Yine Eylül ve yine bir Eylül yazısı düşünmüştüm...
Yaprakların yere düşüşündeki pes senfoniyi dinlemek ve tiz soprano, tenor düşünmek isterken, kalbe kuru değil, koparılmış bir yaprak düştü "Narin" ve hiç narin olmaz şekilde. Eylül yaprakları incitmez ama Narin yaktı, Narin insanlığı yere yıktı. Ne ara narinliği bıraktık da Narinler kurban oldu? Narin babalar, amcalar, teyzeler; sokaklar, mahalleler vardı.
Göçmen kuşlar narin şehirlerde, narin eller tarafından kuş evlerinde misafir edilirdi ve merhametli ecdadın misafiri olurdular...
Ecdadımız hastaya, yolcuya, zayıf olanlara ve aman dileyen düşmana narindi... Bilime, sanata; el emeğine narindi... Çocukları narin analar, narin ninnilerle uykuya teslim edip, narin gelecekler için dua ederlerdi.
Mevlanalar, Yunuslar, Veyseller, Neşet Ustalar, Sümmaniler narin sever, narin sözlere büyük çığlıklar attırırdı... Şimdi narinliği kuşları, civcivleri bağrına basan; zarar vermeyen kedilere bıraktık...
TUTARSIZ SAVUNMALAR
Narin, bilemiyoruz ki tanrılara mı yoksa bir ayine mi kurban edildi. Değişen ifadeler, tutarsız savunmalar... Bir köy sanki hakikati iç etmeye, Narin'i hiç etmeye yeminli. Hepsi DEM'le demlenmiş, ölüm uykusuna yatmış; üzerlerine sessizlik yağıyor... Katillerin de en alçağı var... Ey Alçak! O ki öldürdün, er ya da geç ortaya çıkacak; yakalanmasan vicdanın seni rahat bırakmayacak, sonun alevlere kavuşacak!
Bari çık ve mertçe Narin'i ne için öldürdün söyle! Sokaklar, ormanlar; kuşlar, böcekler kurban oldu, tutunamadı narinler... Narin bir kişi değil, bir kız değil, bir evlat hiç değil. Narin bizim kaybettiklerimiz, Narin hangi inanç, hangi kesim olursa olsun toprağa düşen körpe bedenler... Filistin'de ölmeden son bir kez kopan koluna, bacağına bakan çocuk. İçki masalarında, şeytana uymuş, ayağı kaymış, tuzağa düşmüş körpecik kızların meze olması, otel odalarına atılması, seni seviyorum diye alçakça kandıran delikanlı bozuntularının heveslerine kurban olmasıdır...
NARİN İNSANLAR ÖLMEZ
Çok narinlerimiz var çok! Umudu ve geleceği elinden çalınmış... Dünyayı adaletten sonra narin ve merhametli insanların yüreği ayakta tutar. Narin ve merhametli insanlar tüm gürültüyü, fırtınayı ve acıyı bünyede tutar kendi iç mevsimini bozar ama kimsenin mevsimini bozmaz, baharı kışa çevirmez... Narin insanlar toprağın ağacın hatta havanın bile nefesi olur... Narin ve merhametli insan öldürmez, can yakmaz canın Cânân'la irtibatına kendini kurban eder. Canda ki Cânânın kudret cilvelerine maşuk olur. Zulüm istemez, zalimden uzak durur, içine düşerse adaleti bekler. O da olmaz ise İlahî adaletten ümit kesmez...
Evet, devasa dünyanın direkleri merhamet ve narin insanlardır. Ecdadımız Narinleri çok titizce büyütür, kıymet bilecek olana teslim eder ve onlardan narin kızlar ve narin erkek çocuklar doğardı. Narin dedikse eşine narin, ana babasına narin, komşusuna, akrabasına narin ama zındıklar ve kahpe iç ve dış düşmanlara karşı aslan...
Ne çok narindik... Hz. Peygamberimiz (sav) dünyaya teşrifleriyle kâinatı nurlandırdı, bizler de O'nun Sünnet-i Seniyesiyle kendi iç alemimizi ve dışımızı nurlandırabilirsek çok narin olacağız... Neye kurban gittiği er veya geç ortaya çıkacak olan NARİN kızımızı Allah'ın merhametine ve meleklerin kanadına teslim ettik...