Elbette ihaneti gören devlet de gerekeni yaptı. Şimdi sizin de bildiğiniz bu meseleyi uzun uzun anlatmayacağım; kayyum meselesine farklı bir pencereden bakmaya çalışacağım... Milletin iradesine dokunmak elbette doğru değildir ama özgür iradeye, seçme mecburiyeti dayatıp, seçileni de şehre değil; dağa hizmetkar edince, elbette devlet aklı ve refleksi devreye girer; hem seçmenin iradesine namlu dayayarak kelek yapanlara, hem de onların kuklalarına gereken cevabı verir.
TÜRK VARLIĞINA TEHDİT
Cevap verilmiştir ve bundan sonra da aynı cevaplar gerektiği zaman verilecektir. 22 yıldır, devletin insan iradesiyle; seçenle, seçilenle bir alıp vereceği yoktur. Devletin kayyum yumruğu AMERİKAPKK'yadır. Aslında en başta Türk ve Kürt görünümlü hainlere de kayyum atamak lazım hem de çok geç olmadan. Doğan görünümlü Şahin olarak içimizde dolaşıyorlar ve içimizde ki resmi gayrimüslimler gibi vatansever de değiller. Bir tane Türk Bayrağı'nın gölgesine toz bile kondurmak istemeyen Hrant Dink gibi biri binlerce Türk ve Kürt görünümlü münafıklardan, gizli zındıklardan çok çok kıymetlidir... İnşallah bir gün de Türk ve Kürt görünümlü hainlere Kayyum atanır; gerçek kişilik dışarı çıkartılır... Çünkü bu ismi bizden, ruhu ve cismi bizden olmayan varlıklar, bütün unsurlarıyla Türk varlığına büyük bir tehdittirler! Elbette ruhu ve cismi bizden olmayıp, sonradan sadece ismiyle değil, her şeyiyle bizden olanlar kardeşimizdir, canımızdır... Artık onun ruhu değişmiştir; bu toprakların Müslüman çocuklarından hiç bir farkı kalmamıştır!
HER KELİMELERİ İRİN
Fakat hala ismi bizden olup da, cismi ve özellikle ruhu bizden olmayanlar, zaman ayarlı hainlerdir... Ne zaman ve nerede ne tür hainlik yapacakları belli değildir. İşte sosyal medyada bile bu isimleri bizden olan zaman ayarlı hainlerin paylaştığı söylemlerine bakın, her harften kahpelik akıyor; her kelime irin ve kan, cümleleri ise kendileri için ihanet sancağıdır... Selmân-ı Fârisî (ra) Kureyş kabilesininden değildi; İran asıllı biriydi. İslam'la şereflenince Resûl-i Ekrem'in övgüsüne mazhar oldu ve o artık bizden ve göz bebeğimiz olmuştu...
Elbette istisnalar hariç; Müslüman Türk milleti tarih boyunca ırkçılık cesedine bürünmemiştir. Bütün ırkları yaratanın Allah olduğuna inandığı için; Allah neyden razı ise ve ebedi âlemlere ne lazım ise onu vazife edinmiş ve Müslüman olan her insanın yüreğini ikinci vatan bilmiş ve de muhabbetle orada yer almaya çalışmıştır. Türk Milleti sadece Müslümanlara muhabbet etmekle de kalmamış, tüm dünya mazlumlarının derdine derman olmaya çalışmış, kollamış, merhametini hiç eksik etmemiş.
İşte bunun için Müslüman Kürt kardeşlerimiz de Türk Milletinin bu samimiyetine inandığı için asırlarca İslam ordusunda birlikte omuz omuza verip, samimiyeti, imanı ve yüreği kayyumluk olanlara ve İslam düşmanı olanlara karşı birlikte mücadele vermişlerdir...
İHLÂS VE UHUVVET
Bize yani; Türk, Kürt Arap'a ve diğer Müslüman kardeşlerimize de bir kayyum atanmıştır. O da İslamiyet'i kabulden sonra Sünnet-i seniyyenin atadığı İHLÂS VE UHUVVET KAYYUMUDUR.
Bin seneden fazladır, bize atanan bu kayyumla idare ediliyoruz ve birbirimizden razıyız; birbirimizle imanlı yuvalar kurduk... Hz. Peygamberimizden beri Yahudiler Müslümanlara Sünnet-i seniyyenin atadığı kayyum olan ihlâs ve uhuvvetten rahatsız olmuşlardır. Çünkü bu kayyum Müslümanları zaferlerden zaferlere koşturmuş, Osmanlı ve Selçuklu'yu Kur'an ve İmana hizmetkâr etmiştir.
Bu ihlâs ve uhuvvet kayyumu bir Müslüman'ın kalbinden ve aklından içeri girdiği vakit tüm hainlikler, kıskançlıklar, dışarı çıkıyor. Eğer bu kayyuma sahip çıkmaz isek şeytan kayyum olur ki bizi dağıtır ve toplamak için cehennem devreye girer... Son söz: Cemaatler arasına da İHLAS ve UHUVVET kayyum olarak atanmalı yoksa...