Nasıl bu hale geldik?
Düşünün, ailenizle arabanızdasınız...
Çocuğunuz da yanınızda.
Yolda sebep ne bilmiyorum ama, başka bir arabanın sürücüsünü ve yolcularını kızdırmışsınız. Gerçi sebebin de çok önemi yok böyle bir durumda. Kızgın şoför tehlikeli bir gösteriye başlamış... Kendince şov yaptığını düşünüyor belki de. Sizi ve kendi arabasındakileri riske sokuyor, öfkesi burnunda.
Polisi arıyorsunuz. Köy yolundasınız, başka araç yok. Korkuyla yardım istiyorsunuz. Bir yandan da yaşadıklarınızı anlatıyorsunuz canlı canlı...
Bu arada, araçtaki kadın korkuyla bağırıyor:
Arabada çocuk var diyor, diğer arabadakilerde merhamet duygusunu harekete geçirebilme umuduyla...
Ve tabi annelik içgüdüsü ile...
KORKTUKÇA COSUYOR!
Bu bağırışlar, kaçışlar diğer arabadakileri hiç etkilemiyor. Aksine, arabadakiler korktukça, daha da öfkeleniyorlar, tabir yerindeyse coşuyorlar.
Hatta bir ara arabanın önüne geçip, silahları ile sizin yolunuzu kesiyorlar.
Geriye dönüp kaçacak vakti yakalayana kadar yaşayabileceğiniz korkuyu, çocukta oluşacak travmayı düşünebiliyor musunuz?
Düşünemiyorsanız ve görmediyseniz, Bursa'da birebir gerçekleşen bu olayın videoları sosyal medyada.
Seyrederken arabadaki kadının ve çocuğun haykırışlarına, arabayı süren babanın çaresizliğine yürek dayanmıyor.
Ve diyorsunuz ki, bu devirde nasıl olur?
SONRA...
Birkaç gün önce öldürülen o gencecik kız geliyor tekrar aklınıza.
Haberlerin doğru olmadığını umduğunuz, vahşetin eriştiği boyuttan hayrete düştüğünüz anlar geçiyor gözünüzün önünden, defalarca.
Daha şoku atlatamamışken, ertesi gün yeni bir haberle sarsılıyorsunuz...
Namus cinayeti adı altındaki, namussuzluğa inanamıyorsunuz.
Kocasının kardeşi tarafından tecavüze uğrayan ve şikayetçi olan Fatma, 6 çocuğunun gözünün önünde namus! için öldürülüyor...
Üstelik 7 aylık hamileyken...
VE SORUYORUZ KENDIMIZE
Nasıl bu hale geldik? Bu insanlar hangi ara böyle dönüştüler? Ne oldu sevgi dolu ilişkilere, Yaradandan ötürü sevmelere?
Aslında cevabı çok basit:
Töreler manevi değerlerin üzerine çıkarıldığı ve menfaaate göre şeklillendirildiğinde;
Çocukların her isteğini karşılayıp, bunu sevgi zannetmeye, zannettirmeye başladığımızda;
Bencilce kendi isteklerimize odaklanıp, bütünü boşverdiğimizde;
Manevi değerlerimizi terketmeyi modernlik olarak gördüğümüzde, Saygı ve sevgi kavramlarının birbirini tamamladığını unutup; her ikisinden de kendimizi ve çocuklarımızı mahrum bıraktığımızda;
Okulun kapısına dikilip öğretmene hesap sorduğumuzda, hastanede doktora şiddet uyguladığımızda ve bunu özgüvenle karıştırdığımızda;
Çoktan seçmeli sınavlardaki başarıyı önceleyip, değerler eğitimini boşverip, kariyer sahibi ama insani değerlerden uzak çocuklar yetiştirilmesine sebep olduğumuzda;
Kendi çıkarı ve hırsları için her yol mübah diyen insanların kötülüklerine sessiz kaldığımızda, Bana dokunmayan yılan bin yaşasın dediğimizde, dilsiz şeytan olduğumuzda;
Uzayıp giden bu listenin bir parçası olduğumuzda yani...
Kötülüğün sınırı yok... Ama iyiliğin karşısında da gücü yok. Öyleyse, kötülüğün ortakları olmaktan vazgeçmeli...
Değerler eğitimini öncelemeli...
Yoksa bu vebal çok ağır gelecek hepimize...
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.