Bütün müslümanların toplanma yeri olan mübarek mekanlar camilerimiz, aynı zamanda İslam medeniyetinin kalbidir.
Bu nedenle kadim medeniyetimizde hiçbir şehir camisiz, ibadethanesiz düşünülemez.
Mekke'den Medine'ye hicret eden Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed'in (s.a.v.) ilk icraatı da ashabıyla birlikte Mescidi Nebevi'yi inşa etmek olmuştur. İlim, irfan, adalet, ahlak, doğruluk üzerine kurulan İslam medeniyeti Mescidi Nebevi'den dünyanın dört bir yanına dalga dalga yayılmıştır.
Camilerimiz aynı zamanda Cenabı Allah'a kul olduğumuzun da bir göstergesidir. Onun için ecdadımız her gittiği yere mutlaka cami yapmışlardır.
Sadece padişahlar değil, onların eşleri, çocukları ve paşaları da cami yaptırma konusunda adeta birbirleriyle yarışmışlardır.
Ülkemizin dört bir yanında ecdad yadigarı olan camilerimizin asırlardır ayakta kalması, Allah'ın bir lütfudur.
Her bir caminin inşaası sırlarla doludur ve hepsinin de ayrı bir hikayesi vardır.
TİTİZLİK VE MÜKEMMELİYETÇİLİK
Bunlardan biri de Üsküdar'dan Kız Kulesi'ne ve Harem'e doğru giderken deniz kıyısında bulunan Kuşkonmaz Camii'dir. Osmanlı döneminin ve dünya mimarisinin en önemli ismi Mimar Sinan'ın eseri olan Kuşkonmaz Camii'ni diğerlerinden ayıran çok önemli bir özellik caminin üstünde hiçbir zaman kuşların gezmemesi ve dışkılarıyla camiyi kirletmemesidir. Peki bunun sırrı nedir?
Bunun sırrı, Mimar Sinan'ın üstün zekasında, dehasında ve olağanüstü yeteneğinde saklıdır.
1580'de ibadete açılan ve "en küçük Mimar Sinan yapısı" olarak tarihte yerini alan Kuşkonmaz Camii'ni Ahmet Şemsi Paşa yaptırmıştır.
Rumeli Beylerbeyi iken, Kanuni Sultan Süleyman'ın damadı ve dönemin sadrazamı olan Damat Rüstem Paşa ve karısı kızı Mihrimah Sultan'dan olan torunu "Ayşe Hanım Sultan" ile evlenip saraya damat olan Şemsi Paşa'nın Mimar Sinan'a yaptırdığı bu caminin hikayesinin perde arkasında titizlik ve mükemmeliyetçilik vardır.
ÇÖZÜMÜ MİMAR SİNAN BULDU
Osmanlı İmparatorluğu'nun zirvede olduğu dönemin en önemli isimleri arasında yer alan Sokullu Mehmet Paşa ile Şemsi Ahmet Paşa arasındaki derin bir muhabbet sırasında, söz Sokullu'nun ismini taşıyan ve Mimar Sinan'a yaptırdığı camiye gelir. Şemsi Paşa, Sokullu Mehmet Paşa'ya "Bak Sinan'a cami yaptırdın ama tepesine kuşlar pisliyor" der. Sokullu Mehmet Paşa ise "Gökyüzüne açık olan her mekan kuşlardan nasibini alır" diye yanıt verir. O dönemde paşaların cami yaptırması adetten olduğu için, sıra gelir Şemsi Ahmet Paşa'ya. Ama Sokullu Mehmet Paşa'ya söyledikleri yüzünden de kara kara düşünmektedir. Hedefi daha sade ama şık, adından söz ettirecek, kuşların pislemediği bir cami yaptırmaktır.
Hemen bu isteğini Mimar Sinan'a anlatır. Üstün dehasını kullanan Mimar Sinan, bunun üzerine yaptığı araştırmada Üsküdar'da kuzeyden ve güneyden gelen rüzgarların kesiştiği, dalgaların kıyıyı dövdüğü noktada çıkan titreşim seslerinin gücünden ve derinliğinden kuşların rahatsız olacağını düşünür.
GÖREMEDEN ÖLDÜ
Böylece Üsküdar sahilinde kare şeklinde kesme taştan yapılan Şemsi Ahmet Paşa Camii, gerçekten de kuş konmadığı için halk dilinde o günden beri "Kuşkonmaz Camii" olarak anılmaya başlar. Kendisine hatıra camii yaptıran Şemsi Paşa, ne yazık ki eserinin son halini göremedi.
1580'de ölen paşadan 1 yıl sonra camii açıldı. Cenazesi de buraya gömüldü.
Osmanlı döneminin ve dünya mimarisinin önemli ismi Mimar Sinan'ın eseri olan Kuşkonmaz Camii (Şemsi Paşa), Üsküdar'dan Kız Kulesi'ne ve Harem'e doğru giderken deniz kıyısında bulunur ve iskeleden de görülmektedir.
Tolga TEKİN

