Ülkemizin yakın hafızasındaki en büyük felaket olan 1999 depreminden 3 kat daha büyük ve yıkıcı olan Kahramanmaraş merkezli 10 ilimizi etkileyen büyük depreme karşı millet ve devlet, savaş stratejileriyle bir maratonu gerçekleştiriyor. Bu büyük deprem 13,5 milyon vatandaşımızın yaşadığı 500 kilometrelik alanda yıkım etkisi yaptı. Büyük milletimiz ve devletimiz seferber olurken, afetin büyüklüğünün ve çetin kış şartlarının getirdiği zorluklar nedeniyle pek çok sıkıntıyla karşılaşıldı. Fakat, depremin ikinci gününden itibaren Başkan Erdoğan, bölgedeki illerde kalarak ve 10 ili dolaşarak bizzat devletin tüm imkanlarını, milletimizin yaralarını sarmaya yönlendirdi. Başkan Recep Tayyip Erdoğan, bizzat büyük felaketle mücadeleyi yönlendirirken, Şanlıurfa'da yaptığı önemli açıklamaya dikkat çekmek istiyorum. "Bir taraftan umutla vatandaşlarımızın kurtuluşunu sağlama, kurtulan vatandaşlarımızın barınma ve yaşama koşullarını düzene koymada zamana karşı mücadele vermekteyiz. Diğer taraftan, yeniden inşa ve ihya çalışmalarımıza başlayacağız.
Bazı şehirlerimizi yeniden inşa edeceğiz. Bunu da tarihimizin her döneminde olduğu gibi birlik ve beraberlik içinde hareket ederek halledeceğiz" dedi.
4 KURAL STRATEJİSİ
Afete müdahalede "4 kural" stratejisi... Umudu kaybetmemek gerek. Aziz milletimizin dirençli bir şekilde yeniden ayağa kalkabilmesi için milletimiz ve devletimiz birlikte çalışıyor.
Bir yandan da deprem sonrası mücadele stratejilerini revize ediyor. Japonya depremlerinden sonra uygulanan "4 KURAL " stratejisi Büyük felaketin yaşandığı illerde uygulamaya sokuldu.
Bu stratejiyi göre: "İlk 15 günde etkilenen bölgenin acil yardım çabaları organize ediliyor.
Depremden profesyonel ekiplerle mucizevi kurtuluşlar yönetiliyor. Kurtulanların barınma, hayata devam planları uygulanıyor. Bunlar olurken, hasarlı yapıları değerlendirmek için mühendislik ve bina değerlendirme ekipleri harekete geçiyor. İkinci ay, yerel tabanlı bir mimari müdahale ekibi, yeniden inşa çabalarını koordine etmeye başlıyor.
KOLLEKTİF ÇALIŞMALIYIZ
Millet, devlet, belediyeler, STK'lar başta olmak üzere toplum liderleri, paydaşlar, fon sağlayıcılar, profesyonel ve akademik kurumlarla birlikte çalışma başlatılıyor.
En önemlisi yıkım sonrası yeniden inşa sürecinin finanse edilmesi gerekmektedir. İşte bu noktada, millet ve devletin işbirliği en hayati durum. Başkan Erdoğan'ın bahsettiği bazı şehirlerin yeniden kurulumu ifadesi bu planın bir parçası.
Bu sürece, insanlık mimarisi deniyor. Bu süreç, daha iyi inşaat uygulamalarının ve bina kodlarının uygulanmasıdır.
Böylesine büyük bir felaket karşısında, KAOS TÜCCARLARINA DA GEÇİT VERMEYECEĞİZ.
Devlet bütçesi ve toplanan fonlarla hastaneler, okullar inşa edilirken, afetzedeler için de evler yapılacak.
Büyük Türk milleti ve devletimiz; doğal afetler, iklim çöküşü ve çatışmalar karşısında sivil ve ekonomik altyapıyı yeniden inşa etmek için kolektif olarak çalışmak zorundadır, geçit yok! Türkiye, yüzde 92 gibi büyük bir bölümüyle bir deprem ülkesidir. Yeni depremler olacaktır. Yaşadığımız iklim krizinin de etkileri ile fırtınaların ve depremlerin hem şiddeti artacak, hem de sıklığı gündeme gelecektir.
SONUÇ
BÜYÜK
Stratejik deprem mücadelesiyle milletimizin yaraları sarılıyor. Çünkü afetin izleri kolay silinmeyecek, hayatın olağan akışına dönmesinin yıllar alacağı bir afetle karşı karşıyayız. TÜRKİYE TEK YÜREK.