Ey Allah'a inanmayan başka yerlere müracaat edip yorulanlar:
Hadi sizin dediğiniz gibi kollar eller vs. tüm uzuvlar boşlukta uçuşuyordular rastgele tesadüfen bir araya gelip insan oldular...
Kısa bir süreliğine bu muhali, imkânsızlığı kabul etmiş olalım... Ey dünya hayatını birlikte yaşadığımız, Allah inancından ürküp, insaniyet tabakalarında yükselmek istemeyen: Maddi şeyler, tesadüfen bir araya geldi ise peki, elle tutulamayan, cismi olmayan duygular nasıl bir araya geldi de ruhta toplandı, kalbe nakşedildi? Sır hissi, sevgi merhamet, kıskançlık, heyecan, korku, dehşet, ilgi, neşe, özlem, romantizm, hüzün, doyum, sempati, beğeni, kaygı, korku, zafer, estetik vs.
Tüm bu duygular, rastlantı rüzgârlarının rastlantı toparlamalarının sonucu insana mı yerleştiler? İnsana dehşet yaşatan korku duygusu, galibiyetlerde coşku yaşatan zafer duygusu nasıl tesadüfler eliyle insana yerleştirildi?
HER ŞEY KAYDEDİLİYOR
MİSAL: Sevmek ve hasret duygusu, hangi kovukta gizli ya da fezanın bilmem nerelerinde dolaşıyordu da gelip bir et parçasının içine girdi bize sevmeyi öğretti. Yanmayı, kavrulmayı öğretti. Cismimize takılan uzuvlar elle tutulur ama tutulamayan ruh, akıl ve duygular cisimden çok daha önemli olduğu için tutamayan sebeplerin değil; Allahın kudret eline teslim etmek gerekir ki zaten o duyguları insana yerleştiren Allah olduğunu da namus taşıyan her duygu ispat etmektedir... Hava zerreleri, üstelik her bir zerre bir bellek, sadece oksijen ihtiyacımız karşılanmıyor; sesler ve görüntüler kaydediliyor. Beynimiz üzerinde ki havanın beyni bu faaliyetleri sürdürürken, beyinde aynı muhteşem işleyişi devam ettiriyor; kaydediyor.
Hiç mümkün müdür ki; ilmi, eli kudreti, iradesi olmayan tesadüf, değişik parçaları bir araya getirsin, mevcudat etsin, insan etsin, birde nur gibi maddesiz duygularla insanı donatsın.
Düşünme, anlama vs. duygular kendisi ortada olmayan tesadüfün eliyle hikmetli bir şekilde insana verilsin ve aynı duygu herkeste aynı işleyişi göstersin. Bu nasıl rastlantı, bu nasıl duygusuzluk? Hayal duygusu bir insanda hayal etmeyi sağlarken, diğer insanlarda öfke haline dönüşmemesi bile Allah'ın varlığına delil değil de nedir? Sevmek duygusu, diğerlerinde öfke duygusu olarak görev yapmıyor ise kalbimizi de, insanı da, sevilenleri de çok iyi bilen ve muhteşem sanatla var eden ancak ve ancak insanı seven rahman ve rahim olan, Hayr-ı mutlak - Cemil-i Mutlak Allah'tan gayrisi olabilir mi?
Şahadet Âlemine müşahit olanlar eğer dikkatli bakıp Sanatkâr'ı idrak edemez ise gözle görülmeyenleri özelikle duygular âlemini göremezler, idrak edemezler...
Beynimiz üzerinde bir hava beyni taşıyoruz... İnsan beynindeki her bir zerre diğer zerrelere ayna olurken; hava beynindeki her bir zerre de diğer zerrelere ayna oluyor...
TESADÜF OYUNCAĞI YAPAMAYIZ
Madem beyin taşıyoruz, beynimizin namusunu korumak için her bir faaliyeti; nöronlar arası muhteşem işleyişi; hava zerrelerinin küfrün havasını alan faaliyetlerini Kudret-i ezeliye'den başka hiçbir şeye veremeyiz, tesadüf oyuncağı yapamayız...
Hava beyindir, hava zerreleri ise nörondur. Nöronlar arası muhteşem iletişim, kendiliğinden oluşan bir faaliyet midir? Ve beyinden çok daha harika olan mikroskopla hiç görülemeyen duygular kendiliğinden mi oluşmuştur?
İnsan Allah'a inanmamakla beyinden çok duygularından utanmalı! Kalbin melekler âlemi olan duygular, tesadüflerin ve kendiliğinden oluşmanın emriyle, "Marş marş!" görev yerine mi edildiler? Mikroskopla, teleskopla hatta bir velinin terakki mertebelerinde bile görülemeyen başta ruh olmak üzere her bir duygu, güneşlerden, galaksilerden daha çok Allah'ın varlığını ilan etmektedirler... Her bir duygunun, sayısı ve faaliyetlerinin toplamından çok daha fazlası Allah'ın varlığını ilan etmesine şükürler olsun...
Kötü komşu mal sahibi eder misali gibi; Allah'ı inkâr edenlere, bu güne kadar kâinattaki muhteşem eserlerle, hikmetli yapılışlarla ispat etmeye çalışmıştık.
Şimdi duyguların çok daha güçlü bir şekilde ezeli ilim sahibi Allah'ın varlığına, ispatına projektör tuttuğunu hatırlamış olduk... İnsan çoğu kez görünen âlemde ki muhteşem faaliyetleri müşahede ediyor, bakışlarını iliştiriyor ama mana âleminde görünmez çarklar, görünmez faaliyetler halindeler...
Beynin ve benzerlik taşıdığı kâinatın işleyişi nihayetsiz bir kudret sahibinin sıfatlarını gösterirken mana âlemindeki işleyişi ancak o âlemleri gördüğümüzde anlayacağız.
Dünya başı ve dünya gözü hatta kâinat gibi çalışan beyin o hakikatleri kavramakta aciz kalıyor. Oysa görünen âlemlerde ki hakikatlere, göremediğimiz âlemlerde ki hakikatler nal toplattırır...
Son söz: Kâinatı ve insanı tesadüflere havale etmek, insandaki merhamet duygusuna merhametsizlik değil de nedir? Bütün duygular ve özellikle ruh, Allah'ın varlığını ispatta inkârcılara muhteşem bir tokattır ama ölü duygular bunu hissetmezler!