Savaş Ş. Barkçin, 'Gerçek Amerika' başlıklı yazısında şu ifadeleri kullanıyor: Amerikalıların kafasına sürekli bu ülkenin dünyada yaşanacak tek yer olduğu, en mükemmel demokrasi olduğu, Amerikan rüyasının bütün insanları kendine cezbettiği gibi fikirler kazınır. Ancak Amerika'nın reklam edilen imajı ile gerçekleri arasındaki fark çok büyük. Bize sunulanı ile gerçeği arasında büyük uçurum var. Ama imaj her şeydir!
YAHUDİ FİNANS SAHİPLERİ
Amerika devleti ilginç bir devlet. Aslında devlet olmaktan ziyade bir şirkettir. İngiltere onun ortağıdır. İki devlet hem siyasi, hem istihbari, hem finansal, hem de ticari açıdan iç içedir. Asıl güç küçük bir azınlığın elindedir. Bu azınlık Yahudi finans sahipleri, İngiliz aristokrasisi ve bu iki gücün elini öpmüş büyük sermayeden oluşur. Devletin mantığı, imparatorluk mantığıdır. Başa sağcı-solcu, sapık, bunak, yaşlı fark etmez; bu azınlığa sadakatiyle bağlı adamlar geçer. İç ve dış siyaset ticarete endekslidir. Ancak ucunda maddi çıkar olan şeyler politika hâline gelir. Ucunda bu azınlığın maddi çıkarı olmayan şeyler ise geri planda kalır. Akademya, medya ve partiler hep aynı sınırlı gündemi seslendirir. Çünkü bunların hepsi aynı yönetici azınlığa göbekten, yani finansman yönünden bağlıdır.
Savaş Ş. Barkçin
Amerika'da görünürde demokrasi güçlüdür. İnsanlar kendi ilçelerinin emniyet müdürlerini, ilçe eğitim müdürlerini, hatta savcı ve hâkimleri bile seçerler. Ama gerçekte bu demokraside pek "demos" yoktur. Kanunlar şirketlerin, lobilerin, mahfillerin çıkarına göre çıkarılır. Son 5 yılda 200 büyük şirket Meclis'in kendi çıkarları lehine kanun çıkarması için 6 milyar dolar harcamış. Karşılığında ise devletten 4,5 trilyon dolar destek almış. Tam 7 bin 500 kat kâr yani. Uzun lâfın kısası bu ülkede temel düstur "Al gülüm ver gülüm"dür. Siyasetin büyük sermaye ile olan ilişkileri iç içedir. Seçilmişler büyük sermayenin emrinde iş yaparlar. Görev süreleri bitince o şirketlerin yönetim kurullarında görev alır, onların lobiciliğini yapacak firmalar kurar veya onların finanse ettiği "think tank"lerde dolgun ücretlerle çalışırlar.
TEMİZ GÖRÜNTÜSÜ VERİR
Sıradan Amerikalılar kazandıklarını dünyanın en büyük tüketim çarkı içinde harcarlar. Böylece yönetici azınlık kaşıkla dağıttığını kepçeyle geri alır. ABD'de yolsuzluk vardır ama takım elbiseli insanlar tarafından yapılır. Yolsuzluk veya arsızlık yaparken yakalanan bakanlar, siyasetçiler, bürokratlar ise ibret-i âlem için yargılanır veya istifa ederler. Çünkü "temiz" görüntüsü vermek, kirli tezgâhın devamı için şarttır. Arada bir kurban verilmesinden bir şey çıkmaz. Çünkü küçük çıkarları için büyük çıkarlara hizmet etmeyi bekleyen daha binlerce maraba sırada beklemektedir. ABD devleti sivil topluma önem veriyormuş gibi yapar ama önde gelen STK'lar ya devletin ya da büyük şirketlerin beslediği paravan örgütlerdir. Devlet, toplumun organik gruplar oluşturmasına müsaade etmez. Orada bireycilik bir felsefe değil, devletin her bir insanı bölüp yönetmesi için kullandığı somut bir yöntemdir. Hatta bunun için sahtekâr papazların, guruların milleti dolandırmasına bile pek ses çıkarmazlar.
Amerika'da sokakta yaşayan ve temel ihtiyaçlara ulaşamayanların sayısı her geçen yıl artıyor. Dünyanın en güçlü ülkesi olarak tanıtılan ABD'de bugün 1 milyona yakın kişi sokakta kalmış durumda.
BİTMEYEN SORUN IRKÇILIK
Amerika'da devletin toplum üzerindeki kontrolü şeffaftır. Amerika otoritesini vatandaşların gözüne sokarak göstermez. İstihbaratı güçlüdür. İnsanları ve grupları çaktırmadan izler. Sosyal medya kullanımı yasaklanmaz çünkü bu toplumu takip etmek için gereklidir. Kontrol böyle şeffaf olunca insanlarda normallik, serbestlik ve özgürlük algısı güçlü olur. Amerikalıların kafasına sürekli Amerika'nın dünyada yaşanacak tek yer olduğu, en mükemmel demokrasi olduğu, Amerikan rüyasının bütün insanları kendine cezbettiği gibi fikirler kazınır. Amerikalılar kendilerine göre ayrıcalıklıdır. Amerika'nın hiç bitmeyen sorunu ırkçılıktır. Her yerde deri rengine göre muamele görürsün. Beyazlarda ırkçılık yaygın olduğu gibi beyaz olmayanlarda da yaygındır.
TOPLUMSAL BAĞLAR ZAYIF
Amerika'daki kriz bugün bir insanlık krizidir. Amerikan ailesi hızla çözülüyor. Boşanmalar, sapkınlığın yayılması, çocukların bile cinsiyetini değiştirme modası, uyuşturucu salgını, ekonomik kriz zaten zayıf olan toplumsal bağları daha da zayıflatıyor. Ülkedeki çocuk nüfusunun dörtte birinin ya annesi ya da babası yok. Ülkede şiddet sıradanlaşmış durumda. ABD'de her 100 kişiye 120 silah düşüyor. Okul veya işyeri basıp toplu katliamlar yapılmasına rağmen silah sahibi olmayı sınırlayan kanunlar bir türlü çıkarılmıyor. ABD'de hırsızlık da kanunen yasaktır. Fakat birçok yerde insanlar Whatsapp üzerinden örgütlenir, belli bir vakitte belli bir mağazaya saldırırlar. Vitrinleri parçalar, ellerine geçirdikleri malları yağmalarlar. Polis bunlara bir şey yapamaz Amerika'nın karanlık yüzüne dair daha pek çok şey anlatılabilir. Peki burada anlattıklarımıza benzer, hatta daha beter çelişkiler bizim ülkemizde yok mu? Var elbette. Ama Amerika'nın reklam edilen imajı ile gerçekleri arasındaki fark çok büyük. Buna uyanalım diye bunları yazdık.