Pandeminin başladığı günden bu güne kadar hemen her akşam Sağlık Bakanlığı'ndan gelecek açıklamayı merakla bekler olduk. Bir alışkanlık oldu. Azalma var mı diye, bende bir takıntı haline geldi acaba sizlerde de böyle mi? Sayılar 20 binlerin üstünde. Bu illetten dolayı can kaybı ise 200'lerde. Buna rağmen hiç mi hiç tedbirlere uyan yok. Hatta sokaklarda maskeli sayısı gittikçe azalıyor. Bazen hava almak için ajanstan çıkıp Kıbrıs Şehitleri Caddesini şöyle bir turlayayım diyorum. Yolda maskesini takmayan, ağzında sigarasını tüttüren o kadar çok vurdum duymaz var ki, inanın bunlar ya televizyon izlemiyor ya da gazete okumuyor. Ya da gerçekten..! Hadi söylemeyeyim insanın morali bozuluyor, can kayıpları aklıma geliyor. Gerçekten çok ama çok acı. Toplu taşıma araçlarında ayakta yolcu sayısı hiç ama hiç azalmıyor, tıka basa. Yeni açılan AVM'yi gidip görmedim. Oysa her gün önünden geçiyorum, hiç de merak etmiyorum. Fakat gidenlerden öğreniyorum, adım atacak yer yok, restoranlar tıka basa. Bu şekilde bu illetten, pandemiden kurtuluş olur mu? Çok zor...
BEN DE BİR KIBRISLIYIM
1982 yılının Mart ayı idi. Mersin Taşucu Limanı'ndan bir askeri gemi ile 9 saatlik dalgalı ve soğuk bir geçen deniz yolculuğundan sonra Kıbrıs'a Mağusa'ya ayak bastık. O günü hiç unutmam. Bir çok arkadaşımın olduğu gibi benim de Mağusa Limanında dizlerimin titrediğini gerek soğuktan, gerekse Kıbrıs'a gidişimizden içimizde bir savaş endişesi var idi. Lefkoşa'ya bağlı şirin bir köy olan Yılmazköy'de vatani görevimi yapmaya başladığım zamanda Kıbrıs'a ve ortama alıştık. Bulunduğum birlik Alay komutanlığı idi. Görevim gereği santralde tüm bölge bağlantılarını sağladığım için bilgiler bende de vardı. O gün, yani 1 Kasım 1983'te Alay komutanımızın bize bağlı birliklere talimatı, 'Bölgenize çekilin' oldu. Ben de santralimi muhabere takımı ile araziye kurdum. 15 gün gece gündüz bekledik. O bekleyişi hiç ama hiç unutmam. Taa ki 15 Kasım 1983 sabahına kadar. Dönemin Başkanı Rauf Denktaş'ın açıklaması ve arazideki birliğimize gelen Kıbrıs Cumhuriyeti ilanı aslında Rum tarafı için bir savaş nedeni idi. Bundan sonrası daha da önemli. Eller tetikte geceli gündüzlü bir hafta mevzilerde karşı tarafı izledik. Bu heyecanlı bekleyişi 38 yıldır hiç ama hiç unutmadım. İşte vatan toprağı dedikleri böyle bir şey. Başta Gazi Mustafa Kemal ve silah arkadaşlarını bu ülkeyi nasıl savunduklarını iyi anlamak düşman işgalinden ülkemizi özgürlüğe götüren yolu gelecek nesillere iyi anlatmak gerektiğinin altını bir kez daha çiziyorum. Kıbrıslı gençlere de bu yavru vatanın geçmişini ve bizden önceki yani 1974 ve öncesini iyi etüt etmelerini, Kıbrıslı kardeşlerimizin bu topraklara sımsıkıya sarılmalarını, atalarının o topraklarda verdikleri mücadeleyi asla unutmamalarını umuyorum. Vatan dediğinde duracaksın, çünkü gerisi teferruattır.