı arttı. Dış finansman koşullarındaki sıkılaşmaya rağmen parasal ve mali tedbirlerle yurt içinde hızlı bir kredi genişlemesi sağlandı ve ekonomide hızlı bir toparlanma kaydedildi. Ancak, bu toparlanmanın dış denge ve enflasyon üzerindeki yansımaları, makrofinansal risklerin sınırlanabilmesi için salgın dönemine özgü politikalarda normalleşme ihtiyacına işaret etti."
Bu kapsamda ağustos ayından başlayarak para politikası ve likidite yönetimi kapsamında atılan adımlar ve makro politikalardaki koordineli normalleşme sonucunda finansal koşullarda belirgin bir sıkılaşma sağlandığını vurgulayan Uysal, kredi faizlerindeki yükselişle birlikte kredi büyümesinin üçüncü çeyrek sonunda önemli ölçüde yavaşladığını söyledi.
"VERİLER EYLÜL VE EKİMDE TOPARLANMANIN SÜRDÜĞÜNE İŞARET EDİYOR"
TCMB Başkanı Uysal, finansal koşulların yurt içi talebi önemli ölçüde desteklediği üçüncü çeyrekte, iktisadi faaliyetin geniş bir sektörel yayılımla "V" tipi belirgin bir toparlanma kaydettiğini kaydederek, bununla birlikte, salgından olumsuz etkilenen turizm bağlantısı güçlü bazı mal ve hizmet sektörlerindeki iyileşme görece sınırlı kaldığını söyledi.
Yüksek frekanslı verilerin toparlanmanın eylül ve ekimde sürdüğüne işaret ettiğini dile getiren Uysal, "Finansal koşullardaki sıkılaşmayla birlikte önümüzdeki dönemde yurt içi talebin hız kesmesi beklenmekle birlikte, 2020 yılında ilave bir politika desteği gerekmeksizin pozitif büyüme ihtimalinin oldukça güçlendiğini değerlendiriyoruz." ifadesini kullandı.
Uysal, dış denge tarafında ise, mal ihracatında öngörülenden daha güçlü seyreden toparlanmaya karşın, başta turizm olmak üzere hizmet gelirlerindeki düşüş ve ithalattaki artışla birlikte cari işlemler açığında kısa sürede hızlı bir artış gerçekleştiğini bildirdi.
İhracatın, yurt dışındaki normalleşme adımları ve rekabet gücü kazanımlarının desteğiyle hızla toparlanarak salgın öncesi düzeylerini aştığını vurgulayan Uysal, ertelenmiş talebe ve salgın tedbirleri kapsamında uygulanan likidite ve kredi politikalarına bağlı olarak ithalatın mayıstan itibaren toparlanma sürecine girdiğini anlattı.
"İHRACATIN İTHALATI KARŞILAMA ORANI TARİHSEL YÜKSEK DÜZEYLERDE"
Murat Uysal, altın ithalatının küresel belirsizliklere ek olarak son dönemde güçlenen dolarizasyon eğilimiyle hızla artarak ağustosta tarihi yüksek seviyelere ulaştığını anımsatarak, şu bilgileri verdi:
"Böylelikle yılın ilk 8 ayında cari işlemler açığı 26,5 milyar dolar seviyesinde gerçekleşti. Altın hariç tutulduğunda, ihracatın ithalatı karşılama oranının tarihsel yüksek düzeylerde seyretmesi, reel kur düzeyinin dış dengedeki uyarlamayı desteklediğine işaret ediyor. Bu doğrultuda, salgın dönemine özgü kredi politikalarının normalleşmesiyle birlikte güçlü kredi ivmesine bağlı ilave ithalat talebinin zayıflamasını ve reel kurun dengeleyici etkilerinin daha belirgin hale gelmesini bekliyoruz. Böylelikle, mal ihracatındaki güçlü toparlanmanın yanı sıra emtia fiyatlarının görece düşük seviyeleri de önümüzdeki dönemde cari işlemler dengesini destekleyecektir."
"İSTİHDAM İMKANLARI İYİLEŞMEYE DEVAM EDİYOR"
TCMB Başkanı Uysal, iktisadi faaliyetteki güçlü toparlanmanın iş gücü piyasasına olumlu yansımalarını görmeye başladıklarını belirterek, mevsimsellikten arındırılmış verilerle, yılın ikinci çeyreğindeki istihdam kaybının henüz yarısının telafi edilebildiğini söyledi.
Salgına bağlı olarak iş imkanlarının daraldığı bu dönemde, kısa çalışma ödeneği başta olmak üzere işsizlik sigorta fonu ve cari transferler aracılığıyla sağlanan desteklerin hanehalkı gelir kayıplarının sınırlanmasında kritik rol oynadığını vurgulayan Uysal, ekonomideki toparlanmayla birlikte, temmuzda işgücüne katılım oranının artış gösterdiğini ve işsizlik oranlarının düşüş kaydettiğini anlattı.
Uysal, öncü göstergelerin, yeni iş ilanlarının arttığını ve istihdam imkanlarının iyileşmeye devam ettiğini gösterdiğini bildirdi.
"YILLIK ENFLASYON ÖNGÖRÜLERDEN YÜKSEK BİR SEYRE İŞARET EDİYOR"
Murat Uysal, tüketici enflasyonu ve çekirdek göstergelerden B endeksinin üçüncü çeyrekte sırasıyla yüzde 11,75 ve 11,57 olarak gerçekleştiğini ve Temmuz Enflasyon Raporu tahmin aralığı üst bandına yakın seyrettiğini anlattı.
Talep yönlü dezenflasyonist etkilerin daha belirgin hale gelmesiyle yılın ikinci yarısında enflasyonun düşüş eğilimine gireceği yönündeki geçmiş değerlendirmelerini anımsatan Uysal, buna karşın güçlü kredi ivmesi ve TL'deki değer kaybıyla enflasyonun öngörülenden yüksek bir seyir izlediğini bildirdi.
Yıllık enflasyonun eylülde hazirana göre bir miktar gerilediğini dile getiren Uysal, alkollü içecekler-tütün ve enerji gruplarındaki baz etkisinin belirleyici olduğunu aktardı.
Uysal, "Yıllık enflasyon, bir önceki döneme göre bir miktar iyileşerek tahmin bandının içinde kalmasına rağmen, yılın kalanına ilişkin görünüm geçmiş öngörülerden daha yüksek bir seyre işaret ediyor." dedi.
Uysal, çekirdek göstergelerin, üçüncü çeyrekte enflasyon eğiliminin temel mal grubu kaynaklı olarak yükseldiğine işaret ettiğini söyledi.
Hizmetlerde nispeten daha ılımlı bir seyir izlendiğini dile getiren Uysal, temel mal enflasyonundaki yüksek seyirde, döviz kuru gelişmelerinin ve güçlü kredi ivmesine bağlı olarak dayanıklı mal grubunun sürükleyici olduğunu bildirdi.
Uysal, "Salgına bağlı birim maliyet artışlarının gözlendiği hizmetler sektöründe, normalleşme adımlarıyla birlikte arz yönlü enflasyonist baskılar bir miktar azaldı. Bazı kalemlere getirilen KDV indirimleri de hizmet enflasyonunda bir önceki çeyreğe göre daha düşük bir eğilim gözlenmesinde etkili oldu. Gıda enflasyonundaki yüksek seyir ise devam ediyor. Ağustos ayından itibaren uluslararası gıda fiyatlarının yükselişe geçmesiyle sektörde maliyet baskılarının yoğunlaştığını izliyoruz." dedi.
GIDA ENFLASYON TAHMİNİ YÜZDE 13,5
TCMB Başkanı Uysal, orta vadeli tahminler üretilirken şimdiye kadar özetlediği makro görünümü esas aldıklarını kaydederek, buna ek olarak ithalat fiyatları, gıda fiyatları ve maliye politikası gibi dışsal unsurlar için varsayımlarını gözden geçirdiklerini bildirdi.
Uluslararası ham petrol fiyatlarına ilişkin varsayımlarının Temmuz Enflasyon Raporu ile uyumlu seyrettiğini dile getiren Uysal, endüstriyel metal ve tarımsal ürünler gibi emtia fiyatlarının seyrine bağlı olarak 2020 ve 2021 yıllarına ilişkin dolar cinsinden ithalat fiyatları varsayımlarında yukarı yönlü güncelleme yaptıklarını anlattı.
Temmuz Enflasyon Raporu'nda yüzde 10,5 olarak aldıkları 2020 yılı gıda enflasyonu tahminini, işlenmemiş gıdadaki son dönem eğilimleri, döviz kuru gelişmeleri ve uluslararası gıda fiyatlarındaki yükselişi dikkate alarak yüzde 13,5 olarak güncellediklerini dile getiren Uysal, şu açıklamalarda bulundu:
"2021 yılına ilişkin gıda enflasyonu tahminini yüzde 10,5'e çektik. Maliye politikası ve finansal politikaların, para politikası ile eşgüdüm içerisinde, enflasyonda öngörülen düşüş patikasıyla uyumlu bir çerçevede belirleneceği bir orta vadeli görünüm esas aldık. Bu kapsamda, yönetilen-yönlendirilen fiyat, vergi ve ücret ayarlamalarının yanı sıra mali duruş ve kredi politikalarının, büyük ölçüde enflasyondaki düşüş sürecini destekleyecek şekilde belirleneceğini varsaydık."
"FONLAMA İHTİYACININ ÖNEMLİ BİR KISMI DÖVİZ KARŞILIĞI TL SWAP İŞLEMLERİYLE KARŞILANDI"
Uysal, temmuz ayı ortalarından itibaren iktisadi faaliyetteki toparlanmada gelinen noktanın ve bunun makro dengelere yansımalarını da gözeterek, salgın dönemine özgü destekleyici politika adımlarının kademeli olarak geri alınmasına yönelik uygun bir zemin oluştuğunu değerlendirdiklerini dile getirdi.
Bu doğrultuda, ağustos ayında likidite yönetimi kapsamında sıkılaştırıcı adımlar atmaya başladıklarını belirten Uysal, aynı dönemde, parasal sıkılaşma adımlarıyla uyumlu olacak şekilde, reel kredi büyümesi koşullarını sağlayan bankalar için Türk lirası ve yabancı para zorunlu karşılık oranlarında yapılan artışın sistemin fonlama ihtiyacının yükselmesinde etkili olduğunu anlattı.
Uysal, fonlama ihtiyacının önemli bir kısmının döviz karşılığı TL swap işlemleriyle karşılandığını söyledi.
Bununla birlikte açık piyasa işlemleri aracılığıyla yapılan fonlama kompozisyonunda, salgın sonrası devreye alınan hedefli likidite imkanlarını kademeli olarak azaltarak belirgin bir değişime gittiklerini ifade eden Uysal, şunları kaydetti:
"Bu dönemde haftalık ve üç aylık repo ihalelerinin payı azaltılırken, gecelik fonlama ve geleneksel ihale tutarlarında artış gerçekleştirdik. Eylül ayında, enflasyon beklentilerinin kontrol altına alınması ve enflasyon görünümüne yönelik risklerin sınırlanması amacıyla sıkılaştırma adımlarının güçlendirilmesi gerektiği değerlendirmesinde bulunduk. Bu dönemde, politika faizini 200 baz puan artırdık ve akabinde ağırlıklı fonlama maliyetinde kademeli bir yükseliş sağladık.
Ekim ayında ise dezenflasyon sürecini en kısa sürede yeniden tesis etmeye yönelik olarak sıkılaşma yönünde güçlü bir adım daha attık. Bu kapsamda, para politikası operasyonel çerçevesinde değişikliğe giderek, likidite yönetiminde sıkılaşma yönünde esnekliğin artırılmasına ve Geç Likidite Penceresi'nde (GLP) uygulanacak faiz oranı ile gecelik borç verme faiz oranı arasındaki farkın 300 baz puan olarak belirlenmesine karar verdik. Mevcut koşullar altında, enflasyon görünümünde belirgin bir iyileşme sağlanana kadar sıkı parasal duruşun sürdürüleceği bir çerçeve oluşturduk."
"ENFLASYON GÖRÜNÜMÜNDE BELİRGİN BİR İYİLEŞME SAĞLANANA KADAR SIKI DURUŞ SÜRECEK"
Murat Uysal, salgının başlangıç aşamasında ekonomideki üretken kapasitenin korunması önceliğiyle, dönemin koşulları gözetilerek kapsamlı bir tedbir setinin uygulamaya konulduğunu belirtti.
Para ve likidite politikasındaki genişleyici adımların, finansal politikalarla da desteklenerek ekonomide hızlı bir toparlanma sağladığını ifade eden Uysal, ancak gelinen noktada, iç talep kaynaklı bu toparlanmanın enflasyon ve cari denge üzerinde belirgin yansımalarının olduğunun görüldüğünü söyledi.
Uysal, bu doğrultuda, ağustos ayı başından itibaren salgın dönemine özgü politikalarda koordineli normalleşme adımları atılmaya başlandığını anlattı.
Para politikası ve likidite yönetimi uygulamalarıyla ağırlıklı ortalama fonlama maliyetinde (AOFM) 500 baz puanın üzerinde artış gerçekleştirdiklerine dikkati çeken Uysal, şu değerlendirmelerde bulundu:
"Bu artış, kredi faizlerine güçlü bir şekilde yansıdı ve finansal koşullarda belirgin bir sıkılaşma sağlandı. Sıkılaşma adımlarının neticesinde, kredilerin önemli ölçüde yavaşladığı, ithalat talebinde de dengelenmenin başladığı görülüyor. Gelinen noktada, enflasyon beklentilerinin kontrol altına alınması ve dezenflasyon sürecinin en kısa sürede yeniden tesis edilmesi, büyümenin sağlıklı ve istikrarlı bir şekilde devam edebilmesi için kritik önem arz ediyor. Bu durum, enflasyon görünümünde belirgin bir iyileşme sağlanana kadar sıkı bir para politikası duruşu gerektiriyor. Para ve likidite politikalarında devam eden sıkılaşmanın etkisiyle enflasyonun 2021 yılının ilk çeyreğini takiben düşüş eğilimine gireceğini öngörüyoruz."
Ayrıca reel politika faizinin pozitif düzeylere çekilmesiyle enflasyon görünümünde sağlanacak iyileşmenin, hane halkı portföy tercihlerinde dolarizasyon eğilimini zayıflatacağını değerlendirdiklerini ifade eden Uysal "Önümüzdeki dönemde enflasyon odağıyla politika eşgüdümünün güçlendirilmesinin makro dengelerdeki iyileşmeye ve dezenflasyon sürecine katkı yapmasını bekliyoruz." diyerek sözlerini tamamladı.
"KÜRESEL RİSK İŞTAHINA BAĞLI PİYASA OYNAKLIKLARI SÜRÜYOR"
Ekonomistlerin ve gazetecilerin sorularını da yanıtlayan Uysal, Merkez Bankası'nın para politikası duruşuna ilişkin soru üzerine, ekim ayında son para politikası toplantısında, ek bir sıkılaşma adımı attıklarını anımsattı.
Uysal, salgının seyrine iç ve dış talebe yönelik belirsizliklerin devam ettiğini belirterek, küresel risk iştahına bağlı piyasa oynaklıklarının sürdüğünü, olağanüstü bir dönemden geçildiğini kaydetti.
Para politikası operasyonel çerçevesinde son attıkları adım ile birlikte hem yapılan sıkılaştırmayı güçlendirmiş olduklarını hem de esneklik sağladıklarını ifade eden Uysal, şunları kaydetti:
"Ağustos ayının başlangıcından itibaren başlattığımız likidite adımlarıyla birlikte ağırlıklı ortalama fonlama faizinde yaklaşık 500 baz puan civarı artış sağlandı. Aslında simetrik faiz koridoru aktif bir şekilde zaten kullanılmaya başlanmıştı. Ardından, piyasa faizlerinde güçlü bir yükseliş oldu, aktarım mekanizması çalıştı. Kredilerde belirgin bir yavaşlama gördük, eylül ayına geldiğimizde politika faizinde bir artışla sıkılaşmayı sürdürdük. Ekim ayında ise para politikasının operasyonel çerçevede değişikliğe giderek Geç Likidite Penceresi (GLP) ile borç verme faiz oranı arasındaki marjı 300 baz puana yükselttik. Buna şöyle bakmak lazım; sadeleşmeden kalıcı bir uzaklaşma değil, simetrik koridor korunuyor ama tek sefere yönelik geç likidite ile borç verme arasında bir ayarlama yapıldı. Bu önümüzdeki dönemde de para politikasının esnekliğine kolaylık sağlayacaktır. Son dönemde piyasa fonlamasında ağırlıklı olarak gecelik borç verme ve geleneksel ihalelere başvurduk."
"AOFM YÜKSELİŞ EĞİLİMİNDE"
Murat Uysal, Ağırlıklı Ortalama Fonlama Maliyeti (AOFM) seviyesinin şu anda Merkez Bankası'nın sıkılığını gösteren önemli bir gösterge olduğuna işaret ederek, "Hem mevcut enflasyon seviyesi hem de beklenen enflasyon seviyesi ile de kıyasladığımızda pozitif bölgeye geçmiş durumda ve yükseliş eğilimi devam ediyor. Ayrıca bununla birlikte Borsa İstanbul gecelik repo piyasasında oluşan faizlerin de aktarım mekanizması, kredi mevduat fiyatlamaları açısından önemli bir gösterge. Aslında uygulanan politikanın oraya yansıması ve sıkılaşmanın neticesinde bankalar tarafından baz alınan, ağırlıklı ortalama fonlama ve gecelik oluşan faiz oranının seviyesi. Bizim şu anki para politikasının sıkılık derecesini yansıtan göstergeler." diye konuştu.
Buralarda ciddi yükseliş sağlandığını ve kredilerde belirgin bir yavaşlama gözlemeye başladıklarını bireysel ve ticari kredilerde normalleşmenin devam ettiğini aktaran Uysal, "Enflasyon beklentileri, enflasyon görünümü ve fiyatlama davranışlarında belirgin bir iyileşme sağlana kadar para politikasındaki sıkı duruş eğilimi devam edecek. Her ne kadar birkaç farklı kanaldan fonlama yapılıyormuş gibi gözükse de aslında daha çok odaklanılması gereken ağırlıklı ortalama fonlama ve gecelik faizlerinin nerede oluştuğu, geç likidite penceresinin seviyesi üst limit olarak düşürülebilir." ifadelerini kullandı.
DÖVİZ KURUNDAKİ HAREKETLİLİK
TCMB Başkanı Uysal, döviz kurundaki yükselişe ilişkin soru üzerine Uysal, döviz kurundaki hareketlerin birçok faktörden etkilendiğini belirtti.
Bekleyişlerin, enflasyon bekleyişlerinin, faiz farklarının, jeopolitik gelişmelerin son dönemde burada daha çok ön plana çıktığını ifade eden Uysal, şunları kaydetti:
"Merkez Bankası olarak biz kur noktasında herhangi bir nominal ya da reel kur seviyesi hedeflemiyoruz. Merkez Bankası finansal istikrar ve fiyat istikrarı açısından konuya yaklaşıyor. Zaman zaman döviz kurlarında farklı sebep ve beklentiler nedeniyle makroekonomik temellerden uzaklaşmalar olabiliyor. Ancak orta vadede makroekonomik temellerle uyumlu bir noktaya gelmesini öngörüyoruz. Mevcut makroekonomik temellere baktığımızda Türk lirasının aşırı değersiz noktada olduğunu değerlendirebiliriz."
Gelecek dönemde para politikası ve fiyat istikrarı noktasında para politikası duruşunun enflasyonu kontrol altına alma sonuçlarını görmeye ve beklentilerin iyileşmeye başlamasıyla birlikte döviz kuru tarafında bunun yansımasının beklenebileceğini söyleyen Uysal, "TL'deki değersiz durum bir yandan fiyat istikrarı ve finansal istikrar açısından bir takım olumsuzluklar oluşturuyor. Bununla birlikte cari denge açısından destekleyici olduğu görülüyor. Merkez Bankası olarak, döviz kurunun reel veya nominal seviyesi ile ilgili bir hedefimiz yok. Fiyat istikrarını tehdit edici boyutu ve aşırı volatilite noktasında hassasiyetimiz var. Bu noktada zaten para politikası duruşunu belirlerken bunu da dikkate alıyoruz." diye konuştu.
Döviz kurundaki hareketlilik ve Merkez Bankası'nın hangi durumda müdahalede bulunabileceğine ilişkin soru üzerine Uysal, enflasyondaki düşüş sürecini sekteye uğratan gelişmelere değindi.
Uysal, "Öncelikle enflasyondaki düşüş sürecini sekteye uğratan makro belirleyicilere baktığımızda kredi büyümesi ve kompozisyonu açıkçası hem talep tarafından hem de döviz kuru üzerinde yarattığı baskı ve beklenti, dolarizasyon tarafından enflasyon üzerinde ciddi bir etki yarattı." ifadelerini kullandı.
Bununla birlikte dezenflasyon sürecinin yeniden tesis edilmesi amacıyla atılan politika adımlarıyla finansal koşularda belirgin bir sıkılaşma başladığını vurgulayan Uysal, hem ticari hem de bireysel kredi tarafta belirgin bir normalleşme gördüklerini söyledi.
Uysal, kredi büyümesi tarafından gelen baskının zamanla azalacağını belirterek, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Bununla birlikte atılan adımların etkisiyle dış denge ve ithalat tarafında bir miktar dengelenme görüyoruz. Temmuz ortalardan itibaren zorunlu karşılıklarla başlayan politika adımlarıyla birlikte para politikaları ve likidite politikalarında ciddi bir sıkılaşma süreci yürüttük. Etkilerini kısmen görmeye başladık Hala sıkılaşma eğilimimiz devam ediyor. Sıkılaşma süreçleri içerisinde çok farklı araçlarımızı kullandık, faiz koridoru, politika faizi... Son attığımız adımlarla birlikte operasyonel çerçevede bir imkan ve genişlik sağladık. Enflasyonu kontrol altına alabilmek için önümüzdeki dönemde, enflasyon gelişmelerini izleyerek politika faizi de olmak üzere elimizdeki tüm araçlarla gerekli adımları atabiliriz. Enflasyon görünümde iyileşme sağlamak amaçlı elimizdeki bütün politik araçlarımızı kullanma imkanımız var. Burada kendimizi herhangi bir şekilde sınırlamıyoruz."
"İKTİSADİ FAALİYETTE HIZLI BİR TOPARLANMA ORTAYA ÇIKTI"
Murat Uysal, enflsyonda kur geçişkenliğine ilişkin soru üzerine döviz kuru geçişkenliğinin ortalama yüzde 20'ler civarında olduğunu gözlemlediklerini söyledi.
Geçişkenliğin büyüklüğünün ve hızının değişkenlik gösterdiğini anlatan ve bu geçişkenliği etkileyen faktörlerden bahseden Uysal, alt grupların bu değişkenliğe etki ettiğini bildirdi.
Uysal, para politikası duruşlarına değinerek, şu ifadeleri kullandı:
"Özellikle salgının başlangıç döneminden itibaren ekonomi yönetimi çok seri tedbirler aldı. Ekonominin üretim kapasitesinin korunması amacıyla biz de hem likidite imkanlarımız hem de attığımız diğer destekleyici adımlarla finansal piyasaları sağlıklı işleyici ve kredi mekanizmasının sağlıklı çalışmasına destek olduk. Bütün bunlar iktisadi faaliyette hızlı bir toparlanma ortaya çıkardı. Aslında biz dünyadaki diğer ülkelerle kıyasladığımızda daha hızlı toparlanma, mayıs ortasından itibaren dipten dönüş yaşadık."
Uysal, bununla birlikte özellikle güçlü kredi ivmesinin getirdiği iç ve dış denge üzerinde, hem enflasyon hem de cari denge üzerinde birtakım yan etkiler oluşmaya başladığını gördüklerini söyledi.
Bu çerçevede temmuz ortalarından itibaren daha önce attıkları destekleyici adımlardan kademeli olarak çıkmaya, ağustostan başından itibaren de güçlü bir likidite sıkılaştırması uygulamaya başladıklarını dile getiren Uysal, eylülde para politikasında artışa gittiklerini, faiz koridorunu aktif şekilde kullanmaya devam ettiklerini anlattı.
Uysal, "Şu anda likidite politikasındaki sıkılaşma eğilimimiz devam ediyor. Enflasyon beklentileri ve görünümüyle ilgili belirgin ve güçlü iyileşme sağlanana kadar bunu kararlı şekilde sürdüreceğiz." dedi.
"SWAP FAİZLERİNDE HER ZAMAN DEĞİŞİKLİK YAPMA İMKANIMIZ VAR"
TCMB Başkanı Uysal, para politikası faizlerinin artırılmamasının piyasaya yansıması olduğuna dair yorum ve "Swaplarla ilgili olarak rezerv kompozisyon da giderek artmakta. Burada bir kırmızı çizginiz var mı?" şeklindeki soruya karşılık, son dönemde bankacılık sektörünün likidite yönetiminde esneklik sağlaması amacıyla çok farklı imkanlar sunduklarını söyledi.
Swap imkanlarının bankacılık sektörü tarafından aktif bir şekilde kullanıldığını dile getiren Uysal, swapların kullanımının zaman zaman değişimler yaratabildiğini bildirdi.
Uysal, sistemin fonlama ihtiyacının yaklaşık yüzde 60'a yakının swap işlemleriyle karşılandığını kaydederek, swap işlemlerinde belirlenen faizlerin para politikasıyla uyumlu olmasına özen gösterildiğini vurguladı.
Gelinen noktada swap maliyetlerinin ağırlıklı ortalama fonlama faizinin bir miktar altında kalmış gibi gözüktüğünü dile getiren Uysal, şu değerlendirmelerde bulundu:
"Ancak orada şunu da gözardı etmemek lazım: Bizim swap işlemlerini yaparken döviz tarafında baz aldığımız faiz yurt dışındaki libor seviyeleri. Ancak yurt içi bankaların burada kullandıkları döviz fonlama maliyetleri onun oldukça üzerinde. Swap maliyetlerinin üzerine onu da ekleyerek düşünmek daha doğru bir yaklaşım olur diye düşünüyor. Dolayısıyla oradan sağladığımız fonlamanın maliyeti de aslında çok da mevcut AOFM'nin altında kalmıyor. Tabi bizim orada swap faizlerinde de gerektiği zaman değişiklik yapma imkanımız, bir sıkılaşma kanalı olarak orayı da kullanma imkanımız var her zaman için."
MERKEZ BANKASI'NIN DÖVİZ REZERVİ
Merkez Bankası'nın döviz rezervi ve kamu bankalarının döviz satımına ilişkin bir soruya Uysal, "Döviz rezervleri konusuna açıklık getireyim. Sunumumuzda da belirttiğimiz gibi bu olağanüstü dönemde, ağustos ayına kadar olan dönemde ciddi bir cari açık verdik. Turizmdeki gelirlerimizde ciddi bir düşüş oldu ilk etapta aynı şekilde ihracatta salgının ilk başladığı dönemde sert bir düşüş oldu. Güçlü kredi ivmesiyle birlikte yine ithalatta da bir artışla karşı karşıya kaldık. Bunlar başlı başına rezervler üzerinde baskı yarattı." ifadelerini kullandı.
Bununla birlikte portföy çıkışlarının tüm dünyada olduğu gibi Türkiye'de de yoğun şekilde devam ettiğini dile getiren Uysal, aynı şekilde dış borç geri ödemelerinin de bu dönemde devam ettiğini ve güçlü kredi ivmesiyle düşük reel faizlerin getirdiği yurt içinde de bir miktar dolarizasyonla karşılaşıldığını söyledi.
Uysal, tüm bunları bir arada değerlendirdiklerinde rezervler üzerinde bu dönemde bir baskı oluştuğunu belirterek, şöyle devam etti:
"Ancak önümüzdeki dönemde artık yapılan parasal sıkılaşmayla birlikte kredi kanalı üzerinden gelecek baskının kademeli olarak azalmasını bekliyoruz. Aynı şekilde reel kurun dengeleyici etkisinin zaman içerisinde daha ön plana çıkmasını bekliyoruz, portföy çıkışlarında bir miktar durulma ve önümüzdeki dönemde terse dönüş olabilir. Tabii bu küresel gelişmeler ve risk algısıyla da bağlantılı olacak. Dolayısıyla cari dengede ve rezervlerde baskının azalması ve bir miktar daha olumlu bir döneme geçilmesi ön görülüyor.
Burada tabii parasal duruşun önemi kritik olacak. Para politikasının duruşu aynı zamanda hem portföy tercihleri açısından önemli hem de yerleşiklerin portföy tercihi açısından da reel faizlerin seviyesi burada önemli olacak. Biz faiz seviyelerini belirlerken bunu da dikkate alıyoruz. Tabii Merkez Bankası'nın rezervleri şu anda kısa vadeli yükümlüklerimizi karşılayacak düzeyde o konuda herhangi bir sıkıntı yok. Fırsat oluştukça da rezervlerimizi artırmaya devam edeceğiz. Zaman zaman kamu bankaları piyasada geçmiş kadar olmasa da zaman zaman aktivitesi görülüyor. Bunları kendi pozisyonları çerçevesinde yapılan işlemler olarak değerlendiriyorum."
"SWAP ANLAŞMALARIYLA İLGİLİ SÜREÇ DEVAM EDİYOR"
Uysal, swap anlaşmaları ve enflasyon tahminlerinin detaylarına ilişkin sorulara da cevap verdi.
Swap anlaşmaları konusunun salgının ilk döneminde daha çok ön plana çıktığı dile getiren Uysal, "Tabii halen o dönemde başlattığımız bazı swap anlaşmalarımız çerçevesinde görüşmelerimiz vardı. Bunlardan bazılarıyla ilgili somut gelişmeler var. Bazılarında da son aşamalara yaklaştığımızı söyleyebilirim. Bunlarla ilgili, neticelenir neticelenmez de açıklamalarımızı yapacağız. Özellikle de bizim dış ticaretimizin yüksek olduğu ülkeleri daha önce belirtmiştik. Bunlarla ilgili süreç devam ediyor." değerlendirmesinde bulundu.
Enflasyon tahminlerini açıklarken kurdan kaynaklanacak etkileri de tahminleri dahil edere açıkladıklarına dikkati çeken Uysal, "Son dönemde TL cinsi ithalat fiyatlarının enflasyon güncellemelerindeki etkisi hem 2020 hem de 2021 yılı için oldukça belirgin düzeyde. Kur seviyelerine baktığımız da da zaman zaman ekonomik temellerden uzaklaşmalar yaşanabilir ama orta vadede burada da bir normalleşme göreceğiz. Biz kurun seviyesiyle ilgili herhangi bir tahmin ya da hedef noktasında bir şeyimiz yok. Bu noktada kurun enflasyona yansımasından kaynaklanabilecek rahatsızlığımızı da para politikası duruşuna yansıtarak buna karşı olacak adımlarımızı da atmaya devam edeceğiz." diye konuştu.
"PARA POLİTİKASINDAKİ GÜÇLÜ VE SIKI DURUŞUMUZU DEVAM ETTİRECEĞİZ"
TCMB Başkanı Uysal, Merkez Bankası ile ilgili güven konusuna ilişkin ise şunları kaydetti:
"Merkez Bankası olarak geçtiğimiz olağanüstü dönem içerisinde elimizdeki araçlarla gerekli olan bütün müdahaleleri yapmaya gayret ediyoruz. Özellikle de son dönemde hem salgının etkilerini hafifletmek amaçlı attığımız adımlar hem de akabinde bu sürecin getirdiği yan etkilere karşı attığımız adımlar ve bunların devamı. Yani elimizdeki araçlarla gereken adımları atmaya devam edeceğiz. Tabii olağanüstü bir dönemden geçtiğimiz için zaman zaman Merkez Bankası'nın kredibilitesi, güveni veya enflasyon noktasındaki hedeflerin gerçekleşmemesiyle ilgili tartışmalar yaşanabiliyor.
Biz buradaki para politikasındaki güçlü ve sıkı duruşumuzu devam ettirerek enflasyonla ilgili beklentileri iyileştirme noktasında zaman içerisinde güveni artırma gayreti içerisinde olacağız. İletişimi daha fazla yapmamız gerektiğini de düşünüyoruz. Hem iletişim hem de araçların kullanımı noktasında dozu artıracağımızı söyleyebilirim. Yönetilen ve yönlendirilen fiyatların da burada bir koordinasyon içinde yapılması, eş güdüm içinde yapılması...Kamunun kontrolünde olan fiyatların son dönemde aslında buna da özellikle dikkat edildiğini görüyoruz."
Yeni Ekonomi Programı'n (YEP) açıklandığı dönemden bu yana hem döviz kurlarında ciddi bir değişim yaşandığını hem de hem de güçlü kredi ivmesinin iktisadi faaliyet üzerindeki etkilerin devam ettiğini belirten Uysal, "Dolayısıyla YEP ile bizim açıkladığımız enflasyon tahminleri arasında da aslında belirgin fark var. Onu biz tahminlerimize büyük ölçüde yansıttık. Bizim için esas olan hem 2020'nin sonu hem de 2021'deki enflasyon tahminimizde esas belirleyici olacak olan bizim para politikasındaki duruşumuz, enflasyondaki duruşu ve enflasyon görünümünü iyileştirecek düzeyde bir para politikası duruşu sergileyeceğimiz. Esas buradaki bizim için önemli olan husus bu. Bunların sonucunda hem iç hem de dış dengeye yansımalarıyla birlikte önümüzdeki dönemde hem iç talep üzerinde hem de muhtemelen döviz kuru üzerindeki etkileriyle birlikte hedeflerimize ulaşacağımıza inanıyoruz." değerlendirmesinde bulundu.
ALTIN REZERVLERİ VE YEREL PARALARLA TİCARET
Uysal, "Toplam ticaret içerisindeki payına baktığımızda biraz yavaş gidiyor. Son dönemde özellikle yuan tarafında. Türkiye ile Çin arasında yapılan ticarette hem TL'nin hem Çin yuanının kullanıldığını, bizim de swap anlaşmamızın bu kapsamda doğrudan kullanıldığını görüyoruz. Ancak daha fazla artırma konusundaki gayretlerimiz devam ediyor." dedi.
Uysal, salgının reel sektöre yönelik etkilerini araştırdıkları anketlerin devam edip etmediğine yönelik bir soru üzerine, reel sektörle temaslarının devam ettiğini, burada direkt temas kuracak ekipler oluşturduklarını anlattı.
Murat Uysal, salgın sürecinde reel sektörün ihtiyaçlarına yönelik bilgi akışının sağlandığını ve bu konuda adımların atıldığını bildirdi.
Swap görüşmelerine ilişkin soru üzerine, Asya tarafı ile devam eden görüşmelerinin bulunduğunu söyledi.
Uysal, altın rezervlerindeki artışın ABD yatırımlarına hazırlık olarak görülüp görülmeyeceğine dair soruya karşılık, "Altın rezervleri son birkaç yıldır stratejik olarak artırdığımız bir alan. Altın rezervlerinin diğer varlıklardan negatif korelasyon içerisinde olması portföy çeşitlendirmesi açısından önem verdiğimiz bir husus." cevabını verdi.
Bankacılık sektörüne sağladıkları altına dayalı likidite imkanlarının altın rezervinde kısa süreli dalgalanmalar oluşturabildiğini anlatan Uysal, "Altın rezervlerini büyük ölçüde rezerv kompozisyonumuz içerisinde değerlendirmeye devam edeceğiz. Bu açıkçası ABD Başkanlık seçimleriyle olan bir süreç değil. Bu geçmişten gelen bir rezerv yönetimi. Buna yönelik spesifik bir pozisyonlanma olarak değerlendirmemek gerekir diye düşünüyorum." dedi.
ENFLASYON TAHMİNİNDEKİ GÜNCELLEME
Gelecek yıla ilişkin enflasyon tahminlerindeki güncellemeye ana eğilimlerin 1,6 puanlık bir katkı yaptığına değinen Uysal, bunun aslında 2020'deki yüksek gerçekleşmelerin 2021'e bir yansıması olduğunu, bu nedenle bu taraftan ihtiyatlı yaklaşmayı tercih ettiklerini söyledi.
Uysal, 2021'de, bu yıla göre nelerin daha farklı olacağının önemine vurgu yaparak, şunları kaydetti:
"Biliyorsunuz salgın döneminde arz yönlü etkileri sık sık gündeme getirdik. Burada artan birim maliyetler söz konusuydu. Bunların kademeli olarak hafiflemesini bekliyoruz, çünkü hala bazı etkiler bu taraftan devam ediyor. Talep yönünde ise yine güçlü kredi ivmesinin ekonomide sağlanan hızlı toparlanma noktasında ortaya çıkardığı talep yönlü enflasyon üzerindeki etkilerin, kredi politikalarında normalleşme ve para politikasındaki sıkılaşma ile özellikle 2021'in ilk çeyreğinden itibaren enflasyondaki düşüş sürecine doğru bizi götüreceğini düşünüyoruz. Önümüzdeki dönemde döviz kurunun etkisi, enflasyon üzerinde yaratacağı baskı, bizi doğrudan bunun enflasyona yansımasını dikkate alarak para politikasının sıkılığını da düşünerek, dikkate alarak belirleyeceğimiz bir süreç yaşayacağız gibi gözüküyor. Biz bu tarafta biraz daha ihtiyatlı olmayı tercih ettik."
Sıkılaştırıcı tedbirlerle toplam talepte daha ılımlı ve dengeli bir seyir oluşacağını anlatan Uysal, bunun da sağlıklı ve istikrarlı bir büyümeyi beraberinde getireceğini ifade etti.
Uysal, salgının reel sektöre etkilerine dair bankanın araştırma birimlerinin çeşitli çalışmalar yaptığını, ancak şu anda somut olarak ortaya çıkmış ve olgunlaşmış bir çalışma bulunmadığını söyledi.
Şu anda enflasyon hedeflemesi çerçevesine bağlı olduklarını, para politikasını enflasyondaki düşüşü sağlayacak şekilde belirlemeye devam ettiklerini aktaran Uysal, "Bunlar her zaman yapılabilecek çalışmalar. Bu tür çalışmalarımızdan birisinde bütünleşik politika çerçevesine yönelik bir çalışma var. Bu tip şeyler önümüzdeki dönemde daha fazla tartışmaya açık olacak. Çünkü olağanüstü koşullar daha esnek yapılara ihtiyacı ortaya çıkarabiliyor." diye konuştu.
"İLETİŞİMİ ÖNÜMÜZDEKİ DÖNEMDE ARTIRMA GAYRETİNDE OLACAĞIZ"
Murat Uysal, bir gazetecinin "Geçen süreç içerisinde iletişimde kendinizi başarılı görüyor musunuz? Bir özeleştiriniz var mı bu konuda?" sorusu karşısında, "İletişim noktasında eksik kaldığımız taraflar olabilir. Bu konuda her zaman öz eleştirimizi yapıyoruz. Bize de biraz şu noktadan hak verin; gerçekten olağanüstü koşullar içinden geçiyoruz. Para politikamızı ve araçlarımızı bu çerçevede kullanırken, içinden geçtiğimiz süreçleri de bir miktar dikkate alarak biraz daha hakkaniyetli yaklaşılırsa iyi olur. Buna rağmen biz kendi öz eleştirimizi yapıyoruz. İletişimi önümüzdeki dönemde artırma gayretinde olacağız. Dünyanın da bizim ülkemizin de içinden geçtiği etraftaki tüm riskleri dikkate aldığımızda, zor bir süreç ama mümkün olduğu kadar yakın iletişimi artırma noktasında gayret göstereceğiz. Bunu piyasayla daha fazla yapacağız." yanıtını verdi.
Son para politikası kararını alırken baktıkları genel çerçeveye ilişkin de değerlendirmelerde bulunan Uysal, "Biz tamamen farklı bir çerçeve, sadeleşmeden uzakta mı gibi bir yaklaşım içinde değiliz. Ancak içinden geçtiğimiz süreç nedeniyle son toplantıda bu şekilde bir esneklik kazanmayı tercih ettik. Önümüzdeki dönemde ihtiyaç duyulan alanda ihtiyaç olan araçlarla tepki vermeye devam edebiliriz. Bunda bir tereddüdümüz yok. Enflasyona odaklı politikalarımızı geliştiriyoruz. Bundan en ufak bir şüphe olmaması lazım. Bunu da diğer kanallara sonuçlara da görmeye başladık, göreceğiz önümüzdeki dönemde." dedi.
Uysal, "Son toplantıda haftalık repo faizini değiştirmeme nedeniniz ne oldu?" sorusunu da şöyle yanıtladı:
"Belirsizlik yüksek, belirgin bir sıkılaşma yaptık. Bunun etkilerini görmeye başladık. Önümüzdeki dönemde bazı riskler var; ABD seçimleri, küresel ekonomi ve piyasaların bundan etkilenme durumu var. Bütün bu unsurları, hem yurt içi hem de yurt dışı gelişmeleri dikkate alarak, hem de şu ana kadar uyguladığımız sıkılaştırmayı da dikkate alarak kurulun tercihi bu yönde oldu. Politika faizinde bir değişiklik yapmak her zaman bizim elimizde olan bir imkan. Yakın geçmişte kullandık, yine kullanabiliriz. Geldiğimiz noktada bütün unsurları ve veri setini dikkate aldığımızda bu yönde bir tercih oldu. Önümüzdeki dönemde enflasyondaki gelişmelere ve beklentilere göre duruşumuzu tekrar şekillendirmeye devam edeceğiz. Özet olarak baktığımızda merkez bankası güçlü bir sıkılaşma yaptı. Sıkılaşma eğilimi devam ediyor ve bu konuda da hala bir esnekliğimiz var elimizde."
"ARAÇ BAĞIMSIZLIĞIMIZI SERBEST BİR ŞEKİLDE KULLANABİLİYORUZ"
Murat Uysal, bir gazetecinin Merkez Bankası'nın son faiz kararında herhangi bir siyasi etkide kalıp kalmadığına ilişkin bir soruyu yöneltmesi üzerine, "Bu konular dönem dönem gündeme geliyor. Merkez Bankası'nın araç bağımsızlığı var. Enflasyon hedeflemesi uygulayan bir merkez bankasıyız. Bunu yaparken fiyat istikrarının yanında finansal istikrarı da gözetiyoruz. Araç bağımsızlığımızı serbest bir şekilde kullanabiliyoruz. Verilere dayalı adım atıyoruz. Önümüzdeki dönemde de enflasyondaki ana eğilimi ve veri setlerini dikkate alarak kararlarımızı tereddütsüz bir şekilde almaya devam edeceğiz." değerlendirmelerinde bulundu.
"Kur gidiyor ve bu bilançolarda kur zararı olarak geri gelecek ve finansal istikrarı tehdit edecek. İkinci konu da aşikardır kur geçişkenliği olacak. Bir müdahale gelmediği takdirde devam etme olasılığı da söz konusu. Konuşmalarınızdan şu aşamada böyle bir müdahaleye ihtiyaç yokmuş gibi anlaşılıyor. Zaman geçtiğinde de zaman tutarsızlığı gibi bir sorunla karşı karşıya kalabiliyor merkez bankaları. Bu şekilde bir çıkarım yapmak doğru olur mu?" sorusu üzerine, Uysal şu yanıtı verdi.
"İyi oldu böyle bir soru gelmesi. Demek ki burada bir yanlış anlaşma söz konusu olabilir. Bizim çok sık aralıklarla para politikası toplantılarımız var, her ay yapıyoruz. Bununla birlikte şu anda halen sıkılaşma eğilimi içerisinde olan bir yaklaşım içindeyiz. Dolayısıyla finansal istikrar ve fiyat istikrarı konusunda para politikası gerekli adımları atmaya devam edecek, atıyor. Bunu daha açık ne şekilde ifade edebilirim bilemiyorum. Neden siz o şekilde anladınız, 'Herhangi bir tepki vermiyor Merkez Bankası'... Merkez Bankası güçlü bir tepki verdi, süregelen bir tepki verdi, bir sıkılaşma yaptı. Onun etkilerini görmeye başladı ve bu süreç devam ediyor, sonuçlanmış değil. Merkez Bankası şu anda likidite politikasında sıkılaştırma eğilimini devam ettiriyor. Biz gerektiğinde her türlü ilave adımı atabiliriz. Halen daha sıkılaştırma eğilimimiz devam ediyor, o konuda alanımız var, devamı da gelebilir. Ne şekilde gerekiyorsa o şekilde adımları atmaya devam edeceğiz, hem fiyat istikrarı hem de finansal istikrar anlamında... Bu çok net, orada bir tereddüt olmasına gerek yok."
Uysal, Merkez Bankası'nın kuru bir yerde sabitleme gibi bir hedefi olamayacağını vurgulayarak, "Ancak merkez bankasının kurun enflasyona yansımasını önlemek ve buradaki etkiyi minimize etmek amaçlı para politikası duruşunu şekillendirebilir, şekillendirmeye devam ediyor. Döviz kuru kısa süre içerisinde ekonomik temellerden farklı sebeplerden ötürü dalgalanabilir, uzaklaşabilir. Burada farklı etkiler de olabilir, jeopolitik etkiler, beklentiler gibi. Bizim görevimiz merkez bankası olarak enflasyon beklentilerini iyileştirecek adımlar atmak. Orta vadede döviz kuru makroekonomik temellerle uyumlu bir dengeye kavuşacaktır. Merkez Bankası olarak elimizdeki her türlü aracı bu konuda serbest bir şekilde kullanma imkanımız var." şeklinde konuşmasını tamamladı.